Tanrıseven açıklamasında, dünyanın değişik bölgelerinde
yaşanan deprem, sel, kuraklık gibi doğal afetlerin ardından yüz binlerce
insanın kendi kaderleri ile baş başa bırakıldığına; başta yaşam, barınma,
beslenme, sağlık, mülkiyet, iş ve eğitim hakkı olmak üzere pek çok hak ihlaline
maruz kaldığına dikkat çekti.
Dünyanın pek çok yerinde başta yaşam hakkı ve işkence olmak
üzere çok ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığını hatırlatan Tanrıseven,
insan hakları ihlallerine yönelik ise ciddi bir çözümün üretilemediğini söyledi.
Türkiye’de ise mevcut anayasanın toplumun ihtiyaçlarını
karşılamaktan uzak olduğunu belirten Tanrıseven, Bugün hiç olmadığı kadar yeni
bir anayasaya ihtiyacın olduğunu sözlerine ekledi.
Tanrıseven, 1948 yılında İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi’nin Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmesi üzerine her yıl
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü olarak kutlandığını anımsattı.
Tanrıseven, kategorik hukuk ilkeleri olarak hukuk
felsefesinin merkezinde yer alan özgürlük, eşitlik, adalet gibi ontolojik ve
ahlaki değerlerden türeyen insan haklarının, diğer bütün hak iddialarına göre
ahlaki öncelik taşıdığını söyledi.
“MAALESEF ÜLKEMİZDE DARBE ÜRÜNÜ ANAYASANIN YERİNE SİVİL BİR
ANAYASA TESİS EDİLEMEMİŞTİR”
Ülkede mevcut anayasanın toplumun ihtiyaçlarını karşılamaktan
uzak olduğuna işaret eden Tanrıseven, “Bugün hiç olmadığı kadar yeni bir
anayasaya ihtiyaç bulunduğu toplumun büyük bir bölümünce kabul görmektedir. Her
yasama döneminde Anayasa değişikliği gündeme gelmesine rağmen, maalesef
ülkemizde darbe ürünü anayasanın yerine sivil bir anayasa tesis edilememiştir.
Yeni anayasanın birey odaklı, toplumun tüm kesimlerini kapsayan ve herkesin
‘işte benim anayasam’ diyebileceği bir anayasa olması ve özgürlükçü bir ruha
sahip olması gerekmektedir.” diye konuştu.
“KÜRD SORUNU SONRAKİ NESİLLERE BIRAKILMAMALIDIR”
İnsanlığın tarih boyunca barışa özlem duyduğunu, bu özlemi
gerçekleştirmeye çalıştığını söyleyen Tanrıseven, şöyle devam etti: “21’inci
asır, bilgi çağı olduğu kadar, insan haklarının da çağıdır. Son yıllarda Kürd
sorunun demokrasi temelinde çözümü yönünde çok ciddi tartışmalar yaşanmaktadır.
Türkiye’nin önceki nesillerden devraldığı bu sorunu, sonraki nesillere bırakma
lüksü bulunmamaktadır. Gelinen noktada sorunun çözümü konusunda toplumun büyük
bir bölümünde konsensüs oluşmuştur.”
“HUKUKUN BİR GÜN HERKESE LAZIM OLACAĞI ASLA UNUTULMAMALIDIR”
“Hepimiz her an bir suç isnadına, iftiraya maruz kalabilir,
ya da hukuki bir çekişmenin tarafı olabiliriz” diyen Tanrıseven, “Hukukun bir
gün herkese lazım olacağı asla unutulmamalıdır. Masumiyet karinesi olarak
nitelenen ve suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimsenin suçlu
sayılamayacağına dair Anayasa’nın 38’inci maddesinin açık hükmüne rağmen,
mahkemelerce haklarında verilen beraat kararlarına aykırı olarak, kişilerin
ihraç edilmesi masumiyet karinesine aykırıdır ve bu yöndeki mağduriyetlerin
giderilmesi gerekir.” dedi.
Temel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesinin esas olması
gerektiğini vurgulayan Tanrıseven, özgürlük-güvenlik ikilemi yaratılarak bu
gelişimin engellenmeyip var olan hak ve özgürlüklerden geri adım atılmaması
gerektiğini kaydetti. ŞEVKİ ASLAN
0 yorum