382

 

Toplumumuza baktığımızda siyasetten ticarete, eğitimden akraba ilişkilerine kadar hemen hemen her meselede en çok samimiyet ve dürüstlük konusunda ızdırap çekiyoruz.

Konuyla ilgili olarak Hud 112 ayetinde “…Emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Beraberinde Tevbe edenlerde!...” ayetini hayatımıza ölçü ve rehber yapmamız gerekir. Çünkü Peygamber Efendimiz (S.A.V.), “Hud Suresi beni ihtiyarlattı” buyurmuştur.

Peygamberimiz bu ayete bu kadar önem verirken; toplum olarak bizler sadece namaz, oruç ile adeta minnet ederek ve kendimizi avuturken; nedense dürüstlük, adalet gibi İslam’ın önemli müesseselerine gerekli önemi vermez olduk.

Ayette Allah’u Tealâ: “Yalnız sen emrolunduğun gibi istikamet üzere ol!” demiyor; “Sen ve Sana tabi olanlar, hepiniz, emrolunduğunuz gibi istikamet üzere olun!” buyuruyor. Allah'a doğru bir istikamet...

Ticaretten siyasete, eğitimden toplumsal ilişkilere kadar hayatın her alanında Müslüman olarak sağlam, dürüst, sadık ve emin olmamız ve dünyaya seleflerimiz gibi örnek olmamız gerekirken tam tersini yapanlar ile toplumumuz doldu. Geçmişte sözünü yerine getirmeyenler toplumda nadir görülür ve acayip karşılanırken, şimdi sadık ve dürüst insanlar geçmiş asırda yaşıyor muamelesi görüyor.

Örneğin: Bir kişi ile bir anlaşma yapıyorsunuz, yazılı veya sözlü anlaşma yaparak şahid tutuyorsunuz ancak bir bakıyorsunuz ki; muhatabınız göz göre göre yalan ve aldatmayı seçerek, “Annemin adı ‘Döndü’ ben döndüm” diyerek hiçbir şey olmamış gibi pişkin pişkin sözünden dönerek “döneklik” yapıyor. Bu yetmezmiş gibi ve yaptıkları marifetmiş gibi bu şahıslar bulundukları konumdan daha üst makamlara aday oluyorlar utanmadan-sıkılmadan!

Peki, sözüne sadık insanları görmek neden bu kadar zor? Münafıklığın üç alametinin üçünü de kapsayan dürüst olmama hali nasıl bizlere adeta “kimlik” gibi yapıştı. Hiç mi dürüst insanlarla karşılaşmayacağız?

Geçmiş asırlarda İslam ordularının girmediği birçok memleket tüccarlar ve gönül erlerinin örnek yaşantıları ve dürüstlükleri sayesinde İslam beldesi haline gelirken, bugün toplum olarak bizler nedense inanç ve tarihimizin aksine küfür ehline özenerek hile ve aldatmayı hayat metodu olarak benimsedik.

 “İnsanları aldatan bizden değildir” hadisine hiç mi önem vermiyoruz. Bizler insanları kandırırken hesap vermeyeceğimiz mi düşünüyoruz? Sözünü yemenin büyük bir günah olduğunu neden görmüyoruz? Makam ve mevkilerimizin “baki” olduğunu zannedip aldanmayalım “Baki” olan ancak ALLAH’tır.

Maalesef bu sahtekarlık huyu bütün meslek gruplarında kendini gösteriyor. Bu sahtekarlar yüzünden dürüst esnaf iş yapamaz hale geliyor. “Hile ve aldatma ateştedir” diye buyuran Peygamberin ümmeti olarak bizler nasıl bu duruma geldik Ya Rabbi!

 

Dürüstlük, sadakat ve İslam ahlakı konusunda dünyaya örnek olmamız gerekirken birbirimizi kandırmamız yetmezmiş gibi birde bununla iftihar ediyoruz. Bu gidiş gidiş değil. Bu hal hal değil. Ölçü ve tartıda hile yapmaktan, borcunu ödeme konusunda sözüne sadık olmamaya kadar bu sıkıntılarla boğuşuyoruz. Kendimizi düzeltmezsek bu ifsad bataklığında boğulup gideceğiz.

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *