Milletin çokluğu bizi yanıltmasın çokluk doğruluk anlamına gelmiyor.
Biz; bildiğimiz, okuduğumuz, anladığımız hakikatleri hiçbir şeye
değiştirmemeliyiz.
Köylünün biri kurban kesmek üzere koç satın alıp pazardan
evine doğru dönerken, birkaç serseri zavallının elindeki koçu çalmak isterler. Bunu
açıktan açığa yapmanın aptallık olacağını düşünerek bir plan kurdular. Ardından,
biri yaşlı köylünün önüne çıkarak; “Efendi baba! O köpeği nereye götürüyorsun?”
diye sorar.
Köylü; “Şaşırdın herhal evladım, ne köpeği yanlış görüyorsun
sanırım, koç bu koç” der.
Haydut, “senin gözlerin bozulmuş anlaşılan babacığım, bu
köpeğin ta kendisi...”
Köylü, “tövbe tövbe” diyerek yoluna devam eder. Köşeyi
dönerken önüne diğer bir serseri çıkar;
“Vay vay vay, avcının kralı diye ben buna derim. Kapmış
tazıyı benden önce, bu tazıda benim gözüm vardı. Daha uyanık davranıp sahip oldun.
Helal olsun sana.”
Gariban köylünün şaşkınlığı iyice artmıştı. “Allah Allah,
yahu bu koçu şimdi de tazıya benzettiler, hayırlısı bakalım.” diyerek uzaklaşır
oradan.
Koçu yemeyi kafalarına koymuş serserilerden üçüncüsü çıkar
yoluna bu kez...
“Bu padişahımızın kulübesinden kaçan köpek değil mi? Nerede
buldun bunu bey baba!” der.
Köylü şaşkınlıktan neredeyse bayılacak hale gelmişti. Düşündü,
taşındı sonunda; “bunu bana satan adam sihirbaz olmalı!” dedi, kendi kendine. “Köpeği
Koç diye yutturdu anlaşılan...”
Gariban köylü, koçu orada bırakarak, pazara koşar adımlarla gerisin
geriye gidip parasını almak için satıcı ile kavga ede dursun, 3 uyanık bir
güzel kesip yerler koçu...
Hakikat olduğunu bildiğimiz halde 3-5 serserinin algı
oyunlarıyla, laf cambazlığına kanıp hakkaniyeti bırakırsak, akıl dediğimiz
mefhumun bizde ne işi kalır ki?
De ki: “Pis olanın çokluğu seni şaşırtıp hoşuna gitse de,
pis ve temiz bir olmaz. Allah’tan korkun ey akıl sahipleri ki felaha eresiniz.”
(Mâide Suresi-100)
Ülkemizde kendilerini elit(!) olarak tanıtanlar boş boğazlık
edip bizleri kendilerine benzetmeye çalışıyorlar. “İnsan her istediğini yapmalı,
sayılı günlerdir bu dünya. O halde insan ne diye kendisini sınırlandırsın ki? İnsanın
keyfi neyi emrediyorsa, canı ne istiyorsa onu yapmalı...”
Aslında burada ahireti unutturma, yani gizli bir ahireti
inkar yaklaşımı vardır. Ahiret inancını yıkıp, dediler ki; “Bu dünya sayılı günlerdir,
sen içinden geldiğin gibi yaşa, keyfin nasıl istiyorsa öyle davran...”
“Allah katında canlıların en şerli olanı (hakka karşı) sağır
ve dilsiz olan, akletmeyen kimselerdir.” (Enfâl Suresi 22)
Yukarıda belirttiğimiz sözleri söyleyenlerin-söyletenlerin
hepsi, televizyonlarda bizlere rol model(!) olarak gösterilmeye çalışılıyor. Sosyal
medya ve televizyonlardaki çoklukları bizleri yanıltmasın.
Oysaki Allah, onların söylediklerinin tam tersini söylüyor.
“Dünya hayatı oyun ve eğlenceden ibarettir. Şüphesiz ahiret yurdu korkup
sakınanlar için daha hayırlıdır. Akletmez misiniz?” (En’âm Suresi 32)
“İstediğin gibi yaşa” diyenlere hepimiz