Heyhat; 2 milyarlık nüfusa sahip İslam ümmeti, birkaç milyonluk Siyonistin hakkından gelecek birliğe bir türlü ulaşmadı.
Ortadoğu’nun kalbinde, İslam coğrafyasının tam ortasında bir hançer gibi duran İsrail, kuruluşundan bu yana bölgeye kan, gözyaşı ve acıdan başka bir şey getirmedi. 1948’den itibaren sistematik şekilde başlayan Yahudi göçleri, 20. yüzyılın ortalarında Siyonist bir devletin kurulmasına zemin hazırladı. Filistin halkı o tarihten bugüne kadar hem topraklarından sürgün edildi hem de defalarca katliamlara maruz kaldı. İsrail’in işgal politikası, sadece Filistinlilerin değil, tüm İslam dünyasının yüreğinde derin yaralar açmaya devam ediyor.
Siyonizmin Temelleri ve Göç Dalgaları
- yüzyılın sonlarında Theodor Herzl’in öncülüğünde örgütlenen Siyonist hareket, Yahudiler için bir “vaat edilmiş topraklar” hayalini uluslararası arenaya taşıdı. 1917’de İngilizler’in yayınladığı Balfour Deklarasyonu, Filistin’de bir Yahudi yurdu kurulmasının resmi zemini oldu. O tarihten sonra, özellikle Avrupa’dan gelen göçmenler Filistin topraklarına yerleşmeye başladı. 1948’e gelindiğinde Yahudi nüfusu 650 bini bulmuştu. Bu nüfus artışı, ileride yaşanacak büyük felaketin habercisiydi.
1948: Nakba (Büyük Felaket)
İsrail’in kuruluşunu ilan ettiği 14 Mayıs 1948, Filistinliler için tarihe Nakba olarak geçti. Bu süreçte yaklaşık 750 bin Filistinli evlerinden sürüldü, 500’den fazla köy ve kasaba Siyonist milisler tarafından yakıldı veya yerle bir edildi. Deir Yasin Katliamı, bu dönemin en kanlı hadiselerindendir. 9 Nisan 1948’de gerçekleşen saldırıda kadın, çocuk, yaşlı demeden 250’den fazla sivil katledildi. İsrail böylece korku salarak Filistinlileri göçe zorladı ve işgal ettiği bölgelerde demografik üstünlüğü ele geçirdi.
1956: Kana ve Refah Katliamları
Süveyş Krizi sırasında İsrail, Mısır’ın Sina Yarımadası’na saldırdı. Bu işgal sırasında Refah ve Han Yunus’ta yüzlerce Filistinli katledildi. Aynı yıllarda Lübnan’ın Kana köyünde sivil halka yönelik saldırılar gerçekleşti. İsrail’in bu politikasının temelinde, halkı sindirmek ve Filistin direnişini kırmak vardı.
1967: Altı Gün Savaşı ve Yeni İşgal Dalgası
1967’de İsrail, Mısır, Suriye ve Ürdün’e saldırarak tarihin en hızlı işgallerinden birini gerçekleştirdi. Doğu Kudüs, Gazze, Batı Şeria, Golan Tepeleri ve Sina Yarımadası İsrail’in kontrolüne geçti. Bu savaş sonucunda yüz binlerce Filistinli daha mülteci konumuna düştü. Kudüs’ün işgali, İslam dünyası için en büyük yaralardan biri oldu. İsrail, Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa’nın bulunduğu kutsal şehri kontrol altına alarak yeni bir dönemin kapısını araladı.
1970’ler ve Sabra-Şatilla Katliamı
1970’li yıllar Filistinli mültecilerin Lübnan’da yoğunlaştığı bir dönemdi. 1982’de İsrail ordusu, Lübnan’a girerek Beyrut’u kuşattı. Ardından, İsrail destekli Hristiyan Falanjist milisler, Sabra ve Şatilla mülteci kamplarına girerek yaklaşık 3.500 Filistinliyi katletti. Çocuklar, kadınlar ve yaşlılar günlerce süren saldırılarda acımasızca öldürüldü. İsrail ordusu bu katliamı görmezden geldi, hatta milislere yol açtı.
1987: Birinci İntifada ve Gazze Katliamları
Filistin halkı 1987’de İsrail işgaline karşı Birinci İntifadayı başlattı. Taşlarla başlayan direnişe İsrail, kurşunlarla karşılık verdi. Sadece ilk birkaç yıl içinde binlerce Filistinli öldürüldü, on binlercesi tutuklandı. Gazze, dünyanın en büyük açık hava hapishanesi hâline geldi. İsrail’in uyguladığı abluka, halkı adeta nefessiz bırakıyordu.
2000: İkinci İntifada ve Ariel Sharon’un Provokasyonu
2000 yılında dönemin İsrail Başbakanı Ariel Sharon’un Mescid-i Aksa’ya girmesi, İkinci İntifada’nın fitilini ateşledi. Bu süreçte İsrail ordusu ağır silahlarla sivil yerleşimlere saldırdı. Sadece 2000–2005 yılları arasında 4 binden fazla Filistinli hayatını kaybetti. Nablus, Cenin ve Gazze’de toplu katliamlar yaşandı.
2008, 2012 ve 2014: Gazze Operasyonları
- yüzyılda İsrail’in en kanlı saldırıları Gazze’de gerçekleşti.
- 2008’de “Dökme Kurşun Operasyonu” sırasında 22 gün boyunca Gazze bombardıman altında kaldı. Yaklaşık 1.400 Filistinli öldürüldü, 5.000’den fazla kişi yaralandı.
- 2012’de “Bulut Sütunu Operasyonu”, 7 gün sürdü ve yüzlerce sivil hayatını kaybetti.
- 2014’te “Koruyucu Hat Operasyonu”, 50 gün devam etti. Bu saldırılarda 2.200’den fazla Filistinli öldürüldü, 11 binden fazla kişi yaralandı. Çocuklar ve kadınlar bu ölümlerin büyük bir kısmını oluşturdu.
Günümüzde Gazze: Sürekli Kuşatma ve Katliam
İsrail’in politikası 2020’lerde de değişmedi. Gazze Şeridi sürekli bombalanıyor, temel yaşam ihtiyaçları ambargo altında tutuluyor. Elektrik, temiz su, ilaç ve gıda akışı kısıtlanıyor. İsrail, modern çağda bir halkı topluca cezalandırmanın en ağır örneklerini sergiliyor. Savaş uçaklarıyla apartmanlar yıkılıyor, hastaneler bombalanıyor, sığınaklarda yaşayan insanlar hedef alınıyor. 2023 ve 2024’te Gazze’ye yapılan saldırılarda binlerce Filistinli hayatını kaybetti.
Katliamların Ortak Noktası: Cezasızlık
İsrail’in işlediği bu suçların ortak özelliği, uluslararası toplum tarafından yeterli şekilde cezalandırılmaması oldu. Birleşmiş Milletler’in aldığı kararlar kâğıt üzerinde kaldı. ABD ve Batılı ülkeler, İsrail’i her defasında koruma altına aldı. Bu cezasızlık, İsrail’i daha da pervasızlaştırdı ve katliamların sürekliliğini sağladı.
İslam Dünyasının Yarası
İsrail, kuruluşundan bu yana İslam coğrafyasının kalbine saplanmış bir hançer gibi duruyor. Kudüs’ün işgali, Gazze’nin ablukası, Batı Şeria’daki yerleşimlerin sürekli genişlemesi, Müslümanların ortak hafızasında derin yaralar açıyor. İsrail’in katliamları sadece Filistinlilere değil, tüm ümmete yapılmış bir saldırı olarak algılanıyor.
Filistin meselesi, sadece bir toprak sorunu değil; aynı zamanda insanlık onurunun sınandığı bir davadır. 1948’den bugüne uzanan işgal süreci, yüz binlerce hayatı yok etti. İsrail’in işlediği katliamlar, “büyük felaket” olan Nakba’dan Sabra-Şatilla’ya, Gazze bombardımanlarından Kudüs’teki ihlallere kadar uzanıyor. Tarih, bu zulmü yazmaya devam ediyor.
Filistin halkı, tüm baskılara rağmen direniyor. Çünkü onların direnişi, sadece kendi özgürlükleri için değil; adalet, insanlık ve İslam dünyasının onuru için veriliyor. İsrail’in hançer gibi açtığı bu yarayı kapatacak olan, zulme karşı hakikatin ve adaletin galip gelmesidir.
Yazının başında dediğimiz gibi: Heyhat ki 2 milyarlık nüfusa sahip İslam ümmeti, birkaç milyonluk Siyonistin hakkından gelecek birliğe bir türlü ulaşmadı.




