“Geceye yenilmeyen her insana ödül olarak bir sabah, bir gündüz ve bir güneş vardır.”

Sezai Karakoç

Allah'ın bir nimeti ve kudretinin bir nişanesi olarak bizlere sunduğu gece, içinde hayırları da şeyleri de barındırır. Bu, insanın geceye nasıl yaklaştığıyla ilgilidir. Kendini yeniden diriltmek isteyeni diriltir, kötülüklerine örtü arayan için kötülüklere örtü olur.

Büyük ya da küçük sıkıntılar karşısında korkuya, gaflete ve çaresizlik girdabına düşen insan için gecenin zifiri karanlığı gibi bir imtihan süreci başlar. Büyük bir korku ve endişe, çaresiz bir ümitsizlik ve yenilgiyi baştan kabullenen için imtihan; başlamadan bitmiştir. Fakat sabır silahını kuşanmış, tevekkül elbisesini giyinmiş, mücadele zırhını sırtına geçirmiş olan bu badireleri ve sıkıntıları Allah'ın yardımıyla geçer. Ve işte müjdeler olsun o muzaffere ki; bu sabrın karşılığı olarak taze bir gündüz, yeni bir sabah ve parıl parıl bir güneş kazanmıştır.

Gece insanı ve her şeyi içine çeker, sarıp sarmalar, uyutur. Çünkü bu, onun yaratılış hikmetlerinden sadece birisidir. Buna rağmen en azından gecenin bir kısmında uyanık olup silahını bileyen ve bunun gerekliliğini şah damarından daha yakın hisseden için imtihanın büyük bir kısmı geride kalmıştır.

Mehmet Akif İnan vefat yıl dönümünde anıldı Mehmet Akif İnan vefat yıl dönümünde anıldı

“Ya mudessiru!” hitabına kendini muhatap gören ve kulluk kapısını aralayarak karınca misali bu yolda adım atanlar, bu imtihanın muzafferleri olmasınlar da kim olsun?

Diriliş şairi Sezai Karakoç, öyle bir ömür geçirmiştir ki, kendisinden sonra gelen nesillere Diriliş ruhunu aşılayabilecek mümtaz ve benzersiz eserler bırakmıştır. Sezai Karakoç’un küfür ve tuğyan gecesine yenilmemek, yeni bir ufuk açmak ve medeniyeti tekrar inşa etmek adına yaptıklarını; söylediklerinden, kitaplarından ve şiirlerinden hep birlikte takip edebiliyoruz. İslam davasının sadık neferlerinden biri olduğu, onu tanıyan veya onu tanımadan okuyan herkesin malumudur.

Rahmetli yazar, bütün vaktini ve mesaisini toplumun ve medeniyetin İslam merkezli tekrar dirilmesine ve cihanşümul günlerine geri dönmesine harcadı. Diriliş kavramının onun dünyasında apayrı bir yeri vardı. Belki de bu yüzden tavsiyelerde bulunurken, “Müslüman! İslam’ı öyle sağ ve diri, canlı yaşa ki, seni öldürmeye gelen sende dirilsin!” demişti. Belki de bu yüzden ‘Diriliş Neslinin Amentüsü’nü yazmış, ruhun dirilişini İslam’ın dirilişi, İslam’ın dirilişini insanlığın dirilişi olarak görmüş ve bir “Diriliş Muştusu” vererek gitmiştir. Onun ifadesiyle söyleyecek olursak “Dirilişin Çevresinde” çırpınıp durdu insana dirilik kazandırabilmek için… “Diriliş manifestosu” ilan ederek rabbi rahimine döndü. Kısacası o, her işiyle Asr-ı Saadet’ten ve parlak maziden hatırlanan kutlu şafağın tekrar doğacağı gecenin dakikalarını ve saniyelerini ilmek ilmek işleyerek bayrağı yeni nesillere bıraktı ve öyle gitti.

Kur’an’ı şöyle anlatıyordu; “Kur’an-ı Kerim, inananlara, Allah’ın güzelliğinden bu dünyada gösterilmiş bir işaret, bir örnektir.” Kur’an’ı hayatın kurucusu ve koruyucusu olarak gördüğü için, “Arkamda ve yanımda güçlü surlar vardı surelerden.” diyordu ve bayrağı devralacaklara da yolun ve metodun ne olduğunu gösteriyordu.

Tekrar edelim: “Geceye yenilmeyen her insana ödül olarak bir sabah, bir gündüz ve bir güneş vardır.”

“Sabredenleri müjdele!” Bakara - 155

Editör: Editör