image


Bilinçli nesillerin yetişmesi sürecinde şüphesiz eğitimcilere büyük görevler düşüyor.

Yetişecek neslin ahlaklı, bilgili, donanımlı ve değerlerine bağlı olmasını sağlamak da ideal bir eğitim sistemi ve eğitimcilerden geçiyor.

"Devlete düşen, yetenekleri nasıl ortaya çıkarabilirime yönelik bir eğitim sistemi geliştirmektir"

İdeal eğitimin, kişinin sahip olduğu yetenekleri ortaya çıkarmaya yönelik olması gerektiğini belirten Gökhan, "Allah herkese doğuştan bir yetenek vermiştir ve bunları değerlendirebilirsek aslında ne kadar harika şeyler ortaya çıkarabileceğini görüyoruz. Çünkü önü açılan, bir şekilde yeteneklerini keşfetmeye yönelik ortam bulan kişilerin nasıl harikalar oluşturabildiğini görebiliyoruz. Allah'u Teala yeryüzündeki dengeyi o kadar güzel yaratmıştır ki her yerde yetenekli insanlar vardır. Allah herkese farklı yetenekte özellikler vermiştir. Önemli olan, devlete düşen bu yetenekleri nasıl ortaya çıkarabilirime yönelik bir eğitim sistemi geliştirmektir. Çünkü şu anki eğitim sistemimiz maalesef her seferinde yama olarak gidiyor. Yama olarak gittiği için de düğme en baştan yanlış iliklendiği için bir türlü istediğimiz seviyeye gelmiyor. Nihayetinde Sayın Cumhurbaşkanımızın da geçenlerde itiraf ettiği gibi; 20 yılda mesafe kat edemedik. Bu acı bir gerçek, kanayan bir yaramızdır. 20 yılda Türkiye gibi gelişmeye müsait olan bir devletin; eğitimde mesafe kat edemeyişi gerçekten üzücüdür. Her kesimin görüşlerini alarak ki köklerimiz buna çok müsait. Osmanlı'nın, Selçuklu'nun, bütün İslam ülkelerinin eğitim sistemini ve geçmiş köklerimizi incelediğimizde aslında altyapımız bize yetiyor. Yeter ki bu altyapıyı güzel bir şekilde kullanmayı bilelim." dedi.

"Bir çocuk arka sıralarda kaybolup gidiyorsa bunun sorumluluğu öğretmendedir"

Her çocuğun öğrenme yolunun farklı olduğuna dikkat çeken Gökhan, "Ben böyle öğretiyorum, sen öğrenmek zorundasın şeklinde değil o çocuğun öğrenme şeklini bilerek ona göre yaklaşırsak inanın her çocuk cevherdir. Bilindiği gibi Einstein aptallıktan okuldan atılmış. Niye? Çünkü uyum sağlayamadığı için. Klasik bir söz vardır; en büyük mucize iyi bir öğretmene denk gelmektir. Bir çocuk için en büyük mucize öğretmendir. Çünkü arka sıralarda kaybolup giden çocuklar, öğretmenin sorumluluğudur. Bir çocuk arka sıralarda kaybolup gidiyorsa bunun sorumluluğu öğretmendedir. Öğretmen, her çocukla ilgili yani 'ben 40 dakika dersimi verdim işim bitti' diyemez. Öğretmen her çocuğun yeteneğini keşfetmeli. Çünkü ilk keşfeden o olacak; ta ki branş öğretmenlerine teslim edinceye kadar. Bugün birçok yerde maalesef şunu göremiyoruz. Bu çocuk ilkokuldan mezun oldu ama bu çocuğun yetenekleri hangi yönde, bu çocuk hangi yönde başarılı hangi yönde başarısız gibi envanter elimizde yok. Çocuk başka bir okula gidiyorsa sıfırdan bir öğrenci gelmiş gibi, sadece o karnede bunu yapıyor. Bunu yapıyor değil bu işleri biraz detaylandırmalıyız. Bir çocuk bir okuldan diğerine gittiğinde o eğitimci detaylı bir şekilde bu çocuğu sanki daha önce tanıyormuş gibi bir envanter hazırlayabilmelidir. İş gerçekten eğitimcide bitiyor. Her çocuk için en büyük mucize; inşallah iyi bir öğretmene denk gelmektir." diye belirtti.

"Kendi özümüze dönerek, kendimize has bir eğitim modeli ile yol almamız lazım"
Öğretmenlerin kendilerini güncellemesi gerektiğine değinen Gökhan, "Ben bir kurum olarak, büyük yerlerde kıyasladığımızda basit bir eğitim kurumu olarak şu hedefi önüme koyuyorsam; bütün öğretmenlerime şunu söylüyorum, 'siz sertifikalarla kendinizi geliştirdiğinizde, ben o eğitim sertifikasının bir bölümünü kendim karşılıyacağım.' Keşke gücüm olsa hepsini karşılasam ve bütün öğretmenlerimi belli periyotlarla bütün eğitimlerden geçirebilsem. Ben bunu şahıs olarak yapıyorsam devletin bunu çok daha fazla düşünerek; en üstten 'biz bu öğretmenleri belli periyotlarla nasıl geliştirebilirizi' düşünmeli. Öğretmen mezun olduğunda öğretmeni kendi haline bırakamayız. Başarı kriterleri olması lazım çünkü başarı kriterleri olmadığı zaman belli bir yerden sonra maalesef acı durumlarla karşılaşıyoruz. Halk arasında klasik anlayıştır 'devlete işte sırtını dayayan rehavete kapılıyor.' Bu sefer atamanın verdiği rahatlıkla verim düşüyor. Niye özelde başarı daha fazla?  Devletin bunu sorgulaması lazım ve gerekirse yarı özel bir sistemle bu işi nasıl geliştirebilirimin yollarını araması lazım. Öğretmenler kendini geliştirmedekçe, çağa uygun şartlarda kendisini donanımlı hale getirmedikçe yol kat edemeyiz. Hep bir şeylerden şikayet ediyoruz, yama usulüyle... Finlandiya bunu uyguluyor, hadi bunu uygulayalım. Bizim genlerimize uygun değil. Yani bir toplumun  genlerine uygun olmayan yaptırımlar yapıyoruz. En basitinden el yazısı; ilk çıktığında da biz çok eleştirdik, öğrencinin hayatı boyunca 1 yıl kullandığı şeyi dayatmanın bir anlamı yoktur. Bir yıl el yazısını dayatıyoruz, ömür boyu bir daha kullanmıyor. Bazı şeyler bizim toplumun yapısına uygun değilse zorlamanın bir mantığı yoktur. Kendi özümüze dönerek, kendimize has bir eğitim modeli ile yol almamız lazım. İnşallah o günleri görürüz ki en önemli işimiz bence eğitimdir. Eğitimden yoksun olan bir milletin zaten ayakta durma ihtimali yoktur." şeklinde konuştu.

"Ailelerle iletişim halinde olan öğretmenlerin iletişim halinde olmayan öğretmenlere oranla ne kadar yol kat ettiğine şahitlik ediyoruz"

Eğitimcilere çağrıda bulunan Gökhan, "Ailelerimizin de yüreğine dokunalım. Ailelerle diyalog kuran, ailelerle iletişim halinde olan öğretmenlerin, iletişim halinde olmayan öğretmenlere oranla ne kadar yol kat ettiğine şahitlik ediyoruz. Bunun için biz kendi kurumlarımızda şunu öğretmenlerden özellikle istiyoruz; veli ile sürekli bir iletişim halinde olun ve  veliden gelen dönütleri alın. Bu veliyi merkeze koymak değil aksine çocuğu merkeze koymak ve bu çocuk için neler yapabilirizi düşünmektir. Çünkü o çocuğun olumsuz huylarını bilen ailedir, o çocuğun artı yönlerini bilen ailedir. Öğretmen bunları aile ile istişare ederek giderse o kadar hızlı yol kat ederiz ki. Bunun için bütün eğitimciler bu noktada aile ile sürekli diyalog halinde olmalı. Bunu derken; 7/24 iletişim halinde olsun demiyoruz. Elbette kendine özel vakti olur. Veli istediği zaman öğretmeni arayamaması lazım. Kastettiğim bu değil elbette. Bir sınır olmalı ama tamamen kopuk bir eğitimde çocuğu kaybetmeye ve çocuğu kazanamamaya sebep olur." ifadelerini kullandı. (İLKHA)

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *