Kurban vermenin Allah'ı
emri olduğunu belirten Kılıçarslan, şu ifadeleri kullandı: "Bizim de Hz.
İbrahim gibi evlatlarımızı kurban etmemiz gerekirdi. Ancak Allah Hz.
İbrahim'den istediği gibi bizden de kurban kesmemizi istiyor. Peygamber
Efendimizde kendi elleri ile iki kurban kesmiştir. Kurban keserken bunlardan
birini kendine diğerini ise İslam ümmeti ile Ehli Beyt'e kesmiştir. Peygamber
Efendimiz bir hadisi şerifte ‘Kurbanın kanı daha yere dökülmeden kurban sahibi
Allah'ın huzurunda makamını alır. Ayrıca kurbanın kanı daha yere dökülmeden
Allah kurban sahibinin gelmiş geçmiş bütün günahlarını affeder' buyurmuştur.
Bunun üzerine ashap ‘Ey Allah'ın Resulü kurban keserken ki af ve mağfiret
yalnızca sana ve ailene midir?' diye sorar. Peygamber Efendimiz ise ‘Hayır bana
ve ümmetimedir. Ümmetimden kıyamete kadar kim kurban keserse o kurban sahibinin
günahlarının affedilmesine vesile olur' diye cevap verir."
"KURBAN İBADETİNİN
MÜKÂFATI O KADAR BÜYÜK Kİ KURBANLIĞIN HER BİR TÜYÜ BİR SEVAPTIR"
Verilen kurban etinin
fakirlerin gönlünü hoşnut ettiğini dile getiren Kılıçarslan, "Ama
Peygamber Efendimiz ise, ‘Kurban kesmeye gücü yetip de kesmeyenler camilerimize
gelmesinler' diyerek kurban ibadetinin önemini vurguluyor. İslam'ın iki dini
bayramı vardır. Birincisi Ramazan Bayramı, ikincisi ise Kurban Bayramıdır.
Ramazan Bayramında fakirlerin gönlünü hoş tutmak için fakirlere fitre verilir.
Kurban Bayramında ise bu gönül hoşnutluğu için kurban kesilir. Gücü yeten
herkesin kurban kesmesi gerekir. Nezredilen kurbanın eti kurban sahibi
tarafından yenilemez. Zenginlere de verilmez. Mutlaka fakirlere vermelidir.
Sünnet olanını ise nezretmemek gerekir. Mesela biri ‘Ben bayramda bir kurban
keseceğim' diyorsa kendisi de etini yiyebilir. Çünkü Peygamber Efendimiz,
‘Kurbanın etinden yiyin ve komşu ve fakirlere de verin' şeklinde buyuruyor.
Uzaktaki fakirlere de kurban eti verilebilir. Kurban ibadetinin mükâfatı o
kadar büyük ki kurbanlığın her bir tüyü bir sevaptır. Hatta kurbanın ayak, boynuz
işkembesi insana şahitlik eder."dedi.
"EN BÜYÜK SADAKA
İNSANIN GENÇLİĞİNDE YAPTIĞI KURBAN SADAKASIDIR"
Kurban ibadetinin
İslam'da çok önemli bir yeri olduğunun altını çizen Kılıçarslan,
"Peygamber Efendimiz ‘Sadaka belaları def eder' şeklinde buyuruyor. Başka
bir hadiste ise ‘Sadaka ömrü uzatır' şeklinde buyuruyor. Bundan dolayı en büyük
sadaka odur ki insan gençliğinde yaptığı kurban sadakasıdır. Hz. İbrahim ve Hz.
Muhammed'in (sav) kurban konusunda harcamaları olduğu gibi diğer bütün
peygamberler de kurban kesmiş ve ilgili harcamayı yapmışlardır. Bundan dolayı
bizim Kurban Bayramında kurban kesmemiz gerekiyor." ifadelerini sözlerine
ekledi.
"KURBAN İNSANA
SUNULAN BİR HEDİYE OLDUĞU İÇİN KUSURSUZ OLMALIDIR"
Kurban kesmenin bütün
peygamberlerin sünneti olduğunu söyleyen Kılıçarslan şöyle devam etti:
"Bir evin fertlerinden birinin kurban kesmesi ile evin içerisindeki bütün
fertlerin üzerindeki sünnet kalkar. İmam Hanefi'ye göre vacip olsa da birinin
bunu yapması evin içerisindeki fertlerin üzerindeki vacibiyeti kaldırır. Eğer
kurban edilecek hayvan küçükbaş ise insan iki kişinin yerine kesemez ancak
birini sevaba ortak edebilir. Kesilecek hayvan büyük baş ise yedi kişi ortak
olabilir. Kurban insanı Allah'a yakınlaştırdığı için ve kurban insana sunulan
bir hediye olduğu için kusursuz olmalıdır. Kurbanlık kör, sakat, yaşlı, hasta,
zayıf ve kusurlu olmamalıdır. Çünkü bu hediye insanı Allah'ın huzuruna götürür.
Ne kadar kusursuz olursa o kadar kabul olma durumu artar. Çünkü kıyamet gününde
herkes kestiği kurban ile Allah'ın huzuruna gidecektir. Allah cümlemize nasip
etsin."
VEYSİ
GÜLTEKİN
0 yorum