Osmanlı Devleti egemenliğinde yaşayan çeşitli ırklara mensup
toplulukların milliyetçilik fikirleri ile hareket ederek bağımsızlık isyanları
çıkarmalarına engel olmak için yapılan Islahat hareketleri sonucunda Osmanlı
toplumundaki gayrimüslimler, Müslümanlar ile eşit haklara sahip olmuşlardır.
Islahat hareketleri Müslümanlardan daha çok gayrimüslim halkın haklarını
genişletmiş ve bu Müslüman halkın tepkisine neden olmuştur.
18 Şubat 1856'da ilân edilen Islahat Fermanı ile gayrı
Müslim halkın kendini devletin eşit bir bireyi olarak görmesi amaçlanmıştır.
Fakat hem gayrı Müslimlerin getirilen bu yenilikleri suistimal ederek daha
fazla haklar elde etmeye çalışması hem de Avrupalı devletlerin bu durumu
kullanarak Osmanlı’yı parçalamaya yönelik olarak gayrı Müslimleri kışkırtması
Müslüman halkta da devlete karşı bir tepkinin oluşmasına sebep olmuştur.
Islahat Fermanı ile getirilen yenilikler
·
İşkence, dayak ve angarya kaldırılacak.
·
Halkın can, mal, namus ve ırz güvenliği
sağlanacak.
·
Gayrimüslimler devlet memurluklarına, askeri
hizmetlere ve okullara alınacak. Belediye ve İl Genel Meclislerine üye
olabilecek.
·
Mahkemeler açık yapılacak ve kanunlar herkese
eşit uygulanacak, karakol ve hapishaneler ıslah edilecek.
·
Vergilerin toplanmasında, iltizam usulüne son
verilecek.
·
Resmi yazışmalarda, gayrimüslimleri küçük
düşürücü söz ve deyimler kullanılamayacak.
·
Yabancı uyruklular da vergisini vermek koşuluyla
mal mülk edinebilecekler.
·
Gayrimüslimlere, din ve vicdan özgürlüğü
sağlanacak, onlara ait kilise, okul, patrikhane ve hastane gibi binalar tamir
edilecek.
Ferman, Müslümanlardan ziyade yabancıların haklarını
genişletmiş, bu durum Müslüman halkın tepkisine neden olmuştur.
Bu dönemden sonra açılan okullar, zamanla ırkçı bir nesil
yetişmesine sebep olmuş ve bunun sonucunda Osmanlı Devleti’nin dağılmasını
hızlandırmıştır. Patrikhaneye meclis açma izninin verilmesi ile gayrimüslimler
bağımsızlık eğilimlerini arttırmıştır. Osmanlının parçalanma süreci hızlanmış,
Tanzimat ve Islahat fermanları gibi fermanlar özgürlük adına yapılmış olsa da
toplumsal dengeyi zedelediği için devletin içinde isyanların çıkmasına sebep
olmuştur.
Islahat Fermanı ile Osmanlı’da meydana gelen gelişmeleri şöyle sıralayabiliriz:
1 – Bu ferman ile Müslüman ve gayri Müslimler eşit haklara
sahip olmuş. Böylece kaynaşmış bir Osmanlı toplumu oluşturulmaya çalışılmıştır.
2 – Ferman Müslümanlardan ziyade yabancıların haklarını
genişletmiş, bu durum Müslüman tebaanın tepkisine neden olmuştur. Ferman sonrası
açılan okullar zamanla ırkçı bir nesil yetiştirmiş ve bu durum Osmanlı
Devleti’nde dağılmayı hızlandırmıştır.
3 – Patrikhaneye meclis açmak izninin verilmesi gayri Müslimlerde
bağımsızlık eğilimini artırmıştır.
4 – Osmanlının parçalanma sürecini hızlandırmıştır.
5 - Osmanlıcılık düşüncesinin ürünü olan Tanzimat ve Islahat
Fermanları toplumsal dengeyi zedelemiştir.
6 - Avrupalılar ortaya çıkan yeni durumdan faydalanarak daha yoğun bir şekilde Osmanlı Devleti’nin içişlerine karışmaya devam etmiştir.
Islahat Fermanı’nın Osmanlı Ekonomisine Etkisi
Osmanlı kimliği, bu dönemde, idealize edilmiş bir üst kimlik
olarak, yönetici sınıfın sahip olduğu bütün ayrıcalıklar kaldırılarak, bütün
Osmanlı vatandaşlarını kuşatan, tanımlayan bir kimlik olarak kullanılmaya
başlamıştır. Islahat Fermanı’nın ilanı, Osmanlı Devleti’nin eşit vatandaşlık
politikaları içerisinde önemli bir adım olarak kabul edilir. Bununla birlikte
söz konusu metin, Müslüman tebaanın hâkim millet olarak kendilerini devletin
sahibi olarak görüyor olmaları bakımından konumlarını sarsmış, Müslüman halkın Tanzimat
hükümetlerine karşı tepkilerini artırmıştır.
Dönemin gazeteleri, fermanın hükümlerini ve siyasi eşitlik
anlayışını Tanzimat paşalarının makamlarını koruma ve Avrupalı devlet
adamlarına yaranma çabası olarak değerlendirmişlerdir. Gazete yazılarının bir
kısmında fermanı ilan eden hükümet ve mensupları Müslüman görünümlü Avrupalı
olarak suçlanmaktadır. Tanzimat dönemi aydınları, Ali Suavi, Namık Kemal, Ziya
Paşa gibi Yeni Osmanlılar, Islahat Fermanı sonrasında gerçekleştirilen
reformları, Avrupalı devletlerin arzu ve istekleri çerçevesinde
gerçekleştirilen, sınırlı bir kesime hitap eden, gayrimüslim halkların konumunu
iyileştiren düzenlemeler olarak görmektedirler.
Ali Suavi, Muhbir gazetesinde yazdığı Islahat başlıklı yazıda,
hükümetin düzenlemelerinin, Müslüman halk tarafından arzu edilmeyen icraatlar
olarak görüldüğünü ifade etmektedir. Ali Suavi’nin aynı gazetede “Rusya
Entrikası” başlıklı yazıda ise Islahat Fermanı sonrasında Avrupalı devletlerin
gayrimüslim halkları himaye politikalarının ve Osmanlı Devleti’nin iç işlerine
müdahalenin arttığını belirtmektedir. Yeni Osmanlı aydınlarca şiddetle
eleştirilen Islahat Fermanı, Mustafa Reşit Paşa tarafından da eleştirilmiştir.
Paşa, Islahat Fermanı’yla azınlıklara tanınan ayrıcalıkların, Avrupalı
devletlerin iç hukuka müdahalesi için birer araç olacağını belirtmiş, Islahat
Fermanı’nın ruhani liderlere maaş bağlanması, yabancılara “tasarruf-ı emlak”
hakkının tanınması gibi hükümlerini ‘Avrupa’ya verilen bir tahrip aracı olarak”
değerlendirmiştir.
Islahat Fermanı’nın ilanı öncesinde gerekli hazırlıkların ve
tedbirlerin yapılmadığını belirten Paşa, Hristiyanlarla Müslüman halk arasında yaşanan
sorunlarda sorumluluğun hükümet olduğunu belirtmiştir. Namık Kemal ve Ziya
Paşa’nın Cebel’deki isyan hareketi ile ilgili değerlendirmeleri Mustafa Reşit
Paşa’nın kanaatlerini doğrular şekildedir. Müslüman-Hristiyan halkın arasındaki
gerginliğin temelinde yatan etkeni, halkın geleneksel siyasi düşünce ve
tutumları olarak değerlendiren aydınlar, Avrupalı devletlerin himaye
politikaları ile Osmanlı devletine olan bağlılıklarının azaldığını
belirtmektedirler.
Islahat Fermanı dönemin basınında, Osmanlı idaresinin bağımsızlığını olumsuz olarak etkileyen, iç idarenin işleyişini bozan bir hukuki düzenleme olarak görülmüştür. Hürriyet gazetesinde, Islahat Fermanı, Müslüman halkın vicdanını yaralayan, devletin himaye ve korumasından uzaklaştıran, Avrupalı devletlerin ise müdahalelerine idareyi açık hale getiren bir düzenleme olarak değerlendirilmiştir. Tanzimat aydınları, gayri müslim tebaaya tanınan hakların eşitlikten daha fazla imtiyaza dönüşmesine itiraz etmişlerdir. Bunun yanında, söz konusu imtiyazların Hristiyanları tatmin etmediğini belirtmişlerdir.
Islahat Fermanı’na yönelik eleştirilerin devamı olarak, Arazi Kanunnamesinde
yapılan değişiklik ile yabancılara emlak tasarruf hakkının tanınmasına yönelik
tepkiler de gösterilebilir. Yabancıların Osmanlı iç hukukuna ve mahkemelerine
riayet etmeleri ve olağan vergileri kabullenme şartıyla uygulamaya konulacak
olan düzenleme, Osmanlı tebaasının mali durumunu kötüleştirecek, Müslüman
halkın tarlasını, toprağını elinden çıkarmaya götürecek bir kanun olarak
görülmüştür. Bunun yanında Islahat Fermanı’nın ilanı sonrasında, gayri müslim mahallelerde
artan izinsiz yapılaşma, inşaat ve tamirler, geleneksel mimarinin dışında büyük
çan kuleli kilise inşaatları Müslüman halkı rahatsız eden gelişmeler olmuştur.
İzinsiz inşaat ve tamirlerde Osmanlı hükümetinin bu tür girişimlere sert
muamele yerine yapıcı çözümler üretmesi, inşaatlar için ruhsat alınmasını
teşvik etmesi tepkileri artırmıştır. Hristiyan tebaanın Avrupa devletleri
tarafından himayesi, Müslüman halkın gündelik hayatını zorlaştıran bir olgu
olmuştur.
Müslüman halkın Hristiyan Osmanlı vatandaşları ve
tüccarlarla olan ilişkilerinde yaşanan sorunlar Avrupalı devletlerin himaye
politikaları ile birlikte kolayca bir uluslararası soruna dönüşmüştür. Ticari
hayatta bu güçlük daha açık olarak gün yüzüne çıkmıştır. Avrupa devletlerin
vatandaşlığına geçen, fakat Osmanlı Devleti’nde yaşamaya devam eden gayrimüslim
tebaa, yabancı tüccarlara tanınan ayrıcalıklarla ticaret yapmaya devam
etmişler, büyük servet edinmişlerdir. Avrupa vatandaşlığına geçen gayrimüslim
Osmanlı vatandaşları, toplumda idari, mali ve hukuki pek çok probleme de neden olmuşlardır.
Osmanlı tebaası içerisinde Avrupalı devletlerin vatandaşlığına
geçen çok sayıda kişinin varlığı, Osmanlı Devleti’nin Osmanlı vatandaşlığından çıkmayı
önleyici tedbirleri almasını gerektirmiştir. Özellikle iç hukukun işleyişinde
Avrupa devletlerinin vatandaşlığına geçen kişilerin neden olduğu sorunlar,
Avrupalı devletlere tanınan imtiyazların tartışılmasına ve kaldırılması
taleplerine neden olmuştur. Avrupalı devletlerin kendi mezhep ve inancındaki
Osmanlı tebaasını himaye politikaları kavmiyet fikrinin bu halklar arasında
yayılmasına ve Osmanlı ittihadı düşüncesinin yara almasına neden olmuştur.1869
Tabiiyet-i Osmaniye Kanunu’nun getirmiş olduğu eşit vatandaşlık anlayışı,
gayrimüslimlere tanınan ayrıcalıkların kaldırılması ilkesi ile birlikte dönemin
aydınlarınca desteklenmiştir.
Yeni Osmanlı aydınları, tek bir Osmanlı milleti yaratma
idealini benimsemiştir. Bununla birlikte Osmanlı ittihadının Müslüman halkın
aleyhine işleyen Islahat Fermanı hükümlerinin yeniden gözden geçirilmesi
fikrini önermişlerdir. Aydınların Osmanlı hükümetinin yürüttüğü eşit haklar
esasına dayalı siyasi vatandaşlık politikası ile ilgili olarak ikinci önemli
tespit ve talep, Avrupalı devletlerin gayrimüslim Osmanlı vatandaşlarını himaye
politikalarının önüne geçilmesidir. Bu uluslararası siyaset, özellikle iç
hukukun işleyişini zorlaştıran ve davaları sonuçsuz bırakan, çoğu zaman da
Müslüman halkın aleyhine gelişen düzenlemelere neden olmaktadır.