Diyanet-Sen Genel
Başkanı Yıldız: Seçmeli derslerle toplumda açılan yaralar sarılabilir
Toplumun değerlerine aykırı olan dizi ve gündüz kuşağı
programlarında sahnelenen rezaletler ahlaki yozlaşmaya yol açarken, Müslüman
bir topluma batının ahlakı ve değerlerinin benimsetilmeye çalışılması
kamuoyunda tepkilere neden oluyor.
Televizyonlardaki ahlaksız programların önüne geçilmesi
gerektiğinin ve yüzde 99'u Müslüman olduğu iddia edilen bir toplumun
çocuklarına ve gençlerine İslami eğitimin verilmesi gerektiğini belirten
Diyanet-Sen Genel Başkanı Ali Yıldız, konuya ilişkin İlke Haber Ajansına
değerlendirmelerde bulundu.
Yıldız, Müslüman halkın örf ve adetlerine uymayan dizi ve
programların toplumu değerlerinden uzaklaştırdığını belirtti.
Basın ve yayın organlarının önemine vurgu yapan Yıldız,
“Özellikle televizyon yayınları ve dizileri daha önemlidir. Televizyon dizileri
istikbalimizi inşa noktasındaki gençlerimizin kişiliklerini geliştirme
şekillendirme noktasında önemli görevler ifa etmektedir çünkü gençler dizilerde
filmlerde gördükleri şahsiyetleri kendilerine rol model olarak alabiliyorlar.
Dolayısıyla bu dizilerin içeriği eğer bizim Müslüman milletimizin örfüne
adetine geleneklerine dini yapısına aykırı söylem ve eylemlerden oluşuyorsa bu
anlamda rol model olarak bu dizilerdeki şahsiyetleri örnek alan gençlerimiz de
aynı şekilde yanlış istikamette yol alabiliyorlar. Ahlaki yönden
bozulabiliyorlar. Ama bunun tam tersine bizim tarihimizi, kültürümüzü,
şahsiyetimizi ve değerlerimizi yansıtan diziler olur ve bu şahsiyetleri
gençlerimiz rol model olarak alırlarsa tamamen bizi yansıtan ahlaklı gençlik
yetiştiririz. Dolayısıyla geleceğimiz de bu anlamda garanti altında olmuş
olur.” dedi.
“Algılara bakılmamalı gençlerimiz büyük bir üstün ahlaka
sahiptir”
Açıklamasının devamında Yıldız, şunlara değindi:
“Özellikle televizyon dizilerindeki gayri ahlaki durumların
yanında televizyonların gündüz kuşaklarında konuşulan konuların da çok yanlış
olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin dört bir yanından çeşitli yapıdaki insanlar
var. Çeşitli düşüncedeki insanlar var. Bunlardan belki istisnai olarak bir tane
aile içi sapık ilişki, bir taciz ve bir takım sapık ilişkilerin oluştuğu bir ağ
bir televizyon programına getirip günlerce haftalarca orada yaygara yapılması
bizim milletimizin evine ocağına empoze edilmesi çok yanlış bir durumdur. Çünkü
bu insanlar arasında şöyle bir algı oluşturuyor. ‘İnsanlarda artık ahlak
kalmamış, gençliğimiz bitmiş’ algısı oluşturuluyor. Bu algı da bizleri
güvensizliğe götürüyor.
İnsanlarımızın performansını düşürüyor. Artık insanlar
birbirine kuşku ile bakmaya başlıyor. Arkadaşlar, akrabalar ve komşular hep
birbirine kuşku ile bakmaya başlıyor. Sapık ilişkiler sanki her yerde böyleymiş
gibi yapılıyor. Aksine milletimizin büyük bir çoğunluğu kesinlikle bu düşünceyi
benimsemeyen sağlam dini değerlerimize bezenmiş aile yapısına sahip.
Gençlerimiz de hakeza öyle mesela ben şuna katılmıyorum: ‘Gençlikte ahlak
gitmiş, gençlik kötü bir pozisyonda ve geleceğimiz ne olacak?’ gibi insanlar
algı içerisinde güven kaybettiklerini görüyoruz. Dolayısıyla bu şekilde
değildir. İstisnai kötü davranış içerisinde olan gençlerimiz olur. Yanlış
davranışlara sapmış gençlerimiz olabilir. Ama kesinlikle insanlarımızda
toplumumuzda olduğu gibi gençlerimiz de büyük bir üstün ahlaka sahiptir.
Dolayısıyla çok güzel özelliklere sahiptir. Bunları biz günlük yaşantımızda
görüyoruz.”
“Halk ahlaksız yayın yapan TV kanallarını açmayarak
tepkisini vermelidir”
Yıldız, “Üniversite camilerinde 18-20 yaşlarında gençlerimiz
ellerinde bütün günahları işleme imkanları varken maddi olarak veya fiziksel olarak
bütün imkanlar varken üniversite camilerinde gençlerimizin namaz kıldığını
görünce, camilerin doluluğunu görünce ve kendi aralarındaki sohbet grupları
görünce de güzel oluyor. Bu yönde gençlerimiz bizim sevinç kaynağımız oluyor.
Kötü örnekler toplumda güvensizlik meydana getiriyor. Bu konuda milletimize
düşen görevler vardır. Bu tür şeylere tepki verilmiyor. Bu televizyon
kanallarını en azından açmayarak da bunlara tepkisini vermelidir. RTÜK’e de
şikayetlerini yapmaları lazımdır. Eğer RTÜK’te burada görevini yapmıyorsa bu
anlamda halkımız daha gerekli mercilere siyaseti ve iktidarı bu anlamda daha
kuvvetli ve tedbir alıcı mekanizmalar kurması yönünde yönlendirmesi lazım.
