7 Ekim’den bu yana esir
takası için verilen bir haftalık sözde “insani ateşkes” dışında siyonist
işgalci Terör Rejimi’nin Gazze Şeridi’ne yönelik ABD ve Avrupa destekli
soykırıma varan katliamları devam ediyor.
Bir haftalık verilen “insani
ara” nedeniyle dünya kamuoyunda kalıcı ateşkes için umut doğmuştu ancak büyük
şeytan ABD’nin destek ve yol vermesi ile israil Terör Örgütü (İTÖ) yeniden
saldırılarına başladı. Haber bültenleri her gece ‘bu gece en büyük saldırı
gerçekleştirildi’ diyor ve bizler hiçbir şey yapamıyoruz. Bu süreç uzadıkça da
maalesef gündem kayıyor, araya başka gündemler girmeye başlıyor ve Gazze
öncelik olmaktan ve tepkiler de eskisi gibi canlı olmaktan çıkıyor.
Tüm bu olumsuz şartlara ve
ülke yönetimlerinin suskun kalmasına rağmen halklar ayakta ve Gazze’de yaşanan
katliamlar ve soykırıma tepki gösteriyorlar. Yemen gibi birkaç İslam ülkesi
dışında batı dünyasında yapılan protestolar daha canlı ve süreklilik arz
ediyor.
Gazze’nin içinde bulunduğu
durum ve yöneticilerin cesaretsiz tavırlarının etkisiyle ümmetin içinde
bulunduğu “çaresiz” hal bize Kerbela faciasını ve Hz. Hüseyin efendimiz ile
ehli beytten 72 yareninin şehid olduğu insanlık tarihinin kara sayfasını hatırlatıyor.
Maalesef bugün Gazze’de her gün yeni yeni “Kerbela faciaları” yaşanıyor ve
ümmet sadece seyrediyor. Yemen’deki “çıplak ayaklı mücahidler” dışında doğru
dürüst Gazze’ye fiili destek veren yok.
Kerbela’da Peygamber
efendimiz (S. A. V.)’in reyhanını şehid edenler ve buna göz yumanların
uğraştığı basit işler gibi ümmetin liderleri de boş işlerle vakit geçiriyorlar.
Kerbela faciasından sonra
Iraklı bir adam Abdullah b. Ömer’e ihramlı birisinin sinek öldürmesi meselesini
sormuş, bunun üzerine İbn Ömer: “Iraklılar Resûlullah (S.A.V)’ın kızının
oğlunu öldürmüşken sineklerin öldürülmesini soruyorlar. Ben Resûlullah
(S.A.V.)’tan: ‘Onlar benim dünyada iki reyhanım (çiçek demetim) dir.’ dediğini
duydum.” diyerek Kerbela hadisesine olan tepkisini ortaya koymuştur. -
Buhârî, “Fezâilü’l-ashâb”, Sahih, c. 9, s. 395-
Tıpkı bu olay gibi ümmetin
liderleri de sanki Gazze’de bebeklere, çocuklara, kadınlara ve sivillere dönük
soykırım ve katliamlar yaşanmıyormuş, İslam beldeleri işgal altında değil, her
şey yolunda imiş gibi ABD ve İsrail’in
ümmetin bağrındaki hançeri olan BAE’nin ev sahipliğinde, ana gündemini küresel
durum değerlendirmesi başta olmak üzere kayıp ve zarar fonu ve enerji dönüşümü
ana başlıkları oluşturan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi 28. Taraflar Konferansı (COP 28) kapsamında düzenlenen Dünya İklim
Eylemi Zirvesi'ne katıldılar. Tabi bu zirveye İTÖ sözde Cumhurbaşkanı Herzog’un da katılması ve onunla aynı karede
olmak onları hiç rahatsız etmedi. (Hakkını yemeyelim İran Cumhurbaşkanı Reisi,
Herzog katılacağı için bu zirveye katılmadı.)
Şimdi Gazze’ye ölüm
yağıyorken ve yardım beklerken, İTÖ’nün izni dışında bir bardak su bile
vermekten aciz sözde liderlerin bu zirveye katılmalarının Abdullah b. Ömer’e
(R.A.) sorulan sorudan ve yapılandan ne farkı var?
2002 yılında İTÖ’nün yine
Filistin’e saldırısı sırasında Filistinli bir kız çocuğunun “Arun
Aleykum” diye okuduğu Arapça şiiri vardı. Şimdi bizler de bu zirveye
katılanlara ve hiçbir şey yapmayanlara “Arun Aleykum” diyoruz.
Peki, ümmet olarak bizim
yaptığımızın zamanında Hz. Musa (A.S.)’a söylenenden ne farkı
var? “Dediler ki: ‘Ey Mûsa! Onlar orada bulundukça, biz oraya asla
girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin, onlarla savaşın. Biz burada
oturacağız.’” (Maide: 24)
Sonuç itibariyle fert ve
toplumlar olarak bizler, iman ve cesaret membaı Gazze direnişini her şeye
rağmen gündemimizden düşürmeyelim. Kavli ve fiili dualarımızla kesintisiz
onlarla olalım. İşgalcileri destekleyen firmaları boykota devam edelim ve her
platformda bunu gündeme getirelim.
Selam ve dua ile…