Rehber TV'de katıldığı "Rehber'de Gündem"
programında konuşan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, son dönemde
partisi hakkında yapılan kara propagandalar, seçim süreci ve Meclis'te yapmayı
hedefledikleri çalışmalara ilişkin açıklamalarda bulundu.
6 Şubat'ta yaşanan çifte deprem nedeniyle bölgeye
gittiklerini ve o süreçte siyaset ile ilgili hiçbir konuşma yapmadıklarını,
depremzedelere yardımcı olmak için çalışma yürüttüklerini ve Ramazan ayı
sonrasında seçim sürecinin başladığını hatırlatan Yapıcıoğlu, cumhurbaşkanı
adayları belli olduğunda karşılıksız olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı destekleme
kararı aldıklarını ifade etti.
14 Mayıs'ta yapılan seçimlerde Cumhur İttifakı'nın
Cumhurbaşkanı adayı olan Recep Tayyip Erdoğan'ın aslında ilk turda seçilmesini
beklediklerini ancak bir şekilde ikinci tura kaldığını belirten Yapıcıoğlu, AK
Parti listelerinden milletvekili adayı olan 4 ismin vekil seçildiğini, ikinci
turda da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeniden Cumhurbaşkanı olarak seçilmesi için
ellerinden geleni yapacaklarını söyledi.
"GÜNDEMİMİZDE YEMİN YOK, İNŞALLAH MİLLETİN SORUNLARINI
MECLİS'E TAŞIYACAĞIZ"
Seçim çalışmalarının maddi olarak çok külfetli olduğunu
belirten Yapıcıoğlu, bu süreçte tüm teşkilatlarıyla sahada olduklarını ve bunca
emeğin ardından Meclis'e girdikten sonra amaçlarının şov yapmak olmadığına
vurgu yaptı.
Yapıcıoğlu, "Yola çıkarken HÜDA PAR şimdiye kadar
Meclis'in dışında toplumun sorunlarını, milletin beklentilerini siyasetin
gündemine taşıyacak dedik. Çözüm makamında olmadan da yapılacak şeyler vardır.
Bunlar, çözüm makamında olanlara milletin beklentilerini götürmektir. Henüz
Meclis'te yokken bunu yapmaya çalışan bir siyasi parti inşallah daha güçlü bir
şekilde Meclis'te bunu dillendirecek. Halkın oylarıyla seçilip Meclis'e
gönderilen kişilerin ilk yapacağı şey, kesin sonuçlar açıkladıktan 3 gün sonra
Meclis' kendiliğinden toplanır ve ilk oturumda milletvekilleri yemin eder. O
yemin metni okunmadan milletvekilleri diğer yasama faaliyetlerine katılamaz.
Biz sadece bu kantara çıkalım, halk bizi seçsin diye bu seçimlere girmedik.
Meclis'te milletin beklentilerini, taleplerini daha yüksek sesle
dillendirebilmek için bu seçimlere katıldık ve 4 kardeşimizi parlamentoya
göndermeye muvaffak olduk. Gündemimizde yemin yok, ne yapılması gerekiyorsa
yapılacak. İnşallah milletin sorunlarını Meclis'e taşıyacağız." dedi.
"KİMDEN GELİRSE GELSİN MEMLEKETİN VE MİLLETİN
MENFAATİNE OLAN ÖNERİLERİN ARKASINDA OLACAĞIZ"
Meclis'te önceden ne taşıyacaklarına dair bir çalışma yapmak
yerine o gün milletin gündeminde olan meseleleri, halkın taleplerini gündeme
getireceklerini belirten Yapıcıoğlu, "Biliyorsunuz daha önce söylediğimiz
ve neredeyse diğer tüm siyasi partilerin söylediği hususlardan birisi yeni bir
sivil anayasa gerekliliğidir. Bununla ilgili daha önce diğer siyasi partileri
ziyaret etmiştik. Maalesef bunu gündeme taşımaya çalışmamıza rağmen yeterince
siyasetin gündemine girmedi. Türkiye 40 yılı aşkındır bir cunta anayasası ile
yönetiliyor. Diyoruz ki, Meclis kendi anayasasını yapabilmelidir. Gençlik, aile
ve eğitimle ilgili sıkıntılar yoğun bir şekilde bize geliyor. İnşallah
Meclis'te hem bunları hem de dönemsel olarak ön plana çıkan ekonomik sıkıntılar
ile ilgili hem çözüm önerilerimizi hem de çözüm bulma noktasında Meclis'i
harekete geçirmek için çabalarımız olacak. Meclis'e kim getirirse getirsin
milletin faydasına olan bir düzenleme ise HÜDA PAR'ın desteğini alacaktır. Kim
getirirse getirsin milletin, memleketin zararına olan şeye de karşı duracağız.
Dürüst ve net siyaset yapacağız. Ajandamız açık olacak. Milletin menfaati neyi
gerektiriyorsa kişisel ve partisel çıkarlarımızın önünde tutacağız. Bizim şiarımız
'Dürüst Siyaset Gerçek Adalet' inşallah sonuna kadar bunu korumaya gayret
edeceğiz." diye konuştu.
"BİZİM ÜZERİMİZDEN CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'A, PARTİMİZ
ÜZERİNDEN İNANCIMIZA SALDIRIYORLAR"
HÜDA PAR'a yapılan saldırılarla ilgili de konuşan
Yapıcıoğlu, "Seçimin birinci turunda HÜDA PAR'a yapılan saldırılar
insanların aklına Meclis'te olmamızı istemedikleri için saldırıldığı gibi bir
düşünceyi getirebilir. Birinci tur bitti ve 4 adayımız Meclis'e girdi. İnşallah
orada çalışmalarını ortaya koyacaklar. Buna rağmen birinci tur seçimi bitmişken
sadece cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalmışken neden hala HÜDA PAR bu
kadar gündemde olduğu konusu cidden üzerinde düşünülmesi ve cevaplanması
gereken bir konudur. HÜDA PAR üzerinden Sayın Erdoğan'ı vurmaya çalışıyorlar.
Üzerimize ciddi şekilde saldırıyorlar. HÜDA PAR'ın siyasi bir duruşu var. Biz,
inancını hayatının merkezine almış ve hayatın her aşamasını ona göre planlayan
ve yaşamaya çalışan siyasi bir kadroyuz. Bundan dolayı inancımızla,
fikriyatımızla, felsefemizle problemi olanlar doğrudan doğruya inancımıza
saldırmaya cesaret edemedikleri için üzerimizden inancımıza saldırıyorlar.
Diğer bazı amaçlarla birleşince de saldırıların dozu artıyor.
Uzaklardan bir yerlerden yoğun bir saldırı var. Birileri
sufle veriyor. Kandil sufle veriyor. Kandil'in bize düşman olmasının çok sebebi
var. Duruşumuzdan, inancımızdan dolayı bir düşmanlık var. Çünkü onlar, hedef
kitle olarak seçtikleri Kürt toplumunun tamamen ultra seküler, inançsız bir
toplum haline getirmeye çalışıyorlar. Kendi ideolojileri olan komünizmi Kürtler
arasında yaygınlaştırmaya çalışıyorlar. Bizi de bunun önünde bir engel olarak
görüyorlar. Pensilvanya bir sufle veriyor. Bazen 'şöyle yapın' diye akıl
veriyor. Çünkü daha önceki saldırılarından biliyoruz. Cümleler aynı, bu nedenle
sufle diyorum. Bu cümleleri kuranlar 2 sene önce görüştüğümüz bazı insanlar.
Hatta bizi ziyaret eden, kendilerini ziyaret etmek istediğimizde kapılarını
açan ve şeref duyduklarını belirtenler şu anda o sufleyi almışlar. Pensilvanya
ve Kandil'in cümleleriyle bize saldırıyorlarsa bunun sufle olduğunu söylemek
abartı olmaz." şeklinde konuştu.
"1990'LI YILLARDA YAŞANAN BAZI OLAYLARI ORTAYA KOYUP
'HÜDA PAR ŞÖYLE YAPTI, HÜDA PAR KATİLDİR' DİYORLAR"
Millet İttifakı içerisindeki bazı partilerin hem Pensilvanya
hem de Kandil ile iş tutup her gün oradan açık açık destek mesajları
almalarının ezikliği içerisinde olduğunu söyleyen Yapıcıoğlu, "Birinci tur
seçimi de onu gösteriyor. Kendilerini yüzde 60 ile ilk turda kazanacakmış gibi
gören kişiler yüzde 45 civarında kalınca Cumhur İttifakı ve Sayın
Cumhurbaşkanının 'kimler kimlerle beraber' şeklindeki cümlelerinin bir karşılık
bulduğunu gördüler. Bunun için o açıklarını kapatmak, iş birliklerinin üstünü
örtmek için 'siz de HÜDA PAR ilesiniz' dediler. Tamam da HÜDA PAR 2012 yılında
kurulan siyasi bir partidir. Ancak 1990'lı yıllarda yaşanan bazı olayları
ortaya koyup 'HÜDA PAR şöyle yaptı, HÜDA PAR katildir' diyorlar. HÜDA PAR
katilse ve elinizde bir delil varsa savcılıklar orada. Buna rağmen deliliniz varsa
ve vermiyorsanız o zaman ihanet içerisindesiniz. Değilse bu iftiraları neden
atıyorsunuz. Katiller Meclis'e girdi diyorlar. Katillerin Meclis'e girmesine
neden itiraz etmediniz? Niçin sadece siyaseten propaganda yaptınız? Her
taraftan samimiyetsizlik, iftira ve yalan akıyor. Bunun karşılık bulacağına
inandılar ama ben sahada kendi kitleleri hariç buna inanan kimseyi
görmedim." dedi.
"GEÇEN SENE HALKIN YÜZDE 15'İ HÜDA PAR'I TANIRKEN
YAPILAN SALDIRILARLA YÜZDE 85'İ TANIDI"
Yapıcıoğlu, "Geçen sene bir kamuoyu araştırma
şirketinde anket yaptırdık. HÜDA PAR'ın bilinirliği yüzde 15 dolayındaydı.
Onların çoğu da yalan yanlış bilgilerle HÜDA PAR'ı tanımaya çalışan kişilerdi.
Ancak bu saldırılar sonrasında arama motorlarında en fazla arana kelimelerden
birisi HÜDA PAR'ın parti programı oldu. İddia ediyorum ki, hiçbir partinin
parti programı bu kadar sayıda partinin danışmaları ve genel başkanları
tarafından okunmadı. Kimisi okuduğunda 'haksızlık yapmışız' diye bir fikre
kapılmıştır. Kimisi de 'nerede bir açık bulabilirim' diye yoğun bir gayret
içerisine girmiştir. Bu saldırılardan sonra vatandaşların en az yüzde 85'i
artık HÜD PAR'ı biliyor. Eğer bu seçimlerde kendi menfaatimiz, partisel
çıkarlarımızı önceleseydik bu seçime, ittifak içerisinde kendi logomuz ile girerdik.
Geçen seçimlere bakarak 'bunların 150 bin oyu var' diyenler var. Eğer bu
seçimlerde HÜDA PAR kendi logosu ile girseydi muhtemelen yüzde 3'ün üzerinde oy
alırdık. Ancak biz bir kere karar verdik, sözümüz sözdür. Bizim sözümüz Kemal
Beyin sözüne benzemez." diye konuştu.
YALNIZ KADINLARIN SAHİPLENİLMESİ KONUSU
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından gündeme
getirilen "kadınların sahiplenilmesi" meselesine ilişkin de konuşan
Yapıcıoğlu, şunları kaydetti: "O cümlede bir yanlışlık yok ama bir çarpıtma
var. Bunu da 'sana söz' diyen Millet İttifakı'nın adayı Kemal Beyin kurmuş
olduğu cümle üzerinden 'acaba HÜDA PAR öyle bir şey mi dedi' diyenler oldu.
Gençler parti programımızı Kemal Beye göndermişler. Mevcut yasaya göre geride
mirasçı bırakmayan kişilerin mirasları hazineye kalıyor. Buna da atıfta
bulunarak parti olarak diyoruz ki, varisleri olmayan veya bulunamayan kişilerin
bıraktığı miras devlet hazinesine değil fakirlere bırakılmalı. Ya da sadece
fakir gençlerin evlendirilmesi, yalnız yaşayan kadınların sahiplenilmesi ve
yetimlerin bakımı gibi alanlarda kullanılmak üzere oluşturulacak bir fona
devredilmeli. Burada sahiplenilmesi kelimesinden sanki bir malmış gibi bir
anlam çıkarmak için ya ahmak olmak ya da Türkçe bilmemek lazım. Eğer Kemal Bey bunu
okuyup bundan bu anlamı çıkarmışsa lütfen cumhurbaşkanlığı adaylığından istifa
etsin. Eğer bunu anlayamıyorsa zekâ olarak cumhurbaşkanlığı yapabilecek durumda
değildir. Eğer anlıyor ve bile bile çarpıtıyorsa ahlaki olarak bu işi yapacak
çapta değildir. CHP'nin parti programında engellilerin, yaşlıların, kimsesiz
çocukların sahiplenilmesi ile ilgili bir ifade var. O zaman bunlar da bu
kesimleri birer eşya olarak mı görüyorlar. O zaman çıkıp buna bir cevap
verin."
"UYDURDUKLARI YALANLARA HERKESİN İNANMASINI
İSTİYORLAR"
Seçim çalışmaları yapılırken partilerine yapılan saldırılar
hakkında konuşan Yapıcıoğlu, "Toplumun farklı kesimlerini bize karşı
kışkırtmaya çalışan insanlar; bir şey amaçlıyorlar, bir hedefleri var. Bir;
uydurdukları yalanlara herkesin inanmasını istiyorlar. Bu tip olayların artması
halinde belki inanacak insanların sayısının artacağını düşünüyorlar, böyle bir
beklentileri var. Biraz önce söyledim, sahada öyle bir şey yok. Yüz bin insanla
karşılaşıyoruz; yüz bin insandan 99 bin 990 tanesi muhabbet gösteriyor,
kucaklıyor, dua ediyor, iyi dileklerini dile getiriyor fakat bunlar normal
olduğu için haber değeri taşımıyor ya da çok fazla öne çıkmıyor. Ama yüz bin
insandan 10 tanesi o tezviratlara inandığı için ya da belki onların her
söylediğine inanmaya hazır bir kitle olduğu için orada yapmaması gereken yanlış
bir hareket yaptığında birileri bunu kayıt altına alarak sosyal medyada yayınca
sanki bütün toplum böyle düşünüyormuş gibi bir tablo ortaya koyulmaya
çalışılıyor. Böyle bir şey yok. Trabzon'da birileri tarafından kışkırtılan,
üzerimize saldırtılan bir kitle; orada kurduğumuz stanttaki bayrağı almaya
çalıştı. Şöyle bir ilginçlik var… başka bir ilde bir partinin mensupları;
stantta yaklaşık bir metrelik bir bayrak var, Sayın Cumhurbaşkanı'nın posteri
var, Türk Bayrağı var, HÜDA PAR bayrağı var o bayrağı kadraja almayacak şekilde
hazırlıklarını yapmışlar bir mizansen oluşturacaklar bir de bunu sosyal medya
üzerinden belki bir propaganda aracına dönüştürecekler, telefonla çekerek
ceplerinden 30 santimetrelik A4 şeklindeki bayrağı çıkararak; 'buyurun bunu
size hediye ediyorum' diyor. Yani nedir? Şu mesajı vermeye çalışıyor; HÜDA
PAR'ın bayrakla problemi var, buyurun size bayrak hediye edelim. Sadece kadraja
giren kısmına bakarsanız, öyle bir propaganda yapacaklar. Gittik, HÜDA PAR
standına onlara Türk Bayrağı hediye ettik, senaryo bu, fakat bu esnada başka
birisi daha geniş bir açıdan bütün standı gösterecek şekilde o kişilerin
hareketini gösterecek şekilde çekim yapıyor. Adam bir metrelik bayrağı görmüyor
cebindeki 30 santimlik bayrağı çıkararak buyurun size bayrak hediye ettik
diyor. Trabzon'da bu sefer tam tersi siz bu bayrağı buraya asamazsınız
diyorlar, neden? Bu bayrak sadece senin bayrağın mı? Böyle tuhaf bir şey. Hatta
orada bir yerel televizyon canlı yayınla bunu verdi bütün Türkiye'ye, sanki
Trabzon ayağa kalkmış, infiale gelmiş. Koca koca adamlar, milletin oyu ile bazı
makamlara gelen kişiler de bunu Trabzon'un tepkisi olarak utanmadan bütün
Trabzonlulara hakaret ederek Türkiye kamuoyuna pazarlamaya çalıştılar. Fakat
Trabzon'dan oradaki kalabalıktan çok daha fazla sayıda insan genel merkezimize
hatta bazıları bizzat bana telefonla ulaşarak, mesaj göndererek, İstanbul'un
sokaklarında karşılaştığımız Trabzonlular; 'onlar bizi temsil etmiyor, biz
onlar adına özür diliyoruz' diyor." diye belirtti.
"TEZVİRATLARIYLA RAKİPLERİNİ YIPRATMA KONUSUNDA SÜREKLİ
SUFLE ALIYORLAR, SÜREKLİ SOSYAL MEDYA DESTEĞİ ALIYORLAR"
Seçim sonuçlarının muhalefetin kimyasını bozduğunu dile
getiren Yapıcıoğlu, "Askeri darbelerle ve bürokratik iktidarla ancak kendi
istediklerini yapabilen bir parti… bir de parlamenter sistem ile birinci parti
olma şansı acaba olabilir mi diye düşünen bir parti… bir de başkanlık sistemi
gelmiş bu sistemde başkan olabilmek, iktidar olabilmek, yürütmeyi elde
edebilmek için oyların yarısından fazlasını almak gerekiyor. Bunu elde etmeleri
de muhaldir en az ikiye katlamaları gerekiyor. Böyle bir sistem içerisinde ilk
defa 6'lı-7'li bir koalisyonla iktidar olma umudu doğmuş. Yetmemiş dışarıdan
Amerika'sından, İngiltere'sinden, Almanya'sından, Fransa'sından,
Yunanistan'dan, Ermenistan'dan, israilden destek almışlar. Twiitterdan,
Facebook'tan bilinen bütün sosyal mecralardan algoritma değişikleri ile algı
oluşturma konusunda destek almışlar. Yetmemiş; Kandil, Pensilvanya devreye
girmiş onların tezviratlarıyla rakiplerini yıpratma konusunda sürekli sufle
alıyorlar, sürekli sosyal medya desteği alıyorlar. Kendilerini inandırmışlar,
biz yüzde 55-60 ile iktidara geleceğiz. Sonra birileri çıkmış; onların ipliğini
pazara çıkarmış, maskelerini kaldırmış yüzleri açığa çıkmış ve siz bunlardan
sakin olmalarını bekliyorsunuz. Sakin olamıyorlar, kimyaları bozulmuş."
dedi.
Yapıcıoğlu, "Can Ataklı'nın bundan 2 sene kadar önce
sosyal medyada yayımlanan bir videosu vardı. Bu adam seçimle gitmez diyordu.
Çok büyük bir deprem, orman yangını gibi bir şey olmalı. Yoksa halk aç kalsa da
yine Erdoğan'a oy verir diyordu. İnanıyorum ki böyle inananlar vardı ve o
deprem olduğunda birileri içten içe can kaybının artmasını dilemiş ve böylece
Erdoğan'ın gitmesine vesile olmasını temenni etmiştir. Deprem alanında
Adıyaman'ın hali çok kötüydü. Antakya hayalet şehir olmuştu. Gaziantep Nurdağı
nüfusa oranla görüp göreceği belki en büyük yıkımı yaşamıştı. 40 bin nüfusluk
şehirde 3 bin can kaybı vardı. Dünyanın dört bir yanından yardım akıyordu. İlk
günlerde yeterli çadır yoktu. Yetkililere sordum 850 bin ev yıkılmıştı. Bununla
birlikte evi ağır hasarlı olanlar vardı. Ancak Türkiye'nin elinde 206 bin çadır
vardı. Arazi o kadar genişti ki aynı anda her yere yetişmek mümkün değildi.
Bazı yerlere çok geç gidildi. Dışardan arama kurtarma ekipleri geldikten sonra
her enkazın başında bir ekip çalışmaya başladı. Böyle bir yıkım olunca
hükümetin gideceğine kendilerini inandırdılar." şeklinde dile getirdi.
"HÜDA PAR'IN BIRAKIN KAPATMA DAVASINI, HAKKINDA KAPATMA
KARARI AÇILMASINI GEREKTİRECEK HERHANGİ BİR ŞEY YOK"
Eline hangi yetkiyi geçirirse geçirsin bir siyasi partinin
başka bir siyasi partiyi bitiremeyeceğinin altını çizen Yapıcıoğlu, "HÜDA
PAR, 11 yıldır Türkiye'nin siyasi hayatında varlığını devam ettiriyor. Bugüne
kadar herhangi bir HÜDA PAR yetkilisinin, HÜDA PAR adına yapmış olduğu herhangi
bir siyasi faaliyetinden dolayı hakkında yürütülen en küçük bir soruşturma yok.
Siyasi partiler ile ilgili kapatma davasını Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı
açar, siyasi partilere hangi şartlar altında kapatma davası açılacağı bellidir.
Bu kararı da Anayasa Mahkemesi verir, siyasi makamlar değil. HÜDA PAR'ın
bırakın kapatma davasını, hakkında kapatma kararı açılmasını gerektirecek
herhangi bir şey yok. HÜDA PAR'ın gayri meşru bir hareketi yoktur. HÜDA PAR'ın
yasadışı yollarda ayak izi yoktur. HÜDA PAR'la ilgili tezviratları yapanlar,
okkalı sözleri söyleyenler arasında 2 yıl öncesine kadar HÜDA PAR'la defalarca görüşenler
de var. Görüşmelerimizin devam ettiği partiler de var. Şu anda yaptıkları şey
hem HÜDA PAR'ın önünü kesmek hem de bir yönü ile HÜDA PAR üzerinden 13'üncü
Cumhurbaşkanı Adayı Sayın Erdoğan'ı ve mevcut Cumhurbaşkanını vurmak suretiyle
acaba bir iktidar elde edebilir miyiz? Birinci turda aslında bunu gördüler;
onlar agresifleşince, saldırdıkça kaybettiler." şeklinde belirtti.
"KADIN ÇALIŞMAK İSTİYORSA ÇALIŞSIN AMA ÇALIŞMADAN EVDE
ÇOCUĞUNA BAKIYORSA ODA BİR İŞTİR"
25 yıl evli kalan kadınların emekli olması önerileri
hakkında konuşan Yapıcıoğlu, "Aile kurumu önemlidir. Aile kurumunun
önemini biz sıklıkla dile getiriyoruz ve biz şuna inanıyoruz; toplum içerisinde
eğer aile kurumunu ortadan kaldırırsanız ya da yıkarsanız onun yerine ikame
edebileceğiniz başka bir kurum yoktur, toplumu yıkmış olursunuz. Aile kurumu
yoğun bir saldırı altındadır. Batıdaki bazı ahlaksızlık akımlarının hedefinde
de aile var. Bazı siyasilerin onlara arka çıkmak suretiyle yapmaya çalıştığı
şey de aslında bir nevi aileyi yıkmaktır. Aile kurumunu güçlendirelim, teşvik
edelim diyoruz. Mesela billboardlarda CHP'nin birkaç vaadi vardı, 'boşanan
kadınlara şu kadar destek' bu boşanmaya teşviktir.
Biz de parti programında; boşanmış ya da eşi öldüğü için dul kalmış kadınlara devlet destek çıksın diyoruz bu ayrı bir şey ama boşanan kadınlara şu kadar destek demek başka bir kapıya da çıkar. Biz de dedik ki 25 yıl evli kalmış olan kadınlara, toplumun geleceği için gelecek nesilleri yetiştirmek herhangi bir fabrikada veya çiftlikte çalışmak üretmekten daha az önemli değildir ki. Gelecek nesilleri yetiştiriyorsanız ya da birisi bu işi yapıyorsa bunu yapmalısınız. Kadının evde verdiği emek dışarıda 7-8 saat vermiş olduğu emekten daha az değerli değil ki. Onların mesai kavramı, hafta sonu tatili hiçbir şeyi yok gece-gündüz çalışıyor. Kadın çalışmak istiyorsa çalışsın elbette ama çalışmadan evde çocuğuna bakıyorsa o da bir iştir. Bu işi yapan kadının primini devlet kendi ödesin, ondan prim de almasın." ifadelerini kullandı.
HABER MERKEZİ
0 yorum