Normal koşullarda bir hastalığa karşı dikkat
edilmesi gereken şeyin hastalığın önlenmesiyle alakalı tedbirler geliştirmek
olduğunu ve hastalığa karşı tedavi uygulanması gerektiğini belirten Kılıçarslan,
"Bu süreçte İTTTİHADUL ULEMA olarak da ifade ettiğimiz üzere şer'i bir
vebal söz konusu olabilir. Tedbirlere riayet etmediği halde kişi farkında
olarak veya olmayarak taşıyıcıysa ve başkasına bulaştırdıysa, başkasının
hastalığına veya ölümüne sebebiyet veriyorsa tabi ki bu biri mesuliyettir. Bu
durum baştan beri tüm dünya ulemasının da ifade ettiği üzere Müslüman insana
bir sorumluluk yükler. Bu anlamda sorumluluğunu unutarak hareket etmek bizim
için ciddi bir problem teşkil eder. Geçmiş dönemde neye dikkat ediliyorsa ona
dikkat etmek iyidir. Eğer temizlikle alakalı bir şeyse zaten İslam temizlik
dinidir. Peygamber Efendimizin tabiriyle temizlik imanın yarısıdır. Diğer
taraftan biraz daha sosyal ilişkilerde mesafeli olmayı gerektiriyorsa, düğün,
cenaze gibi yerlerde zorunlu olmadıkça bulunmamayı gerektiriyorsa uymak
gerekir. Ne kendi hakkımıza girmiş olalım (insan kendi nefsine karşı
sorumludur) ne başka insanların mesuliyetini almış olalım." dedi.
"HATALARIMIZDAN DERS ÇIKARIP ALLAH'A
DÖNÜP TÖVBE EDİNCE NORMALLEŞEBİLİRİZ"
Her meselede olduğu gibi dünyada gelişen her
şeyin sebep sonuç ilişkisine dayalı olarak gerçekleştiğini söyleyen Kılıçarslan,
şöyle devam etti: “Allah Teâlâ her şeyi
sebep sonu ilişkisine göre yaratmıştır. Bu münasebetle insanlara düşen bu işin
sebebini görmeye çalışarak sonuçla ilgili varsa önleyici tedbir ve tedavi
uygulamalıdır. Hastalık nereden bulaşıyorsa ilgili kişiler de ona yönelik önlem
almalılar. Ancak işin diğer boyutunda ayetlerin ifadesiyle insanların kendi
elleriyle işlediklerinden ötürü musibetlerin geldiğini biliyoruz. Onun için
kendi ellerimizle işlediklerimiz sebebiyle oluşmuşsa bunu ancak kendimize çeki
düzen vermekle düzeltebiliriz. Tıbbi cihetle elimizden geleni yapmanın dışında
Allah Teâlâ'nın bu salgının oluşmasında ne gibi hikmetler gösterdiğini görmemiz
gerekiyor. Kabul etmek gerekir ki insanın başına gelen musibetler, insanların
zahiri olarak yaptıkları yanlışların yanı sıra işledikleri zulümler,
haksızlıklar ve haddi aşmaları sebebiyledir. Onun için zulmetmiş, haksızlık
etmiş, haddi aşmış, başkalarının hukukuna girmiş ve en önemlisi de Müslümanlar
olarak birbirimizi yeteri kadar uyarmadığımız için bu musibetin, başımıza
geldiğini düşünmeliyiz. Ayet-i Kerimede de israil oğullarından lanete
uğrayanların lanete uğramasının sebebi isyan etmeleri, günah işlemeleri ve
hadlerini aşmaları sebebiyledir. Bir de birbirlerini sürekli olarak işledikleri
günahlardan dolayı uyarmamalarındandı. Bu durumlar sebebiyle başımıza bir işler
gelmiş olabilir. Biz, ancak bunu düzeltip Allah'a dönüp tövbe edince
normalleşebiliriz.”
"KİMSE DÜZELDİK DE ONUN İÇİN MUSİBET
AZALDI' DİYEMEZ"
Konuşmasının devamında Kılıçarslan, "Bu
hastalık daha önceki gibi can kayıplarına sebep olmuyor, vakalar azaldı'
denilebilir. Evet, zahiren belki kendimi muhafaza ettiğimiz için böyle bir
sonuçla karşılaşmış olabiliriz. Ancak hakiki olarak az evvel bahsettiğimiz gibi
Allah'a karşı olan görevlerimizi yerine getirmede eksik kalmışsak korkarım ki
Allah, bizi deneme amaçlı bu hastalığı gevşetmiş olabilir. Zira Allah Teâlâ,
eski dönemlerdeki kavimler için 'biz azabı, musibeti az bir şey gevşetsek,
üzerinizden kaldırsak hemen eski halinize dönüveriyorsunuz' diye buyuruyor.
Doğrusu bu bizim için çok tehditvari bir üsluptur. Doğrusu da budur. Kimse
'düzeldik de onun için musibet azaldı' diyemez." şeklinde konuştu.
"FARKINDA OLMADIĞIMIZ NİMETLERİN FARKINA
VARARAK ONLARI MUHAFAZA ETMEYE ÇALIŞALIM"
"Allah Teâlâ sürekli olarak verdiği
nimetleri bu süreçte elimizden aldığı için nimetin farkına vardık." diyen Kılıçarslan,
konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu süreç, beraber namaz kılmalar, iftarlar,
bayramlaşmalar gibi Allah'ın rahmetini celp eden tüm hususların tekrar idrak
edilmesine sebebiyet vermişse iyidir. Az evvel söylediğimiz hadis çerçevesinde
değerlendirmek gerekir. Bu bir azaptır, insanlığa ceza olarak gelmiş bir
husustur. Ancak insan döner, günah işlemek, haddini aşmak ve isyan etmekten ve
birbirini yeteri kadar uyarmamak gibi hususlardan dönerse, bu hususta görevini
yaparsa o zaman Peygamber Efendimizin ifadesiyle rahmete dönüşür. Ahir zamanda
yaşamamız münasebetiyle bu tür musibetlerin kalkmayacağını belki de katlanarak
devam edeceğini hesaplamak gerekir. Allah Teâlâ muhafaza etsin inşallah olmaz.
Peygamber Efendimiz ahir zamanın fitnesinden Allah'a sığınmıştır. Bu süreçte
şahsen bu duayı daha iyi anladığımı fark ediyorum. Çok dehşetli bir şekilde
takip eden bir silsile gelebilir. Bize düşen bu azabı kendi lehimize
çevirmektir. Farkında olmadığımız nimetlerin farkına vararak onları muhafaza
etmeye çalışalım. Henüz elimizde olan imkânlar gitmeden onlardan istifade
etmeye çalışalım. Birbirimizi uyararak Allah'ın huzuruna çıkıp rahmetini,
peygamberin şefaatini dileyebilecek bir yüzle varalım." AHMET KÖLGE
0 yorum