166

Türkiye’de gündemin çok çabuk değiştiğini, tiyatro sahnesi gibi perdelerin çok çabuk çekildiğini biliyorsunuz. Geçen hafta gündemimiz Ayasofya idi. Haftaya yeni bir gündemle başlayacağımızı düşünüyorduk. Sıra dışı bir durum oldu gündem kayması oldu ve bu hafta da bazı vesilelerle Ayasofya’yı konuşmaya devam ediyoruz. Ayasofya gündemi bu haftaya sarktı.

 O vesilelerden birisi Diyanet İşleri Başkanı’nın şu açıklaması idi. “Fatih Sultan Mehmet Han gözbebeği olan bu muhteşem mabedi kıyamete kadar cami olmak kaydıyla vakfedip mü’minlere emanet olarak bırakmıştır. Bizim inancımızda vakıf malı, dokunulmazdır. Dokunanı yakar. Vakfedenin şartı vazgeçilmezdir. Çiğneyen lanete uğrar”.

Kemalistler küplere bindi. Sen misin bunu söyleyen! Acaba Ali Erbaş’tan Nutuk’u okumasını mı bekliyorlardı? Hemen körelmeyen 5816 kılıçlarını çekip Ali Erbaş’a yönelttiler. Neden Mustafa Kemal’e rahmet okumamış, diye topa tuttular. Bilmeyen de onların sürekli O’nun ruhuna Fatihalar okuduklarını, Anıtkabir’de her Perşembe Yasinler okuduklarını sanacak. Sözcü Gazetesi üst üste iki gün konuyu gündemine aldı ve “Atatürk’e Kaç Kere Dua Ettin”“Asıl İhanet İçinde Olanlar Atatürk’e Lanet Okuyanlardır” diye manşetler atıp Ali Erbaş’ı hedef aldı.

Görünen o ki Ayasofya’nın acısını Ali Erbaş’tan çıkaracaklar. Ali Erbaş neye uğradığını şaşırdı. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş baltayı taşa vurduğu zehabına kapıldı. Atatürk’ü kastetmediğini söyledi. Hürriyet Gazetesine verdiği demeçte “Geçmişi değil, geleceği kast ettim” dedi ve şöyle bir şerh de yaptı. “Lanete uğramıştır, demedim. Çiğnerse lanete uğrar dedim”. Böylece hutbesinin de şerhini yapmış oldu. Okuduğu hutbede geçen “lanet” kelimesini Diyanetin Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün internet sitesinden çıkarttı. Yine de Kemalistlerle mahkemelik olmaktan yakasını kurtaramadı…

Fatih Altaylı da kıyas-ı fasit ile Diyanet İşleri Başkanı’na “küçük bir soru” sordu: “Mademki vasiyete uymamak lanet getiriyor. Atatürk’ün vasiyetine uymamak da lanet getirir mi?” Kim bilir Altaylı’ nın aklına bu soru gelince ne kadar da sevinmiştir.

AYASOFYA MANŞETLERİ DE TOKUŞTURDU

Ayasofya gündemini bu haftaya taşıyan vesilelerden biri de “Gerçek Hayat” dergisi oldu. Dergi, Ayasofya yaralılarının kanayan yarasına tuz bastı. “Şimdi Değilse Ne Zaman, Sen Değilsen Kim? HİLAFET İÇİN TOPLANIN” şeklinde bir manşetle çıktı. Büyük oynadı yani. Sözcü Gazetesi ertesi gün şöyle bir manşetle karşılık verdi. “Atatürk 96 yıl önce kaldırdı, onlar geri getirmek istiyor. HİLAFET ÇAĞRISI”…

 Aslında bu başlıkla hilafet sevdalılarına ümit aşılıyordu. Çünkü 86 yıl önce de Mustafa Kemal Ayasofya’nın camilik vasfını kaldırmış, müze yapmıştı. Hilafet de 96 yıl önce Mustafa Kemal tarafından kaldırılmıştı. Öyleyse olabilecek bir durumla karşı karşıyayız, diye düşüneceklerdi.

Azgın azınlık her saldırdığında ürkek çoğunluktan birileri savunmaya geçer. Bu da toplumumuzun bir gerçeği… Soylu tartışmasından sonra bir süre ortalıkta görünmeyeceğini düşündüğüm Mehmet Metiner de topa girdi ve hilafetin çatışma getireceğini iddia etti. Bilmeyen de hilafet sonrası cumhuriyetin milletimizi çimento harcı gibi kaynaştırdığını sanacak. Sanırım Metiner’ in susma orucunu da tutması hem onun yararına hem de bizim yararımıza olacaktır.

Hatırlarsanız bizim “15 TEMMUZ RUHU”muz vardı. Ona ne oldu bilmiyorum. Sanki o ruh, tuz ruhu gibi uçtu gitti. Bizimkiler şimdi de bir “AYASOFYA RUHU” oluşturmuş ve uçan halıya binmiş uçuyorlar. Hayırlısı diyelim.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da dün yaptığı açıklama ile Ayasofya’yı gelecek hafta da konuşacağımızın sinyalini verdi: “Ayasofya’nın yeniden secdelerle buluşması ile bir milletin adeta yeniden doğuşuna şahitlik ediyoruz” diyerek adeta uçan halıya binenlere üfürmüş oldu. Büyük söz söyledi ve büyük adımların atılacağı sinyalini verdi. En azından ben öyle anladım.  Sen neymişsin be Ayasofya!

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *