“Çakılıp kalma” tabirini gittiği
misafirlikte bir türlü kalkmasını bilmeyenlerimize veya benzer ziyaretlerde
gereğinden fazla oturup kalan ve bu arada asıl ziyaret sebebini unutanlarımıza
söyleriz.
Bazen mesele daha ciddi bir hale gelir,
ömrün bundan sonrasını yeni yerde geçirmeye karar verenler için kullanırız bu
tabiri.
“Galiba buraya çakılıp kaldın” deriz
gurbete gelip de memleketine bir daha dönmek niyetinde olmayanlara.
Memleketindeki her şeyini satıp elden
çıkarmış, belki sadece hatıra olsun diye ufak tefek şeyler bırakmıştır.
Bilinçli bir tercihle yatırımını yeni yerine yapmış ve artık kendisine yeni bir
hayat kurmuştur böyleleri.
Dünya ile olan ilişkimizin nasıl olması
gerektiğine dair Rabbimiz çok sayıda ayetiyle bizi bilgilendirir. Öncelikle bu
dünyaya gönderildiğimize göre ondan nasıl yararlanacağımızı bize öğretir ve
öğütler. Daha sonra da kendimizi bu dünyanın cazibesine fazla kaptırmamamız
gerektiği konusunda uyarır.
Bu uyarı bazen hafif olur. Bazen de Tevbe
suresinde olduğu gibi çok şiddetli ve sarsıcı olur;
“Ey iman edenler, size ne oluyor ki;
haydin Allah yolunda cihada çıkın denildiğinde yerinize çakılıp kaldınız,
mıhlandınız. Yoksa ahirete karşılık dünya hayatına razı mı oldunuz?”(9/38)
Hatta bu ayetin devamında olduğu gibi,
bizi yok etmekle, yerimize başkalarını getirmekle tehdit eder.
Uyarının sertliği bizim dünyaya
bağlılığımızın çakılıp kalma, mıhlanma dozajına yükseldiği durumlarda
olmaktadır. Öğrendiğimize göre tam da hurmaların toplanma mevsimi, gölgelerin
en çok arandığı, eşlerle ve çocuklarla birlikte olmanın zamanında yapılan bir
cihad çağrısıdır söz konusu olan.
Şu anda bizler Tebük savaşı gibi çok
somut bir cihada çağrılmıyoruz. Ama biliyoruz ki onlardan hiç geri kalan bir
tarafı olmayacak şekilde dünyamızı yaşıyoruz, hem de tadını ala ala yaşıyoruz.
Şu kış günlerinde bile büyük bir kısmımız sıcak odalarımızda ellerimizi sıcak
sudan soğuk suya batırmıyoruz. Dünya bizimle öylesine kucaklaşmış ki bir anda
bırakıp Tebük seferine çıkmak hiç olacak iş mi yani?
Tamam, birazcık sevelim ama lütfen
çakılıp kalmayalım şu dünyaya, mıhlanmayalım. Biz buralı değiliz, bizi burada
bırakmazlar, kalkıp gideceğiz erinde geçinde, ne olur mayışmayalım! Dikkat
edelim, bulunduğumuz odanın havası çok sinsi bir hava, göz kapaklarımızı
kaldırmaya fırsat vermiyor. Geçen gün de dediğimiz gibi, kalkın, soğuk suyla
bir abdest alın, yüzünüze soğuk bir su serpin, yalan dünyanın bir köşesine
sızıp kalmayalım!
Bu düşünceyle cumanızın mübarek olmasını
diliyorum.