Bildiğiniz üzere Türkiye’de siyasetin
şöyle kötü bir yüzü vardır; seçimler öncesi siyasilere yönelik özellerini veya
genellerini her neyse ortaya seren siyaset sahasını dizayn amaçlı, belden aşağı
içerikli kasetler yayınlanır.
Son günlerde yine Kılıçdaroğlu’na ait
olduğu söylenen bir kaset söylentisidir almış başını gidiyor.
Kılıçdaroğlu, Selahattin Demirtaş, Uğur
Dündar ve Can Ataklı ve bilumum müttefiklerinin panik yapmalarından kaset
meselesinin ciddi bir mesele olduğunu anlıyoruz. Mezkur şahıslar ön almak için
çeşit çeşit yorumlarda bulundular. Hatta Kılıçdaroğlu müstakbel kaset için;
“Benim sesime benzetmişler” anlamında “17-25 Aralık sürecinde de deep face
teknolojisiyle aynısını yapmışlardı” diyerek vakti zamanında Erdoğan’a
yapılanın mizansen olduğunu kabul etti.
Hal böyle olunca herkes kendince tahmin
yürütmeye başladı. Kılıçdaroğlu’nun Amerika ziyaretinde sekiz saat ortadan
kaybolduğunda hamburgercide çekilen filmin fragmanı olduğunu söyleyenler oldu.
Kılıçdaroğlu, mecliste PKK ile sıkı fıkı
ilişkisini hiçbir zaman inkâr etmeyen, eski genel başkanları Selahattin
Demirtaş’ın Öcalan’ın en büyük projesidir diye tanımladığı HDP ile mecliste
zahiri bir şey gözükmese de batinî, esrarengiz, alengirli bir görüşme yaptı.
Biraz daha sade ifadelerle söyleyecek olursak Kılıçdaroğlu, PKK liderinin
projesi olan HDP ve figüranlarıyla mecliste gizli kapaklı bir görüşme yaptı.
Görüşmede Selahattin Demirtaş ve Abdullah
Öcalan’ın da içinde olduğu PKK’li mahkûmların çıkışıyla müncer olabilecek bir
pazarlığın ses kaydı olduğunu söyleyenler oldu. Ve buna Sırrı Sakık’ın
söylediği: “Kılıçdaroğlu açık net olarak, kapalı kapılar ardındakileri
kamuoyuna deklare etmelidir” sözünü delil getirenler oldu.
Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ile beraber Van’da
HDP seçmeniyle senkronize bir miting düzenledi. Mitingde “Dişe diş kana kana
seninleyiz Öcalan” sloganları atıldı. Buradan hareketle kasetin “PKK İle Çok
Güzel Hareketler Bunlar” filminin galası olduğunu söyleyenler oldu.
Cumhurbaşkanlığı forsuyla tur atmanın
hayallerini kuran Mansur Yavaş HDP’ye karşı şirinlikler yapmaya başladı.
“Selahattin Demirtaş PKK’ye silah bıraktıracak. Yeter artık silahları bırakın
diyecek” türü güzellemeler yapmaya başlayarak olası korku filmini dramatize
etmeye, duygusallaştırmaya çalıştı.
Duran Kalkan ve ekibi; “Altılı masaya, AK
Parti ve MHP'yi yıkmak için her türlü desteği vereceğiz” diyerek filmde başat
rol aldıklarına dair ipuçları verdiler.
Der Spigel Avrupa’dan manşetiyle, Biden
Amerika’dan sözleriyle muhalefete selam çaktı. Bütün bu yazdıklarımızı ve daha
yazamadıklarımızı göz önünde bulundurursanız aslında kasetin oynatılmakta
olduğunu görüyoruz. Kaset zaten oynatılıyor.
Sülün Osman’ın cumhuriyet tarihinin en
tanınmış dolandırıcılarından birisi olduğunu biliyorsunuz. Anlatılanlara göre
kandıramayacağı kimse yokmuş. Bir gün şehrin valisi Sülün Osman’ı çağırıp:
“Osman! söylentilere göre dolandıramayacağın kimse yokmuş. Valileri de
dolandırabiliyor musun?” diye sormuş. Sülün Osman: “Valileri dolandırmak biraz
zor, masraflı bir iştir. Bana 10 altın ver seni de dolandırabileceğim” demiş.
Vali arkadaşlarına dönmüş ve: “Şuna 10 altın verin bakalım beni nasıl
dolandırabilecek?” demiş.
10 altını alan Sülün Osman iki ay ortalıkta görünmemiş. Vali bir gün Sülün Osman ile karşılaşınca sormuş: “Osman! Hani beni dolandıracaktın? O iş nasıl oldu?” Sülün Osman gülmüş ve: “Sayın valim sizi daha nasıl dolandırayım?” Arkadaş daha kasetin nesini merak ediyorsunuz? Kaset oynatılıyor ya!