Korona
virüs en hızlı yayılan salgın hastalık olarak kayıtlara geçti. Bu virüs insana
bulaştıktan sonra direkt ciğerlere saldırıyor. Gerekli tedbirlerle tedavi
edilip, kontrol altına alınmazsa; nefes darlığı, boğulma hissi ve ciğerlerin
tamamen işlevsiz hale geldiği bir acı son ile karşı karşıya gelinmektedir.
Toplumumuzda
ciğer; sevgi, çocuk ve ‘en yakınlık’ anlamlarında kullanılmaktadır.
‘Canım-ciğerim, ciğerparem, ciğerim yandı’ şeklinde ve çok daha fazlası
dilimizde ve çevremizde çok geniş ve farklı kullanım alanları vardır. İşte bu
virüs, duygularımıza, sevgimize ve en hassas organımıza direkt saldırmaktadır.
Çocuklarımız,
sevdiklerimiz ve uğruna fedakârlık gösterdiğimiz emellerimiz için, hemen her
şeyi göze alır, bu uğurda canla başla mücadele ederiz. Ciğerparelerimizin
selameti için her türlü fedakârlığı amaç edinir, onların rahat etmesi için
birçok zorluğu göğüsleriz. ‘Ciğerimizin yanmaması’ için de her türlü tedbiri
alır, uzun vadeli planlamalar yapar, onların rahat bir hayat yaşayabilmesi için
‘bir ömür’ çürütürüz.
İşte
bu virüs, en hassas duygularımıza ve organımıza saldırarak, aslında bize bir
şeyler anlatmak istiyor. Sevdiklerimiz/dünyalıklarımız için yaptığımız
zulümler, öldürdüğümüz insanlar, haklarını gasp ettiğimiz mazlumlar ve uğruna
bunca ter döktüğümüz kötülüklerimiz; bugün karşımıza bir sonuç olarak
çıkmıştır.
Yine
sevdiklerimiz/ciğerparelerimiz için göz yumduğumuz adaletsizlikler, içine dâhil
olduğumuz rantlar, oluşturduğumuz rüşvet çarkları, sadece kendimize yarayan
ekonomik paketler ve kendimizin dışındaki herkesin hain ama aynı zamanda yaşama
hakkının olmadığına dair büyük bir kibir içinde dile getirdiğimiz
hezeyanlarımızın net bir karşılığıdır aslında.
‘Ciğerlerimizin
yanmaması’ için gece gündüz fedakârlık gösterdiğimiz halde; ihmal ettiğimiz
namazlarımız, yolunu unuttuğumuz camiler, azgın nefsimize yenilip tutamadığımız
oruçlar, fakirlerin hakkı olan ama ödemeyi asla düşünmediğimiz zekâtlar ve
kibrimize mağlup olup acizliğimizi bilmeksizin terk ettiğimiz dualar bizi bu
acı tablo ile karşı karşıya getirdi.
Azgın
beşeri ideolojiler peşinden koşup, cüce düşüncelerini; Âlemlerin Rabbi olan
Allah’ın dini karşısında, büyük bir inat ile insanlara kabul ettirmek için her
türlü imkânı seferber eden bedbahtlar, bilumum medyada İslam’a ve her türlü
kutsal değere saldıracak kadar kuduranlar, ilk fırsatı bulduğunda manevi
değerlere saldırmayı alışkanlık edinen ‘azgın türler’! Bu şirretliğinizin bir
karşılığıdır.
Bu
virüs kimlerin canına mal olacak bilmiyoruz. Ancak hala ders almayıp inat eden
azgınların, yaptıklarından pişman olmaksızın ortaya koydukları hezeyanları,
imtihanımızı daha bir ağırlaştırdığını üzülerek söylemek zorundayım. Ama şu
duayı da; “Allah’ım! İçimizdeki beyinsizlerden dolayı bizi helak etme” diye her
gün tekrar etmeyi ihmal etmememiz gerektiğini de biliyorum.
Ciğerparelerimiz
ve uğruna büyük fedakârlıklar gösterdiğimiz ‘her şey’ den daha fazla Allah’ın
emirlerini yerine getirmediğimiz müddetçe; ‘ciğerlerimiz yanmaya’ devam
edecektir. Herkesin evine kapanması gerektiği bu zorlu süreçte; haydi! tefekkür
edelim, kesin bir tövbe ile tövbe edelim, yaptığımız yanlışları ve günahları
hemen terk edelim.
Allah’ın
azameti ve sonsuz kudreti karşısında, acizliğimizi ve çaresizliğimizi fark edip
Dergâh-ı Ulûhiyetine iltica edelim.
Allah’ım!
Bu musibeti, ülkemiz, ümmetimiz ve bütün insanlık âlemi üzerinden lütuf ve
kereminle def eyle…