Bayındır Sağlık Grubu'ndan
yapılan açıklamayla kaşıntının nedenleri ve dikkat edilmesi
gerekenler hakkında bilgi verildi.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Doç. Dr. Tuba Oskay,
doğal bir dürtü olan kaşıntının, bazı durumlarda en az ağrı kadar rahatsız
edici boyuta ulaşabildiğini aktardı.
Kaşıntının cilt hastalıklarının yanı sıra iç hastalıklarını, nörolojik
hastalıkları, psikolojik sorunları ya da alerjik durumları işaret edebileceğini
belirten Oskay, kaşıntı sebebinin detaylıca araştırılması gerektiğinin altını
çizdi.
Oskay, kaşıntının pek çok sağlık probleminden
kaynaklanabileceğine işaret ederek, şunları kaydetti:
"Genel olarak kaşıntı sebeplerini altta yatan nedene
göre incelediğimizde cilt hastalıkları, iç hastalıkları, nörolojik hastalıklar,
psikolojik nedenler ve ilaçlara bağlı alerjik durumlarla meydana geldiğini
görüyoruz. Bu nedenle kaşıntının neden geliştiğinin detaylıca araştırılması çok
önemli. Dermatolojik olarak kaşıntının en sık rastlandığı cilt hastalıkları ise
cilt kuruluğu, uyuz, bitlenme gibi parazit hastalıkları, mantar enfeksiyonları,
alerjik egzama ve alerjik ürtiker gibi hastalıklar oluyor. Kaşıntının kontrol
altına alınmaması, altta yatan hastalığın ilerlemesine, cilt problemlerine,
uykusuzluğa ve hatta depresyona bile yol açabiliyor."
- "Liflenme, keselenme ve sauna alışkanlığının da
derinin kuruyup kaşınmasında önemli rolü bulunuyor"
Kaşıntının en sık rastlanan nedenlerinden biri olan deri
kuruluğunun, özellikle yaşlı kişilerde cildin nemini kaybetmesi, eşlik eden
sistemik hastalıklar, çoklu ilaç kullanımı ve psikojenik sebeplerden
kaynaklandığını aktaran Doç. Dr. Tuba Oskay, şu bilgileri verdi:
"Yaşlandıkça deri fonksiyonları, derinin esnekliği ve
su tutabilme özelliği azalıyor. Sert alkali sabunlarla birlikte ve çok sıcak su
ile sık banyo yapılması, derideki bu bozulmayı daha da artırıyor. Bu durum
koruyucu lipid tabakasını zayıflatarak, deri kuruluğuna ve kaşıntıya yol
açıyor. Ülkemizde yaygın olan liflenme, keselenme ve sauna alışkanlığının da
derinin kuruyup kaşınmasında önemli rolü bulunuyor.
Tekrarlayan kaşımalar sonrasında ilgili cilt bölgesi
travmatize olabiliyor ve bu bölgede kanama veya enfeksiyon gibi problemler
gelişebiliyor. Kaşıntı sonucu sekonder deride kalınlaşma, koyu lekeler ve
skarlar görülebiliyor."
Oskay, kaşıntı nedenleri arasında psikolojik sebeplerin ve
stresin önemli bir yer aldığının altını çizdi.
Oskay, "Hasta tipik olarak lokalize yoğun kaşıntıdan
şikayetçi oluyor. Bazı durumlarda kronik sürtünme ve kaşıma bilinçaltı ve
zorlayıcı bir dürtü şeklinde bir alışkanlık haline geliyor. Özellikle elin
kolay ulaştığı bölgelerde vücudu kanatıncaya kadar kaşıma isteği uyandırıyor ve
bu kısır döngünün kırılması bazı vakalarda oldukça zor bir hale geliyor."
ifadelerini kullandı.
- "Uzun süren kaşıntılar ciddiye alınmalı"
Kaşıntıya tipik deri lezyonu olmadan pek çok iç hastalığının
eşlik edebildiğini, bu nedenle uzun süren kaşıntıların ciddiye alınması
gerektiğinin altını çizen Oskay, özellikle kaşıntının yaygın ve kronik olması,
ileri yaş ve anormal fiziki bulguların altta yatan sistemik hastalık açısından
risk faktörlerini oluşturduğunu aktardı.
Oskay, "Kaşıntının sistemik nedenleri içinde kronik
böbrek yetmezliği, diyabet, karaciğer ve tiroit hastalıkları, demir eksikliği
anemisi, parazit enfeksiyonları, Hodgkin lenfoma gibi malignensiler ve ilaç
alerjileri yer alıyor." bilgisini verdi.
Kişinin hayat kalitesini önemli ölçüde düşüren kaşıntının
altında yatan sebebin bulunması ve vakit kaybetmeden tedavi edilmesi
gerektiğini belirten Doç. Dr. Tuba Oskay, "Kaşıntılı hastalarda altta
yatan başka bir hastalığı değerlendirebilmek için daha ileri tetkik amacıyla
deri biyopsisi, kan testleri ve görüntüleme tetkikleri yapılıyor. Kaşıntının
nedeni öğrenilmeden her kaşıntıda aynı ilaç kullanılmamalı ve altta yatan
hastalığa göre hedefe yönelik tedavilerin uygulanmalı. Basit yöntemlerle
iyileşmeyen uzun süreli kaşıntılarda, hastanın mutlaka dermatoloji uzmanına
başvurması gerekiyor." uyarısında bulundu. HABER MERKEZİ
0 yorum