Geleceğimiz olan çocukları,
yeteneklerine göre meslek seçmekten çok, küçüklüğünden beri ebeveynin
bilinçaltına koyduğu mesleğe göre şekillendirip yönlendirmesi, gelecek adına
karamsar bir tablonun oluşmasına zemin oluşturuyor. İşini sevmeyen,
geliştirmeyen bir nesil… Sadece olaya duygusal bakan bir nesil... Ailesi istedi
diye ve onları kırmamak için istemediği bir mesleğe yönelen bir birey, ömür
boyu azap çeker. Hiç kimse sevmediği, yeteneğine uygun görmediği bir işte mutlu
bir şekilde yaşayamaz ve başarılı da olamaz.
Ebeveynler olarak
ataması iyi diye veya ücreti dolgun diye çocuklarımızın hayatını kabusa
çevirmeyelim. Çocuklarımızı, başkaları ile kıyaslamayalım. Her çocuk özeldir.
Her çocuk farklıdır. Her çocuğun zekâ düzeyi farklıdır. Einstein dediği gibi
“Aslında herkes dâhidir. Ama siz kalkıp bir balığı, ağaca tırmanma yeteneğine
göre yargılarsanız, tüm hayatını aptal olduğuna inanarak geçirirsiniz.”
Çocuklarımızın zekâ düzeyini
tanıyıp o şekilde gelişimlerine yardımcı olsak onlar için daha iyi olur.
Çocuklarımızın mutluluğu için onları istemediği mesleklere yönlendirmek onları
huzursuz eder.
Çocuklarımızı
istemedikleri şeyleri yapmaya zorlamayalım. Aile olarak vazifemiz olan işlerde
minnet duygusu haline getirmeyelim. “Eğer benim istediğim mesleği seçmezsen
sana hakkımı helal etmem” veya “artık bizim evladımız değilsin” tarzı
seçenekler üzerinden baskı yapmayalım. Kendi hayallerimizi çocuklarımız
üzerinden gerçekleştirmeye çalışmayalım. Onlar bizim denek tahtamız değiller,
geleceğimizdirler. Geleceğimizi karamsarlık üzerine değil; sevgi, istek ve
yetenek üzerine bina edelim. Aile olarak üzerimize düşen görev, çocuklarımızın
gelişimine yardımcı olmaktır, yoksa istemedikleri yönlere sevk etmek değildir.
Her sabah cenazeye
gider gibi işine giden bireyler değil de düğüne gider gibi neşeli bir şekilde
işine giden bir birey görmek istiyorsak, çocuklarımızın; istek, yetenek ve zeka
düzeylerine uygun mesleklere yönlendirmemiz gerek.
Çocuklarımızın ne olmak
istediklerinden çok ne olmaları gerektiği konusu üzerinde duruyoruz. Kendi
kararlarını veremeyen ve bir ömür başkasına bağımlı yaşayan bir çocuk,
gelecekte kendi ayakları üzerinde duramayacaktır. Kendi hayatı olamayacak.
Pısırık olacak, karar verirken çevrenin baskısı düşüncesini değiştirecek. Onun
doğruları değil de çevrenin ne dediği olacak.
Rehberliğin bir ilkesi de
çocuklara tüm meslekleri tanıtmak ve çocukların özelliklerine göre meslekleri
önlerine sunmaktır. Ne yazık ki Rehber hocalarımız da atanması en kolay veya popüler
olan mesleklere çocuklarımızı yönlendirmektedir.
Ailelerin
hayallerini gerçekleştirmeye çalışan bir nesil olmayalım. Öğretmen olmak
isteyen bir çocuğu zorla doktorluğa yönlendirmeyelim. Artık çocuk kendisi için
değil, ailesi için yaşıyor. Başarısız olduğunda kendisi için değil, ailesi
duyacak diye üzülüyor. Markalara, etiketlere kurban edilmesin çocuklar. Onların
sevdiği ve huzur bulacakları bir meslekle çalışmalarına izin verilsin. Mesela
imamın çocuklarına da imam gözüyle bakılıyor çevrede. Bu nokta da "İmamın
Manken Kızı" kitabı bunu çok güzel anlatıyor. Her Peygamberin çocuğu
Peygamber olmamıştır, bazı istisnalar dışında. Hatta bazıları iman bile
etmemiş. Ailenin rolünü çocuktan beklemeyelim. Baba iyi bir doktor olabilir.
Çocuğu ise bir tekstilci olunca millet çok garipsiyor. Senin bu oğlan okumadı,
adam olmadı diyorlar. Adamlığı
baba mesleğine bağlamak ne kadar doğru? Çocuklarının potansiyelini tanıyanlardan olmak duasıyla....