Çocuk Gelişim Uzmanı Elif Konar Özkan, tek bir apartman dairesinin içerisinde hapsolarak doğaya çıkmadan ve toprağa ve yeşile değmeden büyümenin çocuğun gelişimini olumsuz etkilediğini belirterek ailelere tavsiyelerde bulundu.
Kentleşme ile birlikte insanların yaşadığı apartman hayatı;
yetişkin insanların yaşam ve çalışma koşullarını değiştirdiği gibi çocukların
da oyun şekillerini değiştirdi. Eskiden hemen hemen her sokakta koşup zıplayan
çocuklar, artık evlerinde saatlerce bilgisayar ya da tablet başında beden gücü
harcamadan vakit geçiriyor.
Apartman hayatı, insanı bu tabiat unsurlarından yalıtıyor ve
uzaklaştırıyor. İnsana adeta plastik ve mekanik bir hayat sunuyor. Çocuklar
ağacı da çiçekleri de tanımadan büyüyor. Uzmanlar, gelişim çağındaki çocukların
maruz kaldığı hareketsiz yaşamın birçok hastalığa davetiye çıkardığını
belirtiyor.
Üsküdar Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü Öğretim Üyesi
Elif Konar Özkan, konuyla önemli değerlendirmelerde bulundu.
"Hareketli büyüyen çocukların zihin gelişimi ve dil gelişimlerinin de daha iyi pekiştiğini biliyoruz"
Doğadan yoksun olarak apartmana hapsolmanın modern dönemde
çocukların yaşadığı en önemli problemlerden birisi olduğunu vurgulayan Özkan,
"Pek çok pedagog, psikolojik danışman, çocuk gelişimci ya da farklı
alanlarda çocuğun ruh sağlığı ile ilgilenen uzmanlar çocuğun gelişiminde ve
yetişmesinde sokağın önemli bir unsur olduğunu vurgular tıpkı genel anlamda
doğanın önemli bir unsur olması gibi. Motor gelişim sadece vücudun gelişmesi, büyük
kasların, kaba motorun ve ince kasların gelişmesi değil aynı zamanda bilişsel
gelişime yani zihin gelişimi ile çok doğru orantılıdır. Aslında hareketli
büyüyen çocukların zihin gelişimi ve dil gelişimlerinin de daha iyi pekiştiğini
biliyoruz. Tek bir apartman dairesinin içersinde hapsolmak, doğaya çıkamamak,
toprağa ve yeşile değmeden, doğal unsurlarla iletişim kurmadan büyümek hem
çocuğun gelişimini olumsuz etkileyebiliyor hem de büyük resmi görmesini ve
ekolojik bir farkındalık oluşturmasını da engellemiş oluyor. Bütün doğal
unsurlarla birlikte uyum içerisinde yaşarlarsa bu gezegeni daha olumlu bir
şekilde, daha uzun ömürlü kullanabileceğimizi hepimiz biliyoruz. Kısaca
özetleyebileceğimiz ekolojik farkındalığın oluşabilmesi adına; çocuğun
hayvanlarla, bitkilerle, doğayla iletişim kurması önemlidir. Hem kendi bireysel
gelişimi açısından hem de genel insaoğlunun gelişimi açısından düşündüğümüzde
doğa ile iletişim önemlidir. Doğal unsurları deneyimlememiş olmak; eğer kendi
abisi-ablası, kardeşi yoksa ya da apartmanda birlikte oynayabileceği en azında
balkonda ya da terasta varsa apartman bahçesinde oynayabileceği akranları yoksa
o zaman akran paylaşımıda olmadığı için arkadaşlık kurma, sosyal-duygusal
gelişimi ve toplumsal davranışları deneyimlemeden de yoksun kalıyor. Bu anlamda
da sonrasında sıkıntılarla karşılaşılabiliyor. Okula başlanıldığında kolay
adapte olamama, yaşıtlarıyla kolay iletişim kuramama ya da yetişkinlerle kolay
iletişim kuramama gibi durumlarla da karşılaşabiliyoruz." dedi.
"Ailelerin, çocukların doğada koşup oynayabilecekleri, hayvanları ve bitkileri görüp tanıyabilecekleri ortamlarda çocuklarla vakit geçirmelerini öneriyoruz"
Eğer apartmanda veya sokakta çocukların oyun oynayabileği
bir çocuk parkı yoksa ya da belediyeler tarafından oluşturulmuş bir sosyal
tesis yoksa ailelerin tatil imkanlarını çocukları doğal imkanlara
götürebileceklere göre planlaması gerektiğine dikkat çeken Özkan,
"Ailelere mutlaka köy tatili öneriyoruz. Çocukların doğada koşup
oynayabilecekleri, hayvanaları ve bitkileri görüp tanıyabilecekleri ortamlarda
ailelerin çocuklarla vakit geçirmelerini öneriyoruz. Muhakkak doğal ortamlarla
ilişki kurabilecekleri şekilde hayatlarında belli düzenlemeler için ailelerin
gayret göstermesi ya da çok yakın olmasa şehrin gidilebilecek doğal ortamlarını
keşfetmeleri gerekir. Bazen hemen mahallede olmayabiliyor ama bir koru
olabiliyor, minik bir orman olabiliyor. Bir vasıta ya da birkaç vasıta ile
gidilebilecek mekanlar olabiliyor. Muhakkak doğal mekanları değerlendirmeleri
gerekiyor. Eğer sahil kentiyse deniz kenarı olabilir ama sahil kenti değilse o
zaman kentteki farklı doğal ortamlar değerlendirilmelidir." diye belirtti.
"Yapay yollarla da olsa çocuğun doğal unsurlarla vakit geçirmesini sağlamak gerekir"
Ev ortamında çocuklarla doğal vakit geçirme hakkında konuşan
Özkan, "Ev ortamında da anca şu tarz şeyler olabilir; farkı oyunlar
oynanabilir. Kovaya ya da büyük bir leğene su koyarak çocuğunun onunla biraz
vakit geçirmesi ya da bir leğene toprak koyarak çocuğun onunla vakit geçirmesi
sağlanabilir. Şu anda terapilerde de kullanılan kum terapi havuzu vardır; o
zaman mecburen yapay yollarla ama yine de çocuğun doğal unsurlarla vakit
geçirmesini sağlamak gerekir. Bir evcil hayvan olabilir, evde çocukla birlikte
mutlaka bir bitki bakılabilir. Çocuğa onun sorumluluğu verilir ve doğayla böyle
bir ilişki kurması sağlanabilir. Doğanın bir parçası olarak insan denen varlığa
tamamen doğadan bağımsız yaşamak uygun değildir." şeklinde konuştu.
"Kamunun ve belediyelerin çocuk dostu ortamlar tesis etmeleri gerekiyor, bu onların sorumluluklarıdır"
Kamu ve belediyelerin sorumluluğunun çocuklara oyun alanı
kurmak olduğunu hatırlatan Özkan, "Çocuk Hakları Sözleşmesini erken
dönemde imzalamış ülkelerden biriyiz ve çocuğun oyun hakkı var. Dolayısıyla
kamunun ve belediyelerin çocuğa oyun hakkını sağlamaları gerekiyor, mekan
sağlamaları gerekiyor. Çocuk dostu ortamlar tesis etmeleri gerekiyor, bu
onların sorumluluklarıdır. Çocuğun oyun hakkını ve bilgi edinme hakkını,
kendini geliştirme hakkını çocuğa teslim edebilmek açısından en azından her
mahallede bir park ve bir kütüphane bulunması gerekiyor." ifadelerini
kullandı.



