6


İslam, ilahi bir nizamdır. Tüm âlemleri yoktan vereden Allah, âlemlerin tüm sahip olduklarına ve özelliklerine vakıf olandır. İnsanoğlu da bu alemde bir parça olup aynı külli kaideye dâhil olandır. Her şeyin yaratıcısı olan Halikı Rahman âlemlerin ihtiyacına göre nizam ve kaideler belirlemiştir.

İlahi kaidelere insan ve cinlerin dışında tüm âlemler severek ve isteyerek dâhil olup hareket etmektedir. İnsanlar ve cinler, kendilerine verilen cüzi irade dâhilinde hem bir serbestlik  hem de imtihan gereği sorumluluk sahibi olmaktadırlar.

Yaratıcının belirlediği sistem ve kaideler hem insanlar hem de tüm âlemler için en mükemmel sistem ve kaide oldukları hiç şüphesizdir. Bunların dışına çıkmak felaket ve bedbahtlık olduğu gibi bu çerçeve dâhilinde hareket etmek dünya ve ahiret saadetine vesile olmaktır.

Hz. Âdem’den günümüze ve kıyamete kadar devam edecek mücadele iki saf olup devam edegelmektedir. Saflardan biri hayata ve hayatın tüm istek ve ihtiyaçlarına ilahi pencereden bakarken ellerindeki kıyas ölçüsü sağlam ve sabit olduğu için hem sıfır hata payıyla ölçmekte hem de sağlıklı karar verebilmektedir. Batıl penceresinden hayata bakan saf ise hep bataklıkta bocalamakta, dünya ve ahirette sorun ve acıdan başka bir şey hediye etmemiş etmeyecek.

Birçok hastalık gibi ırkçılık hastalığı da tarihten günümüze ve kıyamete kadar devam edecektir. Bu hastalığın kaynağını öğrenmek için tarihe bakmak gerekir. Tarihe bakınca bugünü okumak ve değerlendirmek daha kolay olacaktır. Irkçılık hastalığının değişik versiyonları vardır. Bu hastalıkların temel kaynağı bir olduğu için tedavisi de temelde aynıdır, birdir. İslam ve İslam Peygamberi bu hastalıklara çare olacak kesin ve kalıcı reçeteyi bu ilahi fermanla göstermiş:

 “Allah katında Arabın Arap olmayan (acem) üzerine bir üstünlüğü yoktur. Arap olmayanın da Arap üzerine bir üstünlüğü yoktur. Siyah derili olanın beyaz derili üzerine bir üstünlüğü yoktur, beyazın da siyah derili üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük sadece takva iledir.”

Üstünlük insanın çalışması ve kesbiyle olan durumlarda olabilir eğer olacaksa. Bir dahli olmadan, kendisine verilenlerden dolayı ne övünme ne de eziklik söz konusu değildir. Yaratıcı tarafından verilenler bir nişane bir ayet olduğu için kabul ve şükür lazımdır.

Irkçılık hastalığı bazen ırk ile bazen ten ile bazen de yer ile olabilmektedir. Tarihte bu hastalığın her çeşidi insanlar arasında olagelmiş. Ancak bu hastalığın hiçbiri bir değer ifade etmediğinden birer hastalık olup ayaklar altındadır.

Son zamanlarda Avrupa da yaşananlar bize bir kez daha gösterdi ki, mimsiz medeniyetin (medeniyet kelimesinin ilk harfi mimdir. Bu mim kaldırdığımızda geriye alçaklık manasına gelen deniyet kalmaktadır)  temsilcisi olan batı, aslında kendi iç alemlerinde olanı dışa yansıtmaktadırlar. Ve bilge kral Aliya izzetbegoviç’in dediği gibi: “Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır ve bugünkü refahı, devam edegelen sömürgeciliği; döktüğü kan akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur”

Son olarak şunu söylemek gerekir ki, herkes her sistem beslendikleri kaynaktan aldıklarını dışa yansıtmaktadır. Son iki asırdır Müslümanlar asıl kaynaklarını bırakıp batıl kaynaklardan beslendikleri için ırkçılık hastalığı her çeşidiyle aramızda yeşerip boy saldı. Oysaki insanları bir tarağın dişleri gibi gören islam devletinin çatısı altında Bilali Habeşi, SelmaniFarisi, Süheybi Rumi Cebani Kürdi diğer kardeşleriyle beraber huzurlu bir hayat sürmüşlerdi.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *