88

İzmir depreminde 3 yaşındaki küçük bir kız çocuğunun 91 saat sonra mucizevi bir şeklinde kurtarılması esnasında gösterilen tekbirler, bazı İslam düşmanlarının içindeki şeytanları rahatsız etmiş olmalı ki sosyal medyada buna tepki gösterdiler. Müslüman bir ülkede ve insanların çaresiz kaldığı bir zaman diliminde 91 saat sonra mucizevari bir şekilde hayatta kalan küçük bir kız çocuğu için, Allah’ı anmayıp da ne yapılsın?
Tekbir, kalbinde Allah inancı olan herkesin duygularını dışa yansıtma noktasında başvurduğu bir paroladır adeta. 
Tabi yeni kurulan muz cumhuriyeti geçmişle bağlarını koparınca yeni nesilden bazıları kendi değerlerine saldıracak kadar cehalet bataklığına yuvarlandılar.
Her düşüncenin sevinçli anlarda getirdiği tepkiler  farklıdır. Bazıları oooo, bazıları holeyyy, bazıları da uufff... gibi kişiye bir anlam ve değer katmayacak şekilde sevinçlerini veya üzüntülerini dışa yansıtırlar.
Müslümanlar da bir sevinç veya üzüntü halinde tekbir getirerek Rablerini unutmadıklarını ve O’na sığındıklarını gösterirler.
Müslümanların her şeyi Allah'ın istediği çerçevededir. Tekbir; Müslümanı kibirden, egodan korur. Bir başarı sırasında başarının sahibinin Allah olduğunu ve ona teşekkür edilmesi gerektiğini ortaya koyarlar. 
Hz Ömer müslüman olunca Müslümanlar öyle bir tekbir getirdiler ki tekbir sesleri tâ Kâbe’de bulunan müşriklere kadar gitti.
Her tekbir, küfrün tahtının sallandığının göstergesidir. Küfrü en çok korkutan, tekbir sesleridir. Tekbir, imanın dışavurumudur.
Tekbir, sinelerde hapsedilmiş imanın haykırmasıdır.
Tekbir, küfrün yüzüne vurulmuş şamardır.
Tekbir, tüm küfre bir mesajdır.
Tekbirden, ancak Allah düşmanları korkar. Çünkü tekbir sesleri küfür için top seslerinden daha korkutucudur.
Tekbir sesi küfrün acziyetinin göstergesidir.
Tekbir, bir Müslümanın hayatında yaygın biçimde yer tutan faziletli bir zikirdir.
Tekbir, başta namaz olmak üzere birçok ibadetin rüknü veya tamamlayıcı ögesidir.
İslâmiyet’te; namaz, hac, kurban, cenaze namazı, bayram namazlarındaki ibadetlerde tekbire yer verildiği gibi, Allah’ın {cc} azametinin temaşa edildiği her yerde ve gündelik hayatta çeşitli vesilelerle tekbir getirilmesi tavsiye edilmiştir.
Vahyin bir süre kesintiye uğramasından sonra Duhâ sûresinin inmesi üzerine, Hz. Peygamber’in “Allahu ekber” deyip sevincini göstermiştir. 
Her tekbir küfrün tahtının sallanacağının göstergesidir. İşte Hendek Savaşı buna çok güzel bir örnektir. Zor bir zamanda Müslümanların nefes almayacakları bir sırada önlerine çıkan sert bir kaya ve sonrasında getirilen tekbirler geleceğin müjdesi oldu. 
Hendek Gazvesinde, Resûl-i Ekrem {sav}, Selman-ı Farisî’nin (ra) tavsiyesi üzerine Medine'de düşmanın gelebileceği  tarafa hendek kazdılar. Hendek işinde Peygamber Efendimiz (sav) de ashabıyla beraber çalışıyordu. O sırada büyük bir kaya çıkmış, kazma işine engel olmuştu. Durumu Resûl-i Ekrem Efendimize arz ettiler. Efendimiz Hazretleri mübarek eline kazmayı alıp “Bismillah” diyerek kayaya indirdi. Kayanın üçte birini kopardı. Kayadan bir kıvılcım çıkıp Yemen tarafına sıçradı. Peygamber Efendimiz (sav): “Allahu Ekber, bana Yemen’in anahtarı verildi, şu anda San’a’nın kapılarını görüyorum" dedi. 
Sonra yine: “Bismillah" diyerek bir daha vurdu, kayanın bir parçası daha koptu. Bu defa çıkan kıvılcım Şam tarafına sıçradı. Resûl-i Ekrem Efendimiz Hazretleri: “Allahu Ekber, bana Şam'ın anahtarı verildi, Şam’ın kırmızı köşklerini görüyorum" dedi. 
Bir daha vurunca kaya büsbütün parçalandı. Bu defa çıkan kıvılcım İran tarafına sıçradı. Âlemin övünç kaynağı Efendimiz:
“Allahu Ekber, bana Fars ikliminin anahtarı verildi, Medain’de Kisra’nın beyaz köşklerini görüyorum” diye buyurdu.
İşte tekbir sesleri Müslümanların hayatlarında her daim var olmuştur. 
Yazımızı, bir Müslümanın sözü ile tamamlayalım: “Ekber'den rahatsız olanın sonu Ebter ola”
Selam ve dua ile…

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *