image

Eski Batman Barosu Başkanı Avukat Yusuf Tanrıseven, yıllardır her kesimden insanların ve siyasi partilerin yapmak istediği ama geniş kesimlerin katılımı sağlanamadığı için bir türlü yapılamayan ‘sivil ve özgürlükçü anayasa’nın hazırlanabilmesi için gerekli tüm şartların ve ortamın hazır olduğunu belirterek bu konuda siyasi partilerin vakit kaybetmeden ortak ilkeler çerçevesinde bir araya gelmesi gerektiğini söyledi.

 

Yeni anayasanın geniş kesimlerin katılımı ile hazırlanması gerektiği belirten Tanrıseven, “Anayasalar, devletlerin kurucu belgeleri olduğundan, olabildiğince geniş kesimlerin katılımı ve kabulü ile hazırlanması, tartışılması, oylanması ve kabul edilmesi arzulanır. Toplumlarda anayasalar ciddi bir rol oynamaktadır. Birçok ülkede anayasaların yüzlerce yıl değişmeden kaldığını görebiliyoruz. Ama ülkemizde ise anayasalar genelde darbe ürünü olduğu için sık sık değişikliğe uğruyor. Maalesef bu değişiklere rağmen, anayasamız hiçbir zaman özgürlükçü bir ruha sahip olamıyor. Çünkü bu anayasaların temelinde darbe var. O yüzden yeni ve sivil bir anayasanın yapılması bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor.” dedi.

 

14 Mayıs seçimlerinden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından tekrar gündeme getirilen yeni ayanasanın, toplumun bir ihtiyacı olduğunun altını çizdi. “Ülkemizdeki anayasa sorunu, geçmiş yıllardan beri süregelen bir sorundur. Önceki günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan anayasa değişikliğini tekrar gündeme getirdi. Aslında uzun süredir unutulmuştu ama ciddi bir sorun olarak gündemdeki varlığını koruyordu.  Açıklamadan sonra uzmanlar ve kamuoyu, anayasayı tekrar tartışmaya başladı. Halen yürürlükte olan 1982 Anayasası 19 defa değiştirildi ve neredeyse maddelerinin üçte ikisi bu değişimlerden etkilenmiş durumda. Ancak bütün bu değişimlere rağmen hala yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğu konusunda toplum hemfikir.” dedi.


“YENİ ANAYASAYA DÖRT SEBEPTEN İHTİYAÇ VAR”


Yeni anayasaya olan ihtiyacın gerekçelerini dört maddede sıralayan Tanrıseven, “Bunun birinci sebebi, değişikliklere rağmen 1982 Anayasasının üzerinde hala 12 Eylül darbesinin otoriter ve anti-demokratik gölgesinin kaldırılamamasıdır. Türkiye, 12 Eylül darbesi ile yüzleşmeye çalışmış, 2010 Anayasa değişikliği ile darbecilerin yargılanmasının önünü açmış ve hayatta olan darbecileri de yargılayıp mahkum etmişti. Buna rağmen ülke olarak, hala mahkum edilen o darbecilerin hazırladığı bir Anayasa ile yönetiliyoruz. Bu çelişkinin ortadan kaldırılması, başta siyaset kurumu olmak üzere tüm toplumun ortak görevidir.

İkinci bir sebep de bu kadar değişiklik sonrası Anayasanın sistematiğinin bozulması ve yapılan yamalar nedeniyle çok sayıda birbiri ile uyumsuz maddenin ortaya çıkmasıdır.


Yeni anayasayı gerektiren üçüncü bir sebep ise Anayasada hala yenilenmesi ve değiştirilmesi gereken birçok maddenin olmasıdır. Çünkü hiç değişmemiş ve 12 Eylül’ün ideolojik izlerini taşıyan maddeler olduğu gibi, bazı değişiklikler ancak vesayetçi sistemin sınırları dahilinde yapılabilmiştir.

Dördüncü sebep ise, Türkiye’nin artık demokratik ve katılımcı bir usulle yeni baştan sivil ve özgürlükçü bir anayasa yapması gereğidir. Önceki Anayasalarımız savaş ya da darbe gibi olağanüstü durumlarda, herhangi bir toplumsal tartışma, toplumun katılımı ve müzakere olmaksızın devlet katında hazırlanmıştı. Özellikle 1982 Anayasası darbe yapan askerler ve onlara eşlik eden bürokrasi tarafından kendi öncelikleri doğrultusunda kabul edilmişti. Bu açıdan sivil anayasa talebi anayasanın hem muhtevasına hem de yöntemine ilişkin bir taleptir.” ifadelerini kullandı.


“ANAYASANIN AMACI İNSANI KORUMAK OLMALIDIR”


Tanrıseven açıklamasının devamında, “Ülkemizde anayasalar, darbelerden sonra yapıldıkları için genelde insanı değil, devleti korumak amaçlanmıştır. Anayasa bütün yasaların kaynağı olduğu için, içinde insanın daha çok olması gerekir. İnsanların içinde olmadığı ve insanları koruyamayan bir anayasanın, bu ülkeye hizmet etmesi mümkün değildir. Gelişmiş ülkelerin anayasalarının merkezinde insan var. Türkiye’de ise daha çok devlet var.  Bunun değişmesi lazım. Daha demokratik, daha özgürlükçü ve insanın içinde bulunduğu, ülkemizde yaşayan tüm halkların eşit haklara sahip olduğu, etnik üstünlüğü barındırmayan, toplumun bazı kesimlerini ötekileştiren ve dışlayan maddelerin çıkarıldığı, düşünce ve inanç özgürlüğünü gerçek anlamda garanti alan, 28 Şubatların bir daha yaşanma ihtimalinin olmadığı, Türk, Kürt, Laz, Çerkez ve diğer etnik grupların “işte benim anayasam” diyebileceği bir anayasa olması lazım.” değerlendirmesinde bulundu.


“HER KESİMİN BİR ARAYA GELMESİ LAZIMDIR”


Ortak değerler etrafında tüm kesimlerin bir araya gelerek yeni anayasayı yapmaları gerektiğini belirten Tanrıseven. “Baktığımız zaman birçok siyasi partinin, parti programında yeni anayasa var. Hepsi de anayasadan memnun olmadıklarını ve bunu değiştirmek istediklerini söylüyorlar. Ama maalesef ülkemizde bir türlü siyasi partiler bir araya gelerek bu anayasayı değiştiremiyorlar. Bunun en büyük nedeni, her partinin kafasındaki anayasa fikrinin ve anayasadan beklentilerinin farklı olmasıdır. Yeni anayasanın yapılması bir zorunluluk haline gelmesine rağmen maalesef siyasi partilerimiz bir araya gelip bu konsensüsü sağlayamıyorlar ve yapamıyorlar. Bununla ilgili geçmişte önemli toplantılar yapılmasına rağmen, hep bir şekilde sekteye uğradı. Ama artık seçimlerin sonuçlanması ve beş yıl sürecek bir Meclisin göreve başlaması nedeniyle halkın bu haklı talebi görülerek yeni anayasanın topluma kazandırılması gerekmektedir.” dedi. MUSTAFA KAYNAK

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *