image

Üstadın vefat yıl dönümü münasebetiyle  önemli değerlendirmelerde bulunan Eğitimci Mehmet Emin Sütçü, Batman Üniversitesinden Öğretim Üyesi, Akademisyen Dr. Davut Okçu ve Tarihçi-Yazar Sadullah Aydın, özellikle genç nesillerin Bediüzzaman’ı okuyup anlamaya ihtiyaçları olduğunu söyledi.
"DAVASINI HER ŞEYİN ÜSTÜNDE TUTTU”
Üstad Bediüzzaman’ın günümüz Müslümanları tarafından tanınması gerektiğini belirten Eğitimci Mehmet Emin Sütçü “Üstad Bediüzzaman’ın vefatının 61’inci sene-i devriyesindeyiz. Üstad Bediüzzaman hakikaten anlaşılmaya, tanınmaya, bilinmeye değer, öncü bir şahsiyettir. Özellikle helaket ve felaket asrı dediğimiz şu ahir zamanın öncü şahsiyeti olarak Bediüzzaman’ı görebiliriz. Bediüzzaman 84 yıllık hayatı boyunca davasını her şeyin üzerinde tutmuş, bütün gayesiyle Kur’an’ın sönmez ve söndürülemez bir güneş olduğunu bütün cihana ispat etmek için mücadele vermiştir. Ve Van Kalesi’nden düşerken yine dilinde davası olan, yine diyar diyar sürülürken, hapislerden hapislere düşerken dilinde ‘Milletin imanını selamette görsem cehennemin alevlerinde yanmaya razıyım’ diyebilecek kadar davasını her şeyin üstünde tutmuş fedakar bir şahsiyettir.” dedi.
“HAYATI MÜCADELE İLE GEÇTİ”
Batman Üniversitesinden Öğretim Üyesi Dr. Davut Okçu ise Bediuzzaman Hazretlerinin hayatının mücadele ile geçtiğini vurguladı. Okçu, “Osmanlı’nın yıkılmaması için büyük çaba harcayan Bediüzzaman, Osmanlı’nın yıkılmasından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletinin meşru bir yönetime ve hukuk sistemine kavuşması için gayret göstermiştir. Dini, yerli ve milli olmayan sosyal ve kültürel yozlaşmaya ve taklide karşı çıkmıştır. Dini, toplumun hayatından silmeye çalışanlarla hayatı boyunca mücadele etmiştir. Zalimlere karşı sergilenecek en net ve mert tavır, doğru ve hak bilinen yolda sebat etmek, en küçük bir fasıla ve taviz vermeden iman hizmetine devam etmektir diyordu. ‘İman hem nurdur hem kuvvettir, hakiki imanı elde eden adam kainata meydan okuyabilir’ müjdesini veriyordu. Dünya ve ahiret mutluluğu için imanın lezzetine işaret eden Bediuzzaman, ‘iman insanı insan eder, belki de sultan eder’ diyordu. Nitekim ‘Allah’ı tanıyan ve itaat eden, zindanda da olsa bahtiyardır. O’nu unutan, sarayda da olsa zindandadır, bedbahttır’ uyarısında bulunuyordu.” Dedi.
“SON NEFESİNE KADAR MÜCADELEDEN VAZGEÇMEDİ”
Üstad Bediüzzaman’ın son günleri ve vefatıyla ilgili bir roman yazan Tarihçi-Yazar Sadullah Aydın da Bediüzzaman Said’i Nursi hazretlerinin davasının iman davası olduğuna işaret etti.
Onun halkın imanının kurtulmasına vesile olmak için gece gündüz durmadan çalıştığını belirten Aydın “Son nefesine kadar gayret etti, mücadeleden vazgeçmedi. Müslüman halkın kurtuluş ve özgürlüğü uğruna her türlü zorluğa, acıya, çileye, yokluğa katlandı. Sürgünden, sürgüne gönderildi. Ömrünün büyük kısmı zindanlarda geçti. Ama asla zalimlere boyun eğmedi, iman davasından vazgeçmedi. Dünya zevkleri namına hiçbir şey tatmadı. Rahat yüzü görmedi. Diğer insanlar gibi evlenemedi, çoluk çocuğa karışamadı, mal mülk sahibi olamadı. Bu dünyadan göçerken sadece üzerindeki elbiseler ve bir bavulu doldurmayan özel eşyalarını arkasında bıraktı.” diye konuştu.
“BEDİÜZZAMAN TEFRİKAYI ÜMMET İÇİN ÖLÜM BİLDİ”
Üstad Bediüzzaman’ın Allah’ın dini ve bu ülke halkının imanının kurtuluşu, İslami değer ve öğretilerin korunması için kendini feda ettiğinin altını çizen Aydın, şunları söyledi: “Onun hayatı davasından ibaretti. Davam der, başka bir şey demezdi. İslam davası onun her şeyiydi. Üstad Bediüzzaman bir doktor gibi, bir hekim gibi Müslümanların, İslam ümmetinin hastalıklarını tespit edip diriltecek, iyileştirecek, kurtaracak reçeteler sundu. O, ümmetin üç önemli hastalığını tespit etmişti. İslam ümmetini Batılı şeytani güçler karşısında zayıf düşüren, yenilgiye uğratan üç ölümcül hastalık. Cehalet, tefrika ve yoksulluk. Üstad bu üç hastalıktan kurtaracak reçeteler de sunmuştu. İlim, bilim, zanaat, kalkınma, vahdet, birlik, kardeşlik, uhuvvet. Bediüzzaman Hazretleri bu reçeteleri uygulamak için son nefesine kadar didindi, çırpındı, durmak nedir bilmedi. Müslümanları ısrarla ilim ve bilim sahibi olmaya, kalkınmaya yönelmeye, birlik ve vahdete çağırdı. Tefrikayı ümmet için ölüm bildi.” İLKHA

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *