Yıllar önce diziler, televizyonlarda boy
gösterdiğinde getirilen eleştiriler şöyleydi; bu televizyon dizileri, ailenin
temeline dinamit koyuyor; ne yazık ki dinamit
koydular ve o dinamit patladı…
Ailenin temel değerleri yok
ediliyor, deniliyordu; maalesef yok edildi…
Bu dizilerle boşanmalar normal bir durummuş
gibi gösteriliyor, bu gidişle toplumda boşanma vakı’aları artacak deniyordu; maalesef
boşanmalar aldı başını gidiyor, nereye varacağı belli değil…
Şu Brezilya dizileri var ya,
Brezilya dizileri… deniyordu. Memleketin her tarafında Brezilya dizilerine
rahmet okutacak mantar gibi diziler türedi.
Ne İslamî, ne ahlâkî, ne de vicdanın kabul
edebileceği çarpık, gayr-ahlâkî- gayr-ı meşru’ ilişkiler normal hallermiş gibi,
hayatın olağan bir parçasıymış gibi gösterilmeye çalışılıyor, deniyordu; ne
yazık ki bütün bunlar hayatın “olağan” bir parçası gibi oldu…
Bu dizilerle ailelerimizi, çocuklarımızı,
gençlerimizi etkilemeye çalışıyorlar, deniyordu; sonuç ortada… sapına kadar etkilediler…
Bir taşla iki kuşu değil, 12
kuşu vurdular. Ailenin tamamını vurdular.Hem de çekirdekten… Avcılar işlerinin
hakkını verdiler. Hiç acele etmediler. Sabırla ve sağlam adımlarla ilerlediler.
Aile ağacını kemirerek boş bir kavuk(kovuk) haline getirdiler. Aile değerleri,
şimdi Aile Bakanlığının gözleri önünde can çekişiyor. Aile sudan çıkarılmış
balık durumunda…Aile Bakanlığı, tamamen atıl. Sadece bakan veya bakarkör
pozisyonunda ve irşadatlara gözleri kapalı…
Kötülüklerin, ahlâksızlığın
evlerimize girmemesi için kapılarımızı pencerelerimizi kapatmamız yetmedi.
Onlar bacadan da daha teknik bir yolla evlerimize girdiler ve ahlâkî değerlerin
içini boşalttılar. İşlenen konuları dahi zikretmekten hayâ ediyor insan. Bu
konuları zikretmek dahi belki haram kapsamına girer. Ahlaksızlıkta sınır
tanımıyorlar. Ensestilişkiler, eşcinsellik de normal bir halmiş gibi empoze
ediliyorartık. Öyle ki,pisliklerine kimse laf edemez oldu. Diyanet İşleri Başkanı’nın
uğradığı linç ne kadar düşündürücü ve ilginç… Öyle değil mi? Artık Müslüman
mahallesinde salyangoz satmıyorlar. Domuz da satıyorlar, kendilerini de
satıyorlar…
O kadar ileri gittiler ki,
mübarek Ramazan ayının birinci gününde eşcinsellik temalı bir diziyi yayınladılar.
Hem de başrolünde hâyâ timsali olan Hz. Osman’ın adını kullanarak. Açık bir
şekilde bir İslam ülkesinde İslam ile alay ediliyor. Dinimizin değerlerini
aşağılıyorlar. İşin bir diğer ilginç tarafı da pasifliğimiz, cılız çıkan
sesimiz, güdülenmiş duygularımız yani tepkisizliğimiz…
Dikkat edilirse bu dizilerde
genelde cinsellik ön plana çıkarılıyor. Nereye vuracaklarını iyi biliyorlar. Dizilerde
işlenen konuların etkisiyle anneler çocuklarının sevgilileri olduklarını gülerek
birbirlerine anlatır oldular. Vefa’nın İstanbul’da bir semt olması hikâyesi
gibi, ahlâk sözlüklerde bir kelime olarak kaldı. Ahlâksızlıklar bazen öyle duygusal
bir şekilde işleniyor ki neredeyse ekran başında onları izleyen dindar insanlar
bile bu ahlaksızlıklarına ağlayacak gibi oluyorlar.Ensest bir ilişkiyi öyle
duygusal bir ton-fon ve hikâye ile anlatıyorlar ki, Müslümanlarımızın gözleri
yaşarıyor.O dizilerle bizi bizden aldılar ve kendileri yaptılar. Bir ruh nakli
yaptılar adeta. Özenerek bakılan figürler oldular oyuncular. Bu da onları
doyurmadı, şimdi de bu diziler ihraç edilmektedir.
Bizi göz göre göre nasıl
vurduklarını kısaca anlatmaya çalıştık. O zamanlar bu eleştiriler dikkate alınsaydı
bugün hayat çok farklı olurdu. Artık dizileri eleştirmenin bir anlamı kalmadı.
Onlar amaçlarına ulaştılar. Bizi yendiler. Yenilgiyi kabul edelim.Şayet konumuz
İstanbul Sözleşmesi olsaydı; İstanbul Sözleşmesi bu dizilerin evladıdır,
diyecektim. Ayarı bozulan toplum artık kendisinden de bir şeyler bulduğu bu
dizilerin bağımlısı oldu. Cambaza bak
misali, dizilere bakadururken onlar ellerini göğüslerimize koyarak imanımızı
çaldılar.
Peki, ne yapılabilir? Çare
nedir? Yapılacak bir şey yok. İş işten geçti arkadaş. Dua da mı etmeyelim
derseniz, ona bir şey diyemem dua edelim. Ama Allah belamızı versin,
demeyesiniz. Belki neslimizden bir şeyler yapabilecek birileri çıkar.Yine de
bir ümit ışığı yakalım. Ya da çok üzülmeyelim diyelim. Maçın ilk devresini
kazandılar. Ama ümitvar olalım maç doksan dakika ve maçınuzatmaları da vardır.
0 yorum