383

 TBMM Genel Kurulunda 18 maddelik Anayasa paketi görüşmelerinde Pazar günü gece saatlerinde son iki maddenin kabul edilmesiyle birlikte birinci tur görüşmeler sona erdi.

Maddelerde Anayasaya göre karar yeter sayısına ulaşıldığı için 48 saat ara verilip 18 Ocak’ta 2.tur görüşmelere başlanacak. Sonuç değişmezse muhtemelen Nisan ayında halk oylamasına yani referanduma gidilecek.

 

Anayasa değişikliğinin içeriğine fazla girmeyeceğim. Benim değineceğim konu başlıktan da anlaşılacağı gibi “tek adamlık” konusudur.

Türkiye’de ne zaman “Başkanlık Sistemi” konusu gündeme gelse, sol parti ve kesimler hemen yaygara ve feverana başlayarak, “Aman ha sivil diktatörlük gelecek” “tek adamlık geliyor” “Diktatörlük geliyor” gibi propagandalarla halkı ve kamuoyunu kandırma ve kendilerine verilen rolü oynamaya çalışıyorlar.

Aynı oyunları Rahmetli Özal’a vefatına kadar yaptılar. Son yıllarda bu propaganda ve karalamanın dozunu iyice artırdılar.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, halkın ilk kez seçeceği cumhurbaşkanlığına aday olmasını hazmedemediler ve ülkeyi gererek, en iyi yaptıkları “gerilim politikasını” sahnelediler. O zamanda katıldığım bir toplantıda dönemin muhalefetinin acizlik içinde olduklarını belirterek, “Başbakan Erdoğan’a aday olma diyorlar. Hangi partinin kimi aday yapacağına o parti kendisi karar verir. Siz başkasına bunu deme hakkına sahip değilsiniz. En önemlisi de ‘Erdoğan’a sakın aday olma’ diyerek aslında çaresizliklerini ve Erdoğan karşısında kendilerinin hiçbir şanslarının olmadığını itiraf ediyorlar” demiştim.

 

Değerli dostlar!

Şimdi de aynı durumla karşı karşıyayız. Aynı şablon karalama ve kara propagandalarına devam ediyorlar. Malum çevreler fosilleşmiş zihniyetlerinin artık maya tutmadığını ve halkın teveccüh etmediğini gördüklerinden, vesayet odaklarını kaybetmemek için sözde direniyorlar. Onlarda biliyorlar ki; Anayasa değişikliği gerçekleşirse artık istedikleri ve uşaklığını yaptıkları güç odaklarının borazanı ötmeyecek.

 

Şimdi onlara soruyorum! İster başbakan, ister cumhurbaşkanı veya başkanlık getirilmiş olsun; sonuçta halka gidilip kimin seçileceğine halk karar vermeyecek mi? O halde bu feveran neden? Sizde adam gibi düşünce, fikir, inanç ve projeleriniz olsun halk sizi seçsin.

 

Ama yok onlarda biliyor ki, halk onları seçmez. Kendileri halktan ne kadar kopuk olduklarını çok iyi biliyorlar. Zaten her zaman halkın ve inançlarının karşısına dikilen bu kesimlerden başka ne beklenebilir ki? Yaptığınız çirkeflik ve kirli taktikler ile suyun akışını değiştiremezsiniz. Halka verecek bir şeyi olmayan, halka tepeden bakan jakoben, baskıcı, destop anlayışla halkı korkutamazsınız. Geçti o devirler…

 

Sizler hep halkı hizmetkar ve köle olarak görüp aşağıladınız. “Halkın ne dediği değil, bizim  ne dediğimiz önemlidir? Yüzde 95 oy alsalar da bu ülkede bizim dediğimiz olur” söylemlerinizi unutmadık. Şimdi vesayet rejimi elinizden alınıyor ve zaten çok partili sisteme geçildiğinden beri halk sizi seçmedi ve artık iktidara gelme şansınızın olmadığını gördüğünüz için, vekilleri kuduz hayvan misali ısırmaktan, saksı fırlatmaya, mikrofon çalmaya kadar her türlü çirkeflikler yapıyorsunuz.

Tek adam diyorsunuz da, ülkeyi tek adam ve tek parti ile yönettiğiniz ve diktatörlüğün dik alasının uygulandığı dönemi tapınırcasına savunuyorsunuz. Bu ne çelişki böyle?

Birde kapı kulluğunu yaptığınız ve örnek aldığınız ABD başkanlık sistemi ile yönetilmiyor mu? Hele hele öve öve bitirmediğiniz Küba’yı Fidel Castro yarım asır boyunca tek adam olarak yönetmedi mi? Sonrada sağlık sorunlarından dolayı görevi 2008 yılında kardeşi Raul Castro'ya devretti mi? Bunlar demokrasi ve özgürlük oluyor, ama halkın seçimi ile gelenler “diktatör” oluyor öyle mi? Batsın sizin zihniyetiniz de, demokrasinizde…

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *