Vatandaşların su, elektrik ve doğalgaz faturalarını ödemekte zorlandığı belirtilen açıklamada, “Yaşanan ağır ekonomik kriz nedeniyle alım gücü iyice düşen dar gelirli vatandaşlarımızın elinden tutmak, sosyal devlet ilkesinin bir gereğidir. Su, elektrik ve doğalgaz faturalarını ödemekte hatta evine ekmek götürmekte dahi ciddi olarak zorlanan vatandaşların ağır kış şartlarında büyük sıkıntılar yaşayacağı aşikardır. Hükümetin bu ağır kış şartlarında, dar gelirli vatandaşlara doğalgaz desteğinde bulunması, doğalgazın verilmediği yerleşim yerlerinde ise yakacak verilmesi ciddi bir ihtiyaç haline gelmiştir. Kişi başına düşen gelir durumuna göre belli bir kota ile en azından kış aylarında dar gelirli vatandaşların ısınma ihtiyacı devlet tarafından karşılanmalıdır.” Denildi. Faiz sorunuyla ilgili de açıklama yapan HÜDA PAR şunları söyledi: “Türkiye’de tırmanan döviz kuru sebebiyle tartışılan faiz sorunu, küresel sermaye sistemi ile çalışan bütün ülkelerin temel sorunu haline gelmiştir. Mevzuat ve ayrıcalıklarla el üstünde tutulan küresel tefeciler ülke ekonomisinin iflah olmasına asla izin vermezler. Faiz, yürürlükteki kapitalist ekonomi anlayışının ayrılmaz bir parçasıdır. Hükümet faizle mücadelede her ne kadar kararlılık vurgusu yapsa da mevcut sistem içerisinde kaldığı müddetçe faizin yıkıcı etkisinin önüne geçmesi mümkün değildir. Kapitalist sistemde üretici ile sermaye birbirinden ayrılmıştır. Sermaye, hiçbir riske girmeden paradan para kazanırken bütün riskler üreticiye kalmakta, çoğu zaman da zarar etmektedir.” Dövizdeki yükselişi değinilen açıklamada, “Doların küresel sultası tüm dünyada yerel para birimlerini olumsuz etkiliyor. Amerika ekonomisi kötüye giderse faiz artırımına gidilir, faizden pay kapma yarışı nedeniyle küresel sermaye Amerika’ya akar. Amerikan ekonomik göstergeleri iyi olsa dolar yine tırmanışa geçer. Bu kısır döngü hep böyle devam eder. Bununla baş etmenin en etkili yollarından biri, diğer ülkelerin ticarette dolar yerine yerel para birimlerini tercih etmeleridir. Ancak dünyada arayışlar olmasına karşın böyle bir konsensüs oluşabilmiş değildir. Türkiye’de tarımdan sanayiye her türlü üretim faaliyetlerinde girdilerin önemli bir bölümünün ithal edilmesi dolara kaçınılmaz bir bağımlılık oluşturmuştur. Yerel paranın dolara karşı ayakta kalması, özellikle ithalat – ihracat dengesinin tutturulmasına bağlıdır. Cari açık, yerel paranın dolar karşısında istikrarlı bir şekilde değer kaybetmesine neden olmaktadır. Ülkeye yeteri kadar döviz girdisinin sağlanması, daha fazla üretmekten ve ithalatı karşılayacak daha fazla ihracattan geçmektedir.” İfadesi kullanıldı.
HÜKÜMET BU KRİZDE ŞEFFAF OLMALIDIR
Türkiye’nin, büyük bir ekonomik krizin tam ortasında bulunduğu belirtilen
açıklamada, “ Bu kriz, üretimden tüketime, ithalattan ihracata bütün sahalarda
etkisini ağır bir şekilde hissettirmektedir. Temel tüketim maddeleri ile
akaryakıt ve enerji fiyatlarında yaşanan astronomik artışlar dar gelirlinin
belini bükmüştür. Hükümet, yaşanan bu süreci spekülatif ekonomik reaksiyonlar
ile izah etmeye çalışmaktadır. Ancak yaşanan bu çalkantının halk nezdinde bir
izahı yoktur. Vatandaşlar süreç hakkında aydınlatıcı açıklamalar beklemektedir.
Şu anda piyasalar panik ve kaos ekonomisine doğru hızla ilerlemektedir. Bunun
önüne geçebilmek için hükümet şeffaf olmalı, gidişatı bütün açıklığıyla ortaya
koymalıdır. Böyle olmadığı takdirde vatandaş sebepsiz sarsıntıların ortasında
kalacaktır. Hükümet, bu süreci bir kriz merkezi hassasiyetiyle yönetmeli;
yararlanabileceği bütün akademik, politik ve ilmi kadrolarla bir araya
gelmekten çekinmemeli, gidişatın düzeltilmesi için yardım almaktan geri
durmamalıdır.” Denildi.





