Gün geçmiyor ki bir hırsızlık vakasıyla uyanmayalım. Hafta sonu
pazar günü sabah kalktık elektrikler yok. Neyse gelir, dedik. Bekledik,
bekledik; lakin elektriğin geleceği yok. Balkona çıktım, evin biraz ilerisinde elektrik
arıza ekipleri gözüme ilişir. Ama yanlarında polis otosu da vardı. Polis
otosunun burada ne işi olur? Polisler gelse gelse inşaatlarda çalışanlar için
gelir, öğrencilerin sınavda dikkatleri dağılmasın diye... Ama mahallede inşaat
çalışması da yok. Polisler, öğlene kadar beklediler. Elektrik arıza
ekipleri de arızayı gidermek için uzun süre uğraştılar. Trafomuz yenidir, daha
bir yılı dolmadı. Patlama sesi de yok. Bu kadar uzun sürecek tamir işi ne
olabilir, diye düşünürken, küçük kardeşim geldi. Dediğine göre hırsızlar,
trafonun kilidini kırıp şalterleri indirmişler, sonra da kabloları çalmışlar.
Meğer polisler onun için gelmişler ve elektrik arızası da onun için uzun
sürmüş. Yer Seyitler Mahallesi...
Haziran ayı içerisinde Batman'ın İluh Mahallesinde bulunan İluh
Camisine giren hırsızlar caminin abdesthane ve tuvalet yerlerindeki muslukları
söküp çalmışlar. Hırsızlar, işi Allah’ın evine kadar götürmüşlerse iş
çığırından çıkmış demektir.
Maalesef bağımlılığın artması ile birlikte hırsızlık olaylarında
da ciddi bir artış olmuştur. İçtikleri zehrin parasını bulmak için her türlü
haltı yemeye çalışıyorlar.
Daha önce Batman Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube ekipleri, 2020’nin
olay istatistiğini kamuoyuna paylaşmışlardı. Bir yılda il genelinde 934
hırsızlık olayı yaşanmış. Bunun içinde 90 tanesi motosiklet hırsızlığıdır.
Demek ki ortalama günde 3 hırsızlık olayı yaşanıyor.
Peki hırsızlığın önüne nasıl geçilir derseniz; kanunlarımız İslamî
olsaydı, çözüm kolay olurdu; ama kanunlarımız ve eğitimimiz Batılı değerlere
göre şekillendirildiğine göre çözümü de onlar bulsunlar diyeceğim, ama görünen
köy kılavuz istemeyecek kadar aciz durumdalar. İslam'ın hâkim olduğu devirlerde
İslam toplumunda asayiş ile ilgili suçlar ancak parmakla gösterilecek kadar
azdı. Memleket, yüzünü Batıya döndürdükten sonra gün yüzü göremez oldu. Günde
ortalama üç tane hırsızlık vakası yaşanıyor, diğer vakaları saymıyoruz
şimdilik.
Geçmişte bu kadar kamera olmamasına rağmen hırsızlık olayı bu
kadar yaşanmıyordu. Şimdi ise her yer kamera; ama hırsızlar korkmadan millete
zarar verebilmektedir. Demek ki maneviyatı zedelenen insanları laik/seküler
yasalar zapt edemiyor. İslam'ın hâkim olduğu zamanlarda İslam toplumunda
herkesin başına bekçi bırakılmıyordu. Onun yerine her kalbin manevi bir bekçisi
olan takva vardı, Allah korkusu vardı. Eğer siz insanlardaki Allah korkusunu,
ahiret endişesini söküp atarsanız potansiyel suçlu yetiştirmiş olursunuz.
Eskiden kapılar tahtadan yapılırdı, pencereleri de örten sadece
perdeler vardı. Şimdi ise çelik kapılar, demir parmaklı pencereler, site
bekçileri, kameralar, araçlara takılan alarmlar... gibi tedbirler alınmasına
rağmen hırsızlık olaylarında gerileme olmuyor. Aksine artışlar olmaktadır. İşin
sadece hukuki boyutunu ele alıp ahlaki boyutunu ihmal ederseniz olacağı bu
olur.
Taşları bağlayıp itleri salmak çevreye zarar getirir. Toplumu
irşad eden Kur'an öğretmenlerini zindanlara atarsanız ortalığı şeytanın
avanelerine bırakmış olursunuz. Şeytan ise kötülükten başka bir şey düşünmez.
Memleketi yakıp yıkar. Maddeci zihniyetin ektiği tohumların topluma yansıması
kâbus olarak döner. Ya bu nesli İslamî bilinçle bilinçlendirirsiniz ya da
kapılarınıza attığınız hiçbir kilit sizi koruyamayacaktır.
Tüm çağlara hitap eden Kur’an ile hareket etmezsek buyrun sizi
aldıklarınız yasalarla baş başa bırakalım. Fransa'dan aldığınız idare hukuku
ile idare edin. Olmuyorsa Almanya ve İtalya'dan alınan ceza kanunları ile de
yargılayın. Fransa dünyanın en ahlaksız toplumu ve sömürgeci bir toplum. İtalya
ve Almanya ise en faşist sömürgeci yönetimlere sahiptirler. Birinci ve ikinci
dünya savaşın çıkmasına ve milyonlarca insanın ölmesine sebep olan devletlerin
kanunları ile halkınızı idare ederseniz, sonuç...
Hırsızları hapse atıp bir müddet onları hırsızlıktan
alıkoyarsınız, ama çıktıktan sonra tekrar aynı işe devam ediyorsa Jung'u
dinleyin.
Jung; “Sırf
hapiste olduğu için hırsızlık yapmayan hırsız, ahlaklı bir kişi değildir” der.
Dürüstlük ve ahlak; fırsat bulamadığı için yanlış bir davranıştan uzak durmak
değil, fırsat olmasına rağmen yanlış davranışı tercih etmemektir...!
İşi kökten
halleden Kur’an ile hareket edenlerden olmak duasıyla...