Öncelikle şu hususun altını
çizelim, internet kullanan herkes internet bağımlısı olmaya adaydır. Hele bu
kişi çocuk ya da genç ise bunun bağımlı olma riski çok daha yüksektir.
İnternet bağımlısı olan çocuk
ve gençlerde; öz güven eksikliği, saldırganlık, giderek yalnızlaşma, yüz yüze
ilişki kurmada güçlük yaşama ve zihinsel fonksiyonlarda bozulmalar gibi onlarca
sorunlar oluşuyor.
Bunları yazarken
sakın "internetten ya da teknolojiden uzak duralım,
kullanmayalım" şeklinde anlaşılmasın.
Zaten istesek de uzak
duramayız. Çünkü artık hayatımızın bir parçası ve yeni neslin de
olmazsa olmazı oluvermiş.
O halde ebeveynler olarak
bizler interneti bilinçli ve kontrollü kullanmalıyız. Zaruret hali dışında 18
yaşından önce çocuklarımızı internetin olduğu ortamda rahat ve yalnız
bırakmamalıyız.
18 yaşından sonra internetin
ne olduğunu, nasıl kullanması gerektiğini ve zararlarını iyice anlatmalıyız.
Sürekli onlarla iletişim halinde olup sohbet etmeliyiz ve en önemlisi
durumlarını sürekli gözlemleyip takip etmeliyiz.
Yoksa Allah korusun hiç fark
etmeden bir bakacağız ki geleceğimiz olan evlatlarımız asosyal, saldırgan ve
konuşmayı bile bilmeyen birer zombi kişi olarak karşımıza çıkar. İş işten
geçtikten sonra istesek de bir şey yapamayız.
Tabi internete bağımlı
olan çocuklar ve ergenler çok masum isteklerle ebeveynlerine
yaklaşırlar. Ebeveynler de anne-babalık iç güdüsüyle o masum isteklere
olumlu ya da şartlı cevap verdiklerinde çözülmeler başlıyor ve yavaş
yavaş çocuklar elden kayıp gidiyorlar.
Konunun daha iyi anlaşılması
için yaşanmış bir hikayeyi, yaşayan kişinin diliyle siz okurlarla paylaşmak
istiyorum.
"Daha
Ortaokuldayım... Babama bilgisayar istediğimi söyledim. Önce umursamadı
daha sonra karne hediyesi olarak bana bilgisayar alabileceğini söyledi.
Çok çalışıp kırık notlarımı
düzelttim ve sene sonunda babam bana bilgisayar aldı.
O yaz tatili neredeyse evden
hiç çıkmayıp bilgisayarla oynadım. Yeni oyunlar keşfetmek ve oyunlarda bir üst
tura çıkmak inanılmaz eğlenceliydi. Bazen oyuna ara vermemek için öğün
atladığım bile oluyordu.
Yaz tatili sona erince artık
hayatımın bir parçası olan bilgisayarı bırakıp okula gitmek zoruma gitmişti.
Okulda iken derslere konsantre olamıyor, sürekli önceki akşam yarıda bıraktığım
oyunda nasıl tur atlarımı düşünüyordum.
Güya bilgisayar alınınca
derslerim daha iyiye gidecekti, hiç de öyle olmadı o sene ara tatil karnesinde
4 kırık notum vardı. İkinci dönem düzeltirim diye vaatlerde bulundum. Ama
bilgisayar oyunları o kadar cazipti ki bir türlü kendimi derslere veremiyordum.
O sene zar zor kırıkları kurtardım.
Ertesi sene derslerim daha
kötüydü buna ilave olarak neredeyse hiç arkadaşımın olmadığını fark ettim.
İnsanlarla iletişim kurma becerim azalmıştı, neredeyse asosyal biri olmuştum.
Sadece bilgisayar başında oturmak beni mutlu ediyordu, hayatı tamamen
ıskalıyordum.
Hayatımda bilgisayar bir
yanaydı diğer her şey bir yana. Bilgisayarı seçtiğim için sağlığımı,
derslerimi, arkadaşlarımı ve ailemi ihmal etmiş, deneyim kazanmam gereken
yıllarda sadece oyun hileleri konusunda deneyim sahibi olmuştum.
İşin kötüsü bunları bilmeme
rağmen bilgisayar bağımlılığından kurtulamıyordum. Beni bilgisayar
bağımlılığından kurtaran şey ömrü dolan ana kartın bir gün yanması oldu. Babam
bilgisayarımı tamir ettirmedi.
Bilgisayarsız ilk birkaç gün
çok zordu. Ama bir süre sonra hayattan yeniden lezzet almaya başladığımı fark
ettim. Eski günleri hatırlayınca saatlerce bilgisayarda oyun oynadığım günler
bir zombiden farksız olduğumu anladım."
Evet, bu hikaye internet
bağımlısı olan çocuklarımızın en masum olan hikayelerinden biridir. Bu
bağımlılıktan dolayı intihar eden, uyuşturucu, hırsızlık vb. şebekelerin ağına
düşen gencecik fidanlar ve daha nice çaresizlikler. Bundan dolayı internet
bağımlılığı konusunda önce kendimize sonra da elimizin altında bulunan
neslimize sahip çıkmalıyız.
Unutmayalım! Hepimiz çobanız
ve hepimiz güttüğümüz sürüden sorumluyuz.