Bizler de STK’lar olarak bu anlamda toplumumuzun ahlakını bozan bir takım
yayınlar konusunda üzerimize düşen ne varsa şimdiye kadar yaptık bundan sonra
da yaparız. Esas cevap bulunması gereken konular şunlardır, bu yayın organları
bu milletten besleniyor. Bu yayınları yapan insanlar hayatlarını bu milletin
vermiş oldukları vergilerle kendilerine sunmuş oldukları imkanlarla devam
ettiriyorlar. Bu coğrafyanın hassasiyetlerine göre hareket etmeleri gerekirken
tamamen değerlerimizi dinamitleyici ve toplumun ahlakını bozucu yayınlara
yönlendirmesi de düşündürücüdür. Dolayısıyla bizden beslenen bu basın yayın
organları sahipleri kimlerdir kimleri sözcülüğünü yapıyor buna dönük düşünüp
buna göre de kararlarımızı vermemiz lazım.” ifadelerine yer verdi.
“Camilerde Kur'an öğretirken müfettiş baskınlarına uğradık”
Kur’an öğretenlerin baskınlara uğradıkları dönemleri
geçtiklerini dile getiren Yıldız, “Bir dönem de Kur'an kurslarına gitmek ve
öğrenmek belli yaş gruplarına bağlıydı. Yani yasaktı. Çok arkadaşlarımız ve biz
camilerde Kur'an öğretirken müfettiş baskınlarına uğradık. Kur'an öğretiliyor diye
sorgulamalar geçirdik. Bu milletin yüzde 99'u Müslüman olduğu iddia edilen bir
toplumun çocuklarına ve gençlerine Kur'an, değerlerimizi ile örf ve adetini
öğretiyorsunuz diye soruşturmalar gerçekleştirildi. Dolayısıyla bu sıkıntılı
dönemlerde hakikaten millet olarak bir toplu mücadele verdik. Bunlara karşı
refleks gösterdik. Gereken eylemler yapıldı. Özelde de biz Memur-Sen yani
Diyanet-Sen olarak bu Kur-an kurslarına yaş sınırlarının getirilmesi
ve peygamberimizin hayatinin öğretilmesi konusundaki yasaklarının kalkması
gerektiği ile ilgili imza kampanyaları yaparak bunların kaldırılmasına bir
vesile ile destek olduk. Dolayısıyla bu dediğimiz değerlerle beslenmiş bir
Cumhurbaşkanımız var. Onun tasarrufları ile idari yetkileri ile de şu anda bu
pozisyona geldi. Tabiri caizse Cumhurbaşkanımızın dedi ki bu milletimize
'Değerli Türkiye Cumhuriyeti halkı istiyordunuz bütün baskılar, defanslar ve
setler kaldırıldı. Alan sizin denildi.' İşte burada millet olarak görevimizi
yapmamız lazım. Eğer kimse yok mu diye bir ses duyduğu zaman sağına soluna
bakmadan ben varım diyebilen bir gençlik istiyorsak. Gencin süsü güzel ahlaktır
anlayışıyla yetişen bir gençlik istiyorsak bu anlamda inancı ve ideali uğruna
her anlamda şart ve koşulda fedakârlık yapan bir nesil istiyorsak siyer ve
Kur'an derslerimizi yani seçmeli ders pozisyonunda olan derslerimizi
çocuklarımıza seçtirmemiz lazım. Dolayısıyla bu değerler üzerine yetiştirilmiş
bir gençlik olursa bizim beklediğimiz o Asım'ın nesli dediğimiz fetih şuuruna
sahip gençler yetiştirmiş oluruz.” şeklinde belirtti.
“Seçmeli ders seçiminde yüzde 20’leri getiremedik hala”
Seçmeli derslerin yeterince seçilmediğine dikkat çeken
Yıldız, “Söylediğimiz televizyon kanallarının sapık dizilerinin etkisinde
kalarak sosyal medyada bir takım yanlış yönlendirmelere giderek Allah korusun
bizlerin de ahiretini tehlikeye sokabilecek davranışta ve özellikte olan
gençlerin yetişmesine veya gençlerin oraya sürüklenmesine sebep olursak bu da
bizim için vebaldir. Özellikle ebeveynlere çok önemli görevler düşüyor.
Evlatlarımızı yönlendirelim. Önce onları sevdirelim. Gerekliliğini onlara
anlatalım. Dolayısıyla onların severek o dersleri seçmelerini sağlayalım. Tabi
bunların istatistiksel sonuçlarına da bakıyoruz. Hani bir dönem de sokakta
yürüyordunuz Kur'an yasaktı, din öğretilmiyor diye eylemler yapıyorduk ama aynı
camianın insanları şu anda dersler kendilerine imkân verildiği zaman bu
özeleştiriyi de Müslüman bir insan olarak yapıyoruz. Seçmeli ders seçiminde
yüzde 20’leri getiremedik hala. Seçmeli ders pozisyonunda Türkiye'de ki eğitim
öğretim gören öğrencilerin toplamına baktığımız zaman yüzde 20'yi geçmedi.
Millet olarak böyle de bir özeleştiri yapmamız lazım.” dedi. (İLKHA)





