Dünyada görülme sıklığı yaygınlaşan otizmde en önemli
risk faktörleri arasında dijitalleşmenin olduğunu vurgulayan Psikiyatrist Prof.
Dr. Nevzat Tarhan, 0-3 yaş arasındaki çocukların dijital cihazlardan uzak
tutulması gerektiğini söyledi.
Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, otizme
ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Otizmin çocukluk döneminde tanımlanan nöro
gelişimsel sınıflandırılan bir hastalık olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan,
"Otizm çok erken çocukluk döneminde başlıyor ve çocukluk döneminde teşhis
koyulursa hastalığın tedavisi daha kolay oluyor." dedi.
Sosyal iletişim ve etkilleşimde yetersizliğe dikkat!
Otizmin belirtileri olduğunu kaydeden Tarhan, "Otizmin
en önemli özelliği çocukluk ve erken çocukluk döneminde başlamasıdır. Aynı
özellik daha ilerideki dönemlerde ortaya çıkarsa otizm değil, psikoz olarak
tanımlanıyor. En önemli belirtilerden ilki, sosyal iletişim ve etkileşimde
yetersizliktir. Otizmli çocuklarda çocuk daha yürümeye başlamadan yani
neredeyse doğumla birlikte anlaşılabilecek bir belirtidir. Çocuğun sosyal
iletişimi ve etkileşiminde yetersizlik vardır. Bebeğin 6 aylıkken agulamaya
yapması lazım. 9 aylık bebekte ‘ce… eee’ gibi sesler çıkarması gerekir. 15 aylık
bir bebeğin iki hecelik kelimeler kullanması lazım. Otizmli bebekler ve
çocuklar bunları yapamıyorlar, geç yapıyorlar. Sosyal iletişimde kucağa alınmak
istemiyorlar. Kucağa alınsa bile aşırı tepki verebiliyor, böyle sosyal iletişim
ve etkileşim yetersizliği var." uyarısında bulundu.
Otizm, duyguları kullanamamak demektir
Tarhan, "Otizm, aslında sevgi duygusunu
kullanamamaktır. Duyguları kullanamamak demektir. Otizmli çocuklarda ve
kişilerde ilişkiyi kurma, sürdürme ve ilişkiyi anlama konularında yetersizlikler
vardır. Otizmin bir nevi içe kapanma hastalığı olduğu söyleniyor. Bu çocuklar
ya da bireyler yalnız kalmayı seçiyorlar, tercih ediyorlar, seviyorlar."
dedi.
Sınırlı tekrarlayıcı davranışlar ele veriyor
Otizmde diğer ana grup belirtilerin sınırlı tekrarlayıcı
davranışlar olduğunu kaydeden Tarhan, "Bu çocuklar ellerine aldıkları
tabak gibi eşyaları ya da oyuncaklarını sürekli döndürür. Sözel iletişim
kurmadan bu tür davranışlarda bulunur. Ya da çamaşır makinesi gibi dönen
cihazları saatlerce seyrederler. Rutin şeylere aşırı bağımlılık vardır.
Özellikle tekrarlayan davranış bazen o şekilde oluyor ki çevredeki alıştığı bir
şeye aşırı derecede bağlanıyor. O değiştirildiği zaman çocuk aşırı derecede
tepki veriyor." diye konuştu.
Çok zekiler ancak sosyal ve duygusal zekaları gelişmiyor
Dostoyevski ve Einstein gibi dünya çapında tanınan kişilerin
otistik denecek davranışları olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tarhan,
"Mantıksal zekâları üst düzeyde, dehalar ama duygusal yönden zayıflar.
Mesela evlilik, yürütemiyorlar. Sosyal ilişkileri yürütemiyorlar. Bu kişilere
otizmli denmiyor, genelde sözel olmayan iletişim bozukluğu deniyor. Bu kişiler
sohbet edip paylaşım yapamıyor ama tek başına dahice işler yapabiliyor.
Beyinlerinde deha adacıkları var ama sosyal ve duygusal zekâları yerlerde
sürünüyor. Bu tip kişiler toplumda çok öne çıkmayan, aykırı ya da tuhaf tipler
olarak değerlendirilen kişilerdir." diye konuştu.
Otizme neden olan etkenler araştırılıyor
Otizmin gelişmesinde "açık pencere dönemi" olarak
değerlendirilen, doğum öncesi denilen anne karnındaki prenetal dönem, perinatal
denilen doğum sırasındaki dönem ve postpartum denilen doğum sonrası
dönemlerdeki bazı etkenlerin de araştırıldığını ifade eden Prof. Dr.
Nevzat Tarhan, "Doğumdan sonraki 0-3 yaş arası da önemli bir dönem.
Otizmin gelişmesinde hava kirleticiler, manyetik etkiler, çevre kirliliği ve
beslenme gibi faktörler araştırılıyor. O nedenle annenin gebelik döneminde ve
gebelik sonrası dönemde temiz hava olan yerde bulunması ve iyi beslenmesi
öneriliyor. Ayrıca geç anne yaşının da araştırıldığı biliniyor. Tüm dünyada
annede 35 yaş sonrası doğumlar arttı. Geç gebeliklerin artmasının da %30
oranında otizme etki ettiğiyle ilgili yayınlar ve çalışmalar bulunuyor. Evlenme
yaşının ilerlemesinin burada çok ciddi bir rolü oldu." dedi.
Otizmden "buzdolabı anneler" değil hedef genler
sorumlu
Bu açık pencere döneminde annenin psikolojik sağlığının da
çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şunları söyledi:
Anne ve bebeğin ruh sağlığı da temiz hava ve beslenme
kadar önemli. Anne beynindeki stres, zamanla çocuğa da geçebiliyor. Bu stres
sürekli ve uzun süreli olursa çocukta DNA hasarı yaptığına ilişkin çalışmalar
bulunuyor. Stresli bir annelik varsa gebelikte beyin asidik özellikte
kimyasallar salgılıyor. Daha önce otizmle ilgili hep anneler suçlanırdı.
Buzdolabı anneler denilirdi. Duygularını ifade etmeyen soğuk anneler nedeniyle
çocukların otizmli olduğu iddia edilirdi ancak sonra anlaşıldı ki otizmde 15-20
tane hedef gen bulunuyor. Bu genlerin yüzde 10-20 oranındaki az bir kısmına
kozatif gen deniyor. Yani bu gene sahip çocukta otizm ortaya çıkıyor. Ortam
müsaitse gen, hatalı protein üretmeye başlıyor. Çevre iyiyse yani hava
kirleticileri yoksa, sosyal ortam iyiyse o gen uyuyor, çalışmıyor ama çok stresli
bir anne ve baba varsa, çocukta da o gen hatalı protein üretmeye başlıyor.
Beyin kimyası bozuluyor, çocukta otizm ortaya çıkıyor.
Otizmde erken teşhis önemli
Otizmde erken müdahalenin önemini vurgulayan Tarhan,
"Otizmde en çok tespit edilen gecikmiş konuşmadır. 4 yaşı civarıdır. O
zaman geç kalınmış oluyor. Otizm aslında 1 yaşında tespit edilirse hemen tedbir
alınırsa düzelmesi çok daha hızlı ve kolay oluyor. Özellikle ileri yaşta gebe
kalan anneler bazı belirtilere dikkat etmeli. Çocuk doğar doğmaz rüyasında
güler ancak otistik çocuklarda bu gözlenmez. Bebek anneyi gördüğü zaman güler,
sevinir, oynar. Anne ile bebek arasında mutlaka duygusal aktarım olmalıdır.
Otizmli bebekte bu aktarım yaşanmaz." uyarısında bulundu.
Sezaryenle doğan çocuklarda stres oranı daha fazla
Yapılan araştırmaların kardeşlerden birisi otizmliyse diğer
kardeşin otizmli olma ihtimalinin 4 misli daha fazla olduğunu gösterdiğini
kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, "Tek yumurta ikizlerinden birinde otizm
varsa diğerinin otistik olma ihtimali yüzde 60. Bu da otizmin genetik boyutunun
çok fazla olduğunu gösteriyor. Literatürdeki bazı çalışmalar sezaryen doğumun
da otizmde önemli bir risk faktörü olduğunu söylüyor. Normal doğumda çocuk
kanaldan geçiyor. Burada çocuğun birkaç saatlik mücadelesi çocuğun strese
dayanıklılığını artırıyor. Bu durum testlerle ölçülmüş. Sezaryenle doğan çocuk
ile normal doğumla dünyaya gelen çocukların stres oranları ölçüldüğünde
sezaryenle yani ameliyatla doğan çocuklarda stres oranı daha fazla çıkıyor.
Çocuğun dünyaya gelirken verdiği mücadele, onun hayattaki ilk dayanıklılık
eğitimi oluyor." dedi.
Yeni nesil tedavilerde zihin kuramı öğretiliyor
Otizmli çocukların empati duygusunun gelişmediğini kaydeden
Tarhan, "1 yaşındaki otizmli çocukları bir odaya toplasanız biri ağladığı
zaman hepsi ağlar. Niye ağlıyor? Çünkü empati duygusu gelişmemiştir daha. Ama
başkasının ağlamasını kendi ağlaması zanneder. Beyin aynalama yapar. O da
ağlamaya başlar. Bu gruptaki çocuklarda ağlama bulaşıcı olur. Çünkü beyin onun
acısı – benim acım ayrımını öğrenememiştir. Buna zihin teorisi deniyor. Sadece
insan çocuğunda bu var. Başkasının zihninden geçeni tahmin edebilmek
hayvanlarda yoktur, bu insana özgü bir şeydir. Otistik çocukların beyni bunu
yapamıyor. Yeni tedavi yöntemleriyle çocuğa zihin kuramı öğretiliyor. Otizm
tedavisi olmaz diye de düşünmemek gerekiyor. Erken fark edilirse diğer
çocuklarla beraber oynarken öğrenir. Otizmin düzeltilmesinde sosyal temas en
iyi ve en önemli yöntemdir. O nedenle çocuk eğer kardeşi ya da arkadaşı yoksa 3
yaşından sonra muhakkak kreşe gönderilmelidir. Kreş ortamında yarım gün bile
olsa gitmesi önemlidir. Apartman çocuklarında bu nedenle bu riskler
vardır." uyarısında bulundu.
Yeni nesil tedavi yöntemleri kullanılıyor
Otizmin tedavisinde kullanılan yöntemlere de değinen Prof.
Dr. Nevzat Tarhan, "Yeni tedavilerden biri duyu bütünleme tedavisi.
Otistik bireylerde daha önce 4 duyu ölçülüyordu. İnce motor, kaba motor
becerileri, duyu becerileri ve sosyal becerileri. Şimdi duygusal beceriler de
ölçülüyor. Beynin duygulardan sorumlu alanları tespit edildikten sonra duygusal
becerilere karşı, karşı tarafın duygularını anlama, kendi duygularını fark etme
ve onu kullanabilme becerisinin geliştirilmesi hedefleniyor. Nöro modülasyon
tedavileri kullanılıyor. Beyin hücre uyarımı (TMS=Transkranial Manyetik
Stimülasyon) yöntemleri kullanılıyor. Çocuğun gelişimi çok hızlanıyor.
Çocuğun zihinsel gelişimi, davranışsal gelişimi, sosyal etkileşimi olumlu
etkileniyor. Çocuk kucağa alınabiliyor, arkadaşlarıyla oynayabiliyor."
dedi.
Teknoloji kullanımı öğrenilmiş otizme yol
açabiliyor
0-3 yaş arasındaki dönemde çocuğa kesinlikle tablet ya da
cep telefonu vermemek gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan,
"Genelde anneler yemek yedirmek için bu cihazları kullanıyor. Çocuk bir
süre sonra onsuz yapamamaya başlıyor. Dijitalleşme ve dijital çağın
otizmde çok ciddi risklerden biri olduğu düşünülüyor. Çocukta sosyal izolasyona
yol açıyor." uyarısında bulundu.
Gecikmiş konuşmaya dikkat!
Gelişen teknolojiyle beraber çocuklarda hatta bebeklerde
akıllı cihazla temas eden çocukların otizmli gibi belirtiler ortaya çıktığını
kaydeden Tarhan, "Bu çocuklar otizmli gibi oluyor, bu duruma öğrenilmiş
otizm diyoruz. Gecikmiş konuşma şikayetiyle geliyorlar. Çocuk 4 yaşında ve hala
konuşamıyor. Bakıyoruz evde ucuz bakıcı dediğimiz televizyon var. Anne çocuğa
vermiş bir tablet ve bütün gün ev işi ile uğraşıyor. Çocuk tabletle oynuyor ve
çocukta sözcük üretme becerisi gelişmiyor. Gelişmeyince ne oluyor? Karşısında
konuşan yok, zihinsel uyarı alamıyor. Tek taraflı taklit davranışı ortaya
çıkıyor. Sözcük üretemediği için de beyin tembelleşiyor. Bir dönem bu duruma
klip sendromu deniyordu. Televizyon ya da tablet ortadan kalkınca çocuk kısa
sürede konuşmayı öğreniyor." dedi. (İLKHA)
0 yorum