Diyanet İşleri Başkanlığı Din Hizmetleri Genel
Müdürlüğünce hazırlanan bu haftaki Cuma hutbesinin konusu, 86 yıl aradan sonra
yeniden ibadete açılan olan Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi olarak belirlendi.
"Konstantiniyye mutlaka fetholunacaktır.
Onu fetheden komutan ne güzel komutandır! Ve o asker, ne güzel askerdir!"
(Ahmet b. Hanbel, Müsned IV, 325) hadis-i şerif-i ile başlayan hutbede,
Ayasofya’nın yeniden ibadete açılmasının, başta Mescid-i Aksa olmak üzere,
yeryüzünün bütün mahzun ve mazlum mescitlerinin ümide kavuşmasına vesile olduğu
belirtildi.
1453 yılında Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u
fethetmesiyle camiye çevrilen, 1930 yılında tamirat gerekçesiyle ibadete
kapatılan, 1934’te Bakanlar Kurulu kararıyla müzeye çevrilen ve 86 yılın
ardından ibadete açılan Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi'ni konu alan hutbede, şu
ifadelere yer verildi:
"Muhterem Müslümanlar!
Bugün, Ayasofya’nın kubbelerinde yeniden
tekbir, tehlil ve salavatların yankılandığı, minarelerinden ezan ve salâların
yükseldiği gündür. Evlad-ı Fatihan’ın hasreti, ulu mabedin sessizliği sona
eriyor. Ayasofya Cami-i Şerifi bugün yeniden mümin ve muvahhit cemaatine
kavuşuyor.
Bizleri böyle şerefli ve tarihî bir günde bir
araya getiren Rabbimize sonsuz hamd ü senalar olsun. "Konstantiniyye
mutlaka fetholunacaktır. Onu fetheden komutan ne güzel komutandır! Ve o asker,
ne güzel askerdir!" buyurarak fethi müjdeleyen Resûl-i Ekrem Efendimize
salat ve selam olsun.
Bu müjdeye nail olma aşkıyla yollara düşen
İstanbul’un manevi mimarı Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretleri başta olmak üzere,
ashab-ı kirama, onların kutlu izinden gidenlere, Anadolu’yu bize vatan eylemiş,
korumuş ve emanet etmiş olan bütün şehit ve gazilerimize selam olsun.
Çağının en gelişmiş teknolojisini üreten,
gemilerini karadan yürüten, Allah’ın izni ve inayetiyle İstanbul’u fetheden,
sonra da bu aziz şehrin tek bir taşına bile zarar gelmesine izin vermeyen, o
genç ve dirayetli padişaha, Fatih Sultan Mehmet Han’a selam olsun.
Ayasofya, asırlar öncesinden gelen gül rengi
bir muştudur. Ayasofya, fethin nişanesi ve kıyamete kadar cami olması kaydıyla
onu vakfeden Fatih’in emanetidir. Bu nadide emanetin cemaatine kavuşması için
dünden bugüne canla başla emek veren büyüklerimize, ilim ve fikir
insanlarımıza, irfan ve ihsan öncülerimize, tüm kardeşlerimize selam olsun.
Aziz Müminler!
Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması, beş
asır boyunca cami olarak müminleri bağrına basan mukaddes bir mekânın, aslî
vasfını kazanmasıdır.
Ayasofya’nın yeniden ibadete açılması, başta
Mescid-i Aksa olmak üzere, yeryüzünün bütün mahzun ve mazlum mescitlerinin
ümide kavuşmasıdır.
Ayasofya’nın ibadete açılması, temeli tevhid,
tuğlası ilim, harcı erdem olan medeniyetimizin yükselmeye devam edişidir.
Kıymetli Müslümanlar!
Bizim medeniyetimiz, cami merkezli bir
medeniyettir. Camilerimiz, birlik ve dirliğimizin, ilim ve irfanımızın
kaynağıdır. Yüce Rabbimiz, cami ve mescitleri imar edenler hakkında şöyle
buyurmaktadır: "Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe iman
eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah’tan başkasından korkmayan
kimseler imar eder. İşte doğru yolda oldukları umulanlar bunlardır."
Bir caminin yapılması ve varlığını koruması
için gayret gösteren kimseleri Peygamberimiz cennetle müjdeler: "Her kim
Allah için bir mescit bina ederse, Allah da ona cennette bu mescidin benzeri
bir köşk bina eder."
Aziz Müslümanlar!
Şimdi bize düşen, birlik ve kardeşlik şuuruyla
camilerimizi canlı tutmaktır. Camilerimizi hayatımızın merkezine almaktır.
Kadınıyla erkeğiyle, çocuğuyla, genciyle, yaşlısıyla camilerimizde olmak, camilerimizle
hayat bulmaktır. Ayasofya Cami-i Şerifi’nin ifade ettiği ulvi anlamlara sahip
çıkmak için daha büyük bir inanç, azim, kararlılık, heyecan ve özveri ile
çalışmaktır." HABER MERKEZİ
0 yorum