image

Türkiye'de, "Aileyi Koruma ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair 6284 Sayılı Kanun"un aile kurumunu yıpratarak toplumsal sorunların büyümesine kapı araladığını belirten Nisanur Dergisi yazarlarından Elif Yüksek, Batı'dan ithal edilen kanunların çözüm yerine felaket getirdiğine işaret etti.
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Yüksek, söz konusu kanunların, yola çıkış amacına hizmet etmediğini, İslami bir perspektifle yola çıkılarak bu sorunların çözüme kavuşturulması gerektiğini ifade etti.
Yüksek, "Bu kanunda toplumumuzun içerisinde bulunduğu kültürel değerler ve yüce dinimiz İslam'ın perspektifi göz önünde bulundurulmadığı için kanun ters tepmiş durumda. Kanunun 2012 yılından itibaren yürürlükte olduğunu düşünürsek geçen zaman zarfında istatiksel bilgilere de dayanarak boşanmaların arttığını, aile içi şiddetin tavan yaptığını görmekteyiz." dedi.
"ERKEĞİN EVDEN UZAKLAŞTIRILMASI, SORUNU DAHA DA BÜYÜTÜYOR"
"6284 sayılı kanunla maalesef beklenenin aksine aile ve kadın korunamamıştır." diyen Yüksek, "Erkeğin evden alınarak aylarca evden uzaklaştırılması durumu ailedeki sorunların çözümünü değil, tam aksine sorunların katlanarak büyümesine neden olmuştur. Evin reisi olan erkeğin evinden, çocuklarından, sıcak yuvasından aylarca ayrı durması kabul edilecek bir şey değildir. Aile içi şiddetin ne toplumumuz ne de dinimiz nezdinde kabul edilebilir hiçbir yanı yoktur ancak aile içerisinde bir takım tartışmaların yaşanması, iletişimsizlikten kaynaklı bir takım sorunların açığa çıkması durumunda aslında hakem konumunda olabilecek birilerinin tayin edilmesi gerekiyor. Toplumumuzda, örfümüzde genelde bu kişi ya kız tarafından ya da erkek tarafında birisi olur. Her iki tarafın sözü dinlenir. Mutedil olan birisinin olaya müdahil olması beklenir. Ancak günümüzde çok daha farklı odaklar olaya müdahil oluyor. Her ne kadar bu, devlet eliyle yapılmış olsa da tabiri caizse aileye bir yabancı el uzanıyor." ifadelerini kullandı.
"KADINDAN ANNELİĞİNİ, EŞLİĞİNİ ALMA ADINA ÖZGÜRLÜĞÜ KULLANIYORLAR"
Batının, aileye değil hazza dayalı bir toplum oluşturmak istediğine değinen Yüksek, "Batı, sorumluluk sahibi, bilinçli bir kadının aslında aileyi ayakta tutabileceği ve olması gereken konuma getirebileceği bilincindedir. Bizim, 'şer odakları' diye ifade ettiğimiz odaklar bir şekilde oklarını kadına yöneltmiş durumdalar. Kadından anneliğini, eşliğini alma adına 'özgürlük' kavramını kullanıyorlar. Aslında batının, 'Sen dört duvara mahkûm olmak zorunda değilsin, ya da dört duvar içerisinde bulunduğun takdirde özgür bir ruha bürünemezsin!' şeklinde yaldızlı sözlerle, aslı astarı olmayan bir takım sözlerle kadını ve anneliği vurma eğilimleri mevcut. Bu şekilde kadın, dış ortamda birtakım mihraklar eliyle başkalarına hizmet eder. Bundan da asla gocunmayacak hale getirildi. Bugün kariyeri peşinde ya da güçlü olma, özgür olma hevesiyle birtakım alanlarda çalışan kadının durumu aslında tam anlamıyla kölelikken bu, 'kariyer' olarak ifade ediliyor. Bu da medyanın ve bu odakların ne kadar sinsi çalıştıklarının bir göstergesidir." şeklinde konuştu. İLKHA
 

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *