image

 

Âlemlerin rabbi olan Allah’a hamd olsun. Salât ve selam Muhammed (as.)’in üzerine, onun âline ve ashabına olsun. ‘’Müminlerden öyle adamlar vardır ki Allah’a verdikleri söze sadık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir. (ahzab 23)’’

Rableriyle sözleşmiş ve rableriyle sözleşmelerini yerine getiren şerefli şahadet sahiplerine kardeşlik etmiş ağabeylerimiz! Bizler; sizlerin yüreğe dokunan, ruhu, vicdanı sızlatan hikâyelerinizle büyüdük, yetiştik. Sizler Allah’ın izniyle geçmişi günümüze ulaştıran, birbirine kavuşturan vesilemiz; bil misal köprülerimizsiniz. Sizlere hitap etmenin ağır sorumluluğunu taşıyıp bu şerefe nail olmanın lezzetiyle keyiflenirken, sözümüze başlamadan önce sizleri Allah’ın selamıyla selamlıyoruz. Selam olan Allah’ın selamıyla… Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuhu.

Bizler acemiliğimiz, cehlimize ve toyluğumuza rağmen sizin gibi iman eri, ibadet ehli, azim muallimi ve sabrın yiğit fedaileri olan siz ağabeylerimize selam gönderebildiğimiz, sesimizi ulaştırabildiğimiz ve sizlerle mürekkep- kelime; kalem-kâğıt vasıtasıyla dahi olsa diyalog kurup muhabbet oluşturabildiğimiz için oldukça mutlu ve heyecanlıyız. Rabbimize bu vesileyle hamd edicileriz ve bu şerefle bahtiyarız. Bu mutluğun, heyecanın ve bahtiyarlığın sonucu ve yansıması olarak sizleri bir kez daha Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketiyle selamlıyoruz. Esselamu aleyum ve rahmetullahi ve berekatuhu…

Belki diyebilirsiniz: ‘’ Acaba bizim çocuklarımız, kızlarımız yahut bacılarımız bu kadar büyüdü mü de ellerine kalem, önlerine kalem alarak bizlere sesleniyorlar’’ şeklinde sorabilirsiniz. Kimimizin babası, kimimizin dayısı yahut amcası olan siz Yusufi ağabeylerimiz elhamdülillah bizler kalem tutacak kadar ve sizlere seslenmenin bir şeref olduğunun bilincine varacak kadar büyüdük. Dualarımızda sizler olduğunuz halde dualarınızla büyüdük.

Bazen siz babamız oldunuz ve daha biz doğmadan, dünyaya gözlerimizi açmadan bizlerden çok ama çok uzaklarda oldunuz. Belki biz bebekken bizim ağlayışımız, sizden ayrı kalışımızdan kaynaklanan, sizin üzerinize olan ağlayışlarımız, çığlıklarımızdı. Belki yıllar sonra büyüyüp sizlerin nasıl işkencelere tabi tutulduğunuzu biz yıllar öncesinden evladınız, canınız ve kanınız olmamız hasebiyle hissetmiştik de ondan dolayı her gece ağlayıp annemizi de kendimizle beraber ağlatmıştık. Daha kundaktayken ayrı kalmanın acısını, babasızlığın hasretini gözyaşlarımızla kundağımıza nakşetmiştik. Arkadaşlarımız babalarıyla bakkala gidip ellerinde çikolataları olduğu halde gelirken, biz o çocukluğumuza rağmen arkadaşlarımızın yediği o çikolatalara değil; babalarının ellerine ellerini verişlerini izler, sıkı sıkıya el ele tutuştuklarını izlerdik. Ve bayramlar… Bayramlar bizim için bir başkaydı. Arkadaşlarımız şeker toplamak için kapı kapı gezerken neşeyle komşu evlerini biz annemizle hazırlanırdık. Sizden şekerlerimizi alabilmek için çileli, uzun, zorlu ve meşakkatli yolculuklara adım atardık. Elhamdülillah bebekken çocuk, çocukken medreseli olduk.  Geceleri gözyaşlarıyla ıslanan yataklarımıza artık ağlamaya dahi belki fırsat bulmadan başımızı koyuyor ve uykuya dalıyoruz.  Ama yine rüyalarımızda, hayallerimizde, dualarımızda ve her anımızdasınız. Elhamdülillah. İyi ki başkoyduğunuz davadayız, iyi ki bu medrese ve bu kutlu topluluğun çatısı altındayız. İyi ki sizin kızlarınız ve sizin evlatlarınızız.

 

Devam Edecek…

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *