Çin’in Vuhan
kentinde Aralık 2019 da ortaya çıkan ve kısa sürede yayılarak dünyayı tehdit
eden corona virüs salgınındaki vaka ve ölüm haberleri gelmeye devam
ediyor.
10 Mart
2020’den beri ülkemizde görülen ve Mayıs ayı ile birlikte vakalarda azalma
görülmesiyle birlikte açıklanan normalleşme süreci maalesef olumsuz bir sonuç
olarak karşımıza çıktı. Her ne kadar “Yeni normalleşme” denilse de vatandaşlar
bunu böyle görmedi ve sanki hiçbir şey olmamış gibi ne sosyal mesafe kuralı ne
de maske takma kuralını takan yok. Oysa ortada bir salgın vakıası var ve her
gün insanlarımız gözümüzün önünde ölüyor.
Korona virüs ilk ortaya çıktığında bu ölümcül virüs
salgınının yayılmasını önlemek için dünyada ve Türkiye’de alınan tedbirler en
üst düzeye çıkarıldı. Kimi ülkelerde sokağa çıkma yasağı ilan edilirken, bazı
ülkelerde ise kısıtlamalara gidildi. Ülkemizde tedrici olarak bazı kısıtlamalar
ve yasaklamalar getirildi. Halende devam eden kısıtlamalar var ancak toplumda
eski duyarlılık ve yasaklara uyma refleksi görünmüyor.
Öncelikle
şunu belirtelim ki; Bu hastalıkta her musibet gibi bir imtihandır. İmtihanda olmanın
şuuruyla hareket etmemiz gerekir. Bu hastalıktan korunmak için uzmanların ve
yetkililerin belirlediği her türlü tedbiri almak ve uyarılara harfiyen uymak
zorundayız. Bunu yaparken de asıl irade sahibinin ALLAH (CC) olduğunu bilerek
O’na tevekkül edelim.
Hastalık tam azaldı normalleşme süreci başladı derken,
insanlarımızın umursamaz tavırları nedeniyle hastalık maalesef yükselişe geçti
ve neredeyse etkilenmeyen aile kalmadı. Buna rağmen halen maske takma ve sosyal
mesafe kuralına uyulmuyor. Devlette
eskisi gibi sıkı tedbir ve cezai müeyyide uygulamadığı için bir kaosa doğru sürükleniyoruz.
Kurallara
uymadığımız için kaç kişinin vebaline-günahına girdiğimizi düşünüyor muyuz
acaba? Bizim sorumsuz davranışlarımızdan dolayı hasta olabilecek birisi ve onun
bulaştıracağı kişilerin durumunu düşünüyor muyuz?
Aylardır
evine gitmeyen ve canla başla çalışan doktorlar ve sağlık çalışanlarının
emeğine saygısızlık ve haklarına girdiğimizi unutmayalım. Aynı şekilde aylardır
evden çıkmayan başta yaşlı ve kronik hastalarımızı düşünelim.
Aylardır
işyerleri kapalı olan ve siftah yapmayan esnafın halini düşünelim. Pandemi
süreci başladığından beri bu hastalıkla mücadele ederken virüsten ölen kaç
bilim adamı ve doktorun öldüğünü düşünelim de, belki bu sorumsuz davranışlarda
bulunurken utanırız biraz.
Pandemi
sürecinden beri başta camilerimiz olmak üzere birçok nimet ve güzellikten mahrum
kaldık. Ancak toplum olarak büyük ölçüde kurallara ve tedbirlere uysaydık, hep
birlikte bu salgını minimize ederdik. Toplumun büyük bir kesimi vurdumduymaz
davranınca alınan tedbirler yeterli gelmiyor ve bu süreçte sıkıntı çeken
insanlarımızın kul hakkına girmiş oluyoruz. Hem hastalığı hem de kul hakkını
hafife alıyoruz. Oysa hesap gününde başımızı en çok ağrıtacak olan “Kul hakkı”
mevzusu olacaktır. Tevbe etsek bile helallik almadığımız sürece affa mazhar
olamayacağımızı unutmayalım da ona göre kendimize çeki düzen verelim.
Kurallara
uyulmadığı, rahat ve umursamaz davranıldığı için memleketimiz Batman’da artık
vakalardan dolayı hastaneler yetişmiyor. En son KYK yurdu pandemi hastanesine
çevrildi. Hastalar çoğunlukla evde karantinaya alınıyor. Hasta yoğunluğundan
dolayı Batman Bölge Devlet Hastanesi’nde görevli 4 doktorun istifa etmek
istediği haberleri basında yer aldı. Batman’da maalesef süreç şu anda iyi
yönetilemiyor. Hem halk olarak bizim umursamazlığımız yanında, yetkililerin de
bunaldığından mıdır? Sıkıntılar bitmiyor. En son bir yakınımızın yapılan
testinin sonucu öğrenilemedi ve Ankara’ya gönderilen test kitinin kaybolduğu
söylendi. Test yapıldığı ve sisteme giriş yapıldığı için yeniden test
yapılamayacağı aileye bildirildi. Böyle skandal olur mu? Bu kişinin belki de
yoğun bakıma alınması gerekirdi. Ne bu yapıldı, ne de aileye tedbir amaçlı bir
uygulama yapıldı. Yeter artık kendimize gelelim ve bu süreci daha fazla zarara
yol açmadan atlatalım.
Selam ve dua
ile…