Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi86 yıl aradan
sonra 24 Temmuz 2020 günü kılınan Cuma namazıyla ibadete açıldı.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın imamlığında
eda edilen ilk Cuma namazına Cumhurbaşkanı Erdoğan ile pandemi sürecine rağmen
ülkemizin ve dünyanın her tarafından gelen yaklaşık 350 bin kişinin katılımıyla
ilk namaz büyük bir heyecan ile kılındı ve açılış yapıldı. Camiye pandemi
nedeniyle sınırlı sayıda kişinin alınması sonucu binlerce kişi dışarıda namaz
kıldı. Halkın yoğun teveccühü nedeniyle kilometlerce uzunlukta saflar
oluştu.
Ayasofya’nın ibadete açılması ülkemizde ve
dünyanın her tarafındaki Müslümanlar arasında büyük bir sevinç ile karşılandı.
Ümmet bu sevinci yaşarken, Müslüman olmayanların sevinç duymalarını elbette ki
beklemiyoruz ve üzüntülerinde boğulsunlar. İçimizdeki zavallıların ise
Ayasofya’nın açılmasına karşı çıkmalarını da haset girdabında boğulmalarına
bağlıyoruz. Bu kesimler, kin ve hasetlerini terk etmeli ve küfür ordusunun
değirmenine sutaşımagafletinden vaz geçmelidirler. Ümmetin sevincine ortak
olmayı beceremeyenler ve ümmetin üzüntüleri ile üzülmeyenler, tarihte lanetle
anılmaktan kurtulamayacaklardır.
Açılış sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
Kur’an okuması ve Diyanet İşleri Başkanı Erbaş'ın elindeki kılıçla hutbeyi
okuması ve hutbede Fatih’in vakıf vasiyetini okuması malum İslam düşmanı
kesimleri çıldırttı. Başta batı ülkeleri fonları ile beslenen besleme basın,
parti ve sözde STK’lar eliyle saldırıya geçtiler.
İstedikleri kadar saldırıya geçsinler artık devir değişti. Osmanlının son
yıllarındaki batılıların “Hasta adam” dedikleri devlet idare ve iradesi artık
yok. Devlet aklı 86 yıllık bu zulmü ortadan kaldırmaya karar vermesiyle aslında
kendi ayakları üzerinde duracak ve batıya boyun eğmeyecek, tam bağımsız bir
ülke olduğu vizyonunu ortaya koydu. Artık Türkiye attığı bu adımla hem ülke
olarak, hem de İslam dünyası olarak kimsenin boyunduruk ve baskısını kabul
etmeyeceğini ilan etmiştir.
Şöyle bir düşünelim! Eğer ülke olarak ekonomik,
mali, silah ve asker gücü, teknoloji ve diğer alanlarda sömürgeci batılı
ülkelere muhtaç bir durumda olsaydık böyle bir adım atılabilir miydi? Mesele
sadece hamasi nutuk atma meselesi değildir. Ülkenin bölgesel güç olması ve
kendi ayakları üzerinde durup meydan okuyabilmesidir. Zamanında bu adımlar
atılmamış ve ülke her yönden ilerleme kaydetmemiş olsa idi; batılı
emperyalistler ve onların içerideki uzantılarına rağmen bu adım atılamazdı.
Konuyla ilgili iki önemli yorum ve tespiti
sizlerle paylaşmak istiyorum:
İran devlet televizyonunun caminin açılışıyla
ilgili haberinde, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nin yeniden camiye
dönüştürülmesinin Yüzyılın en önemli olaylarından biri olarak yorumladı.
Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Ahmed
er-Raysuni, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'nin ibadete açılması ile
Türkiye'nin, toprakları ve müesseseleri üzerindeki tam egemenliğini yeniden
geri aldığına işaret ettiğini ve bu adımı "dünya çapında dini bir
dönüşümün işareti" şeklinde değerlendirdi. "Bazı kesimlerin,
Ayasofya'nın ibadete açılması konusundaki rahatsızlıklarının sebebi, siyasi,
ideolojik. Özellikle de Türkiye'nin rolünün artmasından endişe ediyorlar"
diyen Raysuni, Mescid-i Aksa'nın özgürlüğüne kavuşması gibi bazı olumlu
değişimlerin göstergesi olan bu adımdan dolayı duyduğu mutluluğu ifade etti.
Konunun bir başka boyutu da Ayasofya-i Kebir
Câmi-i Şerifi’nin ibadete açılması halkın ve İslam dünyasının kahir ekseriyeti
tarafından benimsenmiş, sevinç gösterileri yapılmış ve şükür kurbanları
kesilmiştir. Ümmet olarak amacımız; Ayasofya Camii etrafında oluşan birlik ve
dirliğin korunması ve bu ruhun yeni zaferler kazanmasına gidecek adımların
atılması olmalıdır. Ayasofya taş duvarlardan ibaret olan bir yapı değil, Fetih
ruhunu ve ümmetin batı dünyasına karşı elde ettiği zaferin sembolize edildiği
bir ruhtur. Ayasofya sadece Ayasofya’dan ibaret değildir, Ümmetin gaflet ve
mağlubiyet ruhundan silkinerek, beklediği zafer ruhunu tekrar üstlenme ruhudur.
Bu ruh ve bu adım başta Mescid-i Aksa ve mahzun mescid ve coğrafyaların
özgürlüğüne yol açacak bir kilit taşı konumundadır. Bizlere düşen Müslümanlar
olarak bu birlik ruhunu koruyup, ihtilafları terk etmemiz ve zaferlerin
kapısını açacak adımları atma azmini ve iradesini göstermemizdir.
Selam ve dua ile…
0 yorum