Sosyal medya ve televizyonun
az olduğu, herkesin ulaşamadığı vakitlerde masallar anlatılır, bizler de
dinlerdik. Hem de can kulağıyla dinlemeye koyulurduk. Gerilim müziği, korku ışıkları
ya da komedinin efektleri olmamasına rağmen anlatan çok güzel anlatıyor,
bizleri anlatılanın içerisindeymiş izlenimi veriyordu.
Anlatılanlar genelde ders niteliğindeydi.
Bazılarımız o masaldan dersler çıkarır, bazılarımız da gülüp eğlendikten sonra
anlatılanları olduğu yerde bırakıp çeker giderdik...
Yine öyle bir gün; kulağımız
ve tüm dikkatimiz masal anlatan büyüğümüzdeydi. Ve günümüze ışık tutan
masalımız anlatılmaya başlandı;
Köyün birinde her sabah ezan
okuyan (öten) bir horoz varmış.
Sahibi horoza bakıp demiş ki:
“Tekrar, tekrar ezan okuma! Yoksa
tüylerini yolarım.”
Bu tehdit karşısında horoz
korkmuş ve kendi kendine demiş ki :
“Zaruretler haramı helal
kılar.”
Canımı kurtarmak için ezan
okumaktan vazgeçmeliyim.
Nasıl olsa benden başka
horozlar var. Her halükârda onlar ezan okur !.
Horoz ezan okumayı
bırakmıştır artık ...
Bir hafta sonra sahibi tekrar
gelir ve der ki :
“Eğer tavuklar gibi
gıdaklamazsan senin tüylerini yolarım...!”
Horoz bu tehdit üzerine
horozluktan vazgeçer ve tavuklar gibi gıdaklamaya başlar...
Horoz tam bir ay
gıdakladıktan sonra sahibi tekrar gelir ve bu kez şöyle der:
“Şimdi de tavuklar gibi
yumurtlamazsan eğer yarın seni keserim!!!”
Bunun üzerine horoz ağlamaya
başlar ve gözyaşları içerisinde der ki:
“Keşke ezan okurken ölseydim...!”
Şuan, günümüz Müslümanlarının
hali bu değil mi? Zalim ve barbarların gayr-i meşru isteklerini yerine
getirdikçe zulmün duracağını zannederler... Sonuç hiç onların istediği gibi
olmaz da olmaz. Taki bir bakmışlar köle ruhlu olup, o şekilde ölüp
gitmişlerdir.
Halbûki Yüce Rabbimiz (c.c.):
“Benden korkarsanız çıkış kapısı açarım ... Ummadığınız yerden sizi rızıklandırır
(Talak, 65/3), Hz. Peygamber de Allah’ın, bizleri; korkularınızdan emin kılarım.”
Buyurduğunu buyuruyor.
İmanın ne kadar büyük bir güç
ve dayanak olduğunu, Allah’ın inananların yanında olduğunu Kudüs’te, Aksa’da,
Gazze’de gördük. İmanlı olan sinelerde, topla tüfeğin et ve kemiğe yenildiğine de
şahit oldu bu gözler. Demir kubbeyi füzeler değil, Davudi sapanlardaki taşlar
deldi geçti, elhamdülillah…
Bu tecrübeyle imanımızı
tazeleyelim, güçlendirelim ve sonuca odaklanalım… Bu da, dünyevi ve
uhrevi zafere bizi götürecektir.
İsrail olsun, Amerika ya da
başka gayri Müslim ülkeler olsun, çok fark etmez. Müslümanlara karşı
tavırlarına, katı davranmalarına çok da aldırış etmemek gerektiğinin düşünüyorum.
Aslında kafir kafirliğini yapıyor. Bütün mesele biz Müslümanlar olarak sınıfı
geçemeyişimiz, görevimizi yapamayışımız ve birlik olamayışımız bizleri kahr
ediyor... Halbuki; “De ki: Ey kafirler, yenileceksiniz ve toplanıp cehennemin
dibine sürüleceksiniz! “ (Âl-i İmran/12)
anlayışına bir kavuşabilsek, her şey yerine oturacaktır.
Daha dün, Kudüs ve Mescid-i
Aksa’da bir avuç Müslüman terör şebekesine diz çöktürüp ateşkese mecbur etmedi
mi? Elhamdülillah, zorunda kaldılar.
Burdan şu sonuca da
varabiliriz aslında; Bir avuç inanmış sapanlı müvahhitler, süper güçleri dize
getirmişse, 1,5 milyarlık İslam coğrafyası ayağa kalksa Ortadoğu’da değil
israil küfür kalmayacaktır Allah’ın izniyle...
Selam olsun, ümmeti uyandıran
şehitlere, gazilere, ailelerine, mücadele eden yiğitlere, zaferin baş aktörlerine
ve dünyanın her bir yanında kardeşlerinin derdiyle dertlenenlere...
Selam olsun...