2000’li yıllardan sonra teknolojinin çok hızlı
gelişmesi ve sonrasında akıllı telefonların yaygınlaşmasıyla birlikte “yeni
medya” diye tabir edilen bir alanla tanışılmış oldu.
2004’te Facebook, 2005’te Youtube, 2006’da Twıtter, 2009’da
WhatshApp, 2010’da Instagram gibi sosyal medya ağları kuruldu. Aynı zamanda
adlarını zikretmediğimiz onlarca sosyal ağ da kullanıcılarının hizmetine sunuldu.
Sosyal medya ağları, toplum tarafından çok çabuk
benimsendi. Çok kısa süre içerisinde her bir sosyal ağın milyonlarca
kullanıcısı oldu.
Sosyal medya ağlarını, insanlar tarafından cazibeli
kılan en önemli özelliklerin başında, kullanıcıların kendilerine özgü içerik
üretmeleri ve interaktif oluşu gelmektedir.
Kullanıcılar fikir ve düşüncelerini veyahut özel an(ı)larını
bir paylaşım ile ya da çekilen amatör bir fotoğraf karesiyle milyonlara
ulaştırabileceklerini, aynı zamanda başka kullanıcılar ile online olarak
yazışabileceklerini, görüntülü olarak görüşebileceklerini gördü.
Bunların tümü kullanıcıların sosyal ağlara çok fazla
bağlı kalmasına sebep oldu. Öyle ki son tahlilde sayısız insan sosyal medya
bağımlısı oldu ve tedavi için doktorlara, psikologlara ve terapistlere gitti.
Sosyal medya mecraları, daha önce seslerini duyurmak isteyip
de duyuramayan kesimlerin vazgeçilmezi oldu.
Sosyal medyada organize olan kesimler bazen seslerini
iktidarlara duyurmak için çabaladı, bazen de iktidarların uygulamış olduğu
yanlış politikalara karşı seslerini yükseltti.
Ülkeleri çok ciddi manada etkileyen bazı toplumsal
olaylarda, sosyal medya kullanımı normal zamanlara göre çok daha fazla arttı.
Gün geçtikte sosyal medya mecralarının bireysel ve
toplumsal olaylar üzerindeki etkisi çok ciddi bir seviyeye geldi.
Sosyal medya ağlarını insanlar siyasi düşüncelerini
başkalarını iletmek için kullandıkları gibi aynı zamanda eğlence, sanat,
kültür, müzik, spor, eğitim, bakım, seyahat, alışveriş, röportaj, kişisel
gelişim vs. alanlar için de kullanmaktadırlar.
Bu gelişmeler, kullanıcılar için sosyal medyayı
hayatın bir parçası haline getirdi.
Sosyal ağların yaygın bir biçimde kullanılması çok
olumlu gelişmeleri beraberinde getirmekle birlikte aynı zamanda bazı
olumsuzluklara da sebebiyet verdi.
Tabiî olarak insanların çok yoğun olarak kullandıkları
bir alan olduğu için sosyal medya ağlarının kullanımı ile ilgili çok ciddi
sorunlar da baş göstermiş oldu.
Seviyesiz paylaşımlar, ahlaksız yayınlar, gereksiz
tartışmalar, hakaretler, küfürler, cinsellik içeren ahlaksızlıklar, dini
değerlere saldırılar, açılan sahte hesaplarla oluşturulan algılar, manipülasyonlar,
itibar suikastları…
Yalan haberlerin yoğun olarak işlenilmesi, birinin
yüzüne karşı söylenilmeyecek sözlerin havada uçuşması, paylaşım hırsızlığı ve
benzer birçok konu, sosyal medya ağlarının asıl fonksiyonları doğrultusunda
kullanılmadığını ortaya koyuyor.
Öyle anlaşılıyor ki neslin ifsadından ve dünyevi
hesaplardan başka hedefi olmayan kimi kesimler, sosyal medya ağlarını kendi
murdar emelleri için kirletmek istiyor.
İstiyorlar ki, sosyal medya ağlarında her türlü
müstehcenlik, her türlü hakaret, her türlü kötü eylem normal hale gelsin.
İstiyorlar ki, istediklerine sataşabilsinler,
istediklerini linç edebilsinler, istedikleri gibi paylaşım yapabilsinler.
Bahse konu ettiğimiz ifsad ediciler, sosyal medyayı
her türlü özgürlüğün sınırsız olduğu bir mecra olarak görmek ve kullanmak
istiyorlar.
Oysa sosyal medya, özgürlüklerin sınırsız olduğu bir
alan değildir. Gerçek hayatta nasıl ki her şeyin bir adabı, bir usulü vardır;
sosyal medya kullanımının da bir adabı, bir usulü vardır.
Müstear isimlerle açılmış sahte hesaplarla birilerini
hak etmediği şekilde linç etmek ve itibarsızlaştırmak için yapılan paylaşımlar,
düşünce özgürlüğü kapsamına giremez.
Sosyal medyada özgürlüğün tabi ki de bir sınırı
vardır. Sınırsız özgürlük diye bir şey söz konusu değildir. Başkalarının
değerlerine hakaret etmek, aşağılamak, küfretmek asla özgürlük değildir. Bir
toplumun inancına, bir topluluğun kutsallarına hakaret etmek, saldırmak
özgürlük olabilir mi?
Özgürlük kendini bilmektir, hikmetle hareket etmektir.
Özgürlük, başkalarının haklarına saygılı davranmaktır. Özgürlüğünün bittiği
yerde başkasının özgürlüğünün başladığı hakikatine göre hareket etmektir asıl
özgürlük…