165

 Yıllar önce diziler, televizyonlarda boy gösterdiğinde getirilen eleştiriler şöyleydi; bu televizyon dizileri, ailenin temeline dinamit koyuyor;  ne yazık ki dinamit koydular ve o dinamit patladı…

Ailenin temel değerleri yok ediliyor, deniliyordu; maalesef yok edildi…

 Bu dizilerle boşanmalar normal bir durummuş gibi gösteriliyor, bu gidişle toplumda boşanma vakı’aları artacak deniyordu; maalesef boşanmalar aldı başını gidiyor, nereye varacağı belli değil…

Şu Brezilya dizileri var ya, Brezilya dizileri… deniyordu. Memleketin her tarafında Brezilya dizilerine rahmet okutacak mantar gibi diziler türedi.

 Ne İslamî, ne ahlâkî, ne de vicdanın kabul edebileceği çarpık, gayr-ahlâkî- gayr-ı meşru’ ilişkiler normal hallermiş gibi, hayatın olağan bir parçasıymış gibi gösterilmeye çalışılıyor, deniyordu; ne yazık ki bütün bunlar hayatın “olağan” bir parçası gibi oldu…

 Bu dizilerle ailelerimizi, çocuklarımızı, gençlerimizi etkilemeye çalışıyorlar, deniyordu;  sonuç ortada… sapına kadar etkilediler…

Bir taşla iki kuşu değil, 12 kuşu vurdular. Ailenin tamamını vurdular.Hem de çekirdekten… Avcılar işlerinin hakkını verdiler. Hiç acele etmediler. Sabırla ve sağlam adımlarla ilerlediler. Aile ağacını kemirerek boş bir kavuk(kovuk) haline getirdiler. Aile değerleri, şimdi Aile Bakanlığının gözleri önünde can çekişiyor. Aile sudan çıkarılmış balık durumunda…Aile Bakanlığı, tamamen atıl. Sadece bakan veya bakarkör pozisyonunda ve irşadatlara gözleri kapalı…

Kötülüklerin, ahlâksızlığın evlerimize girmemesi için kapılarımızı pencerelerimizi kapatmamız yetmedi. Onlar bacadan da daha teknik bir yolla evlerimize girdiler ve ahlâkî değerlerin içini boşalttılar. İşlenen konuları dahi zikretmekten hayâ ediyor insan. Bu konuları zikretmek dahi belki haram kapsamına girer. Ahlaksızlıkta sınır tanımıyorlar. Ensestilişkiler, eşcinsellik de normal bir halmiş gibi empoze ediliyorartık. Öyle ki,pisliklerine kimse laf edemez oldu. Diyanet İşleri Başkanı’nın uğradığı linç ne kadar düşündürücü ve ilginç… Öyle değil mi? Artık Müslüman mahallesinde salyangoz satmıyorlar. Domuz da satıyorlar, kendilerini de satıyorlar…

O kadar ileri gittiler ki, mübarek Ramazan ayının birinci gününde eşcinsellik temalı bir diziyi yayınladılar. Hem de başrolünde hâyâ timsali olan Hz. Osman’ın adını kullanarak. Açık bir şekilde bir İslam ülkesinde İslam ile alay ediliyor. Dinimizin değerlerini aşağılıyorlar. İşin bir diğer ilginç tarafı da pasifliğimiz, cılız çıkan sesimiz, güdülenmiş duygularımız yani tepkisizliğimiz…

Dikkat edilirse bu dizilerde genelde cinsellik ön plana çıkarılıyor. Nereye vuracaklarını iyi biliyorlar. Dizilerde işlenen konuların etkisiyle anneler çocuklarının sevgilileri olduklarını gülerek birbirlerine anlatır oldular. Vefa’nın İstanbul’da bir semt olması hikâyesi gibi, ahlâk sözlüklerde bir kelime olarak kaldı. Ahlâksızlıklar bazen öyle duygusal bir şekilde işleniyor ki neredeyse ekran başında onları izleyen dindar insanlar bile bu ahlaksızlıklarına ağlayacak gibi oluyorlar.Ensest bir ilişkiyi öyle duygusal bir ton-fon ve hikâye ile anlatıyorlar ki, Müslümanlarımızın gözleri yaşarıyor.O dizilerle bizi bizden aldılar ve kendileri yaptılar. Bir ruh nakli yaptılar adeta. Özenerek bakılan figürler oldular oyuncular. Bu da onları doyurmadı, şimdi de bu diziler ihraç edilmektedir.

Bizi göz göre göre nasıl vurduklarını kısaca anlatmaya çalıştık. O zamanlar bu eleştiriler dikkate alınsaydı bugün hayat çok farklı olurdu. Artık dizileri eleştirmenin bir anlamı kalmadı. Onlar amaçlarına ulaştılar. Bizi yendiler. Yenilgiyi kabul edelim.Şayet konumuz İstanbul Sözleşmesi olsaydı; İstanbul Sözleşmesi bu dizilerin evladıdır, diyecektim. Ayarı bozulan toplum artık kendisinden de bir şeyler bulduğu bu dizilerin bağımlısı oldu.  Cambaza bak misali, dizilere bakadururken onlar ellerini göğüslerimize koyarak imanımızı çaldılar.

Peki, ne yapılabilir? Çare nedir? Yapılacak bir şey yok. İş işten geçti arkadaş. Dua da mı etmeyelim derseniz, ona bir şey diyemem dua edelim. Ama Allah belamızı versin, demeyesiniz. Belki neslimizden bir şeyler yapabilecek birileri çıkar.Yine de bir ümit ışığı yakalım. Ya da çok üzülmeyelim diyelim. Maçın ilk devresini kazandılar. Ama ümitvar olalım maç doksan dakika ve maçınuzatmaları da vardır.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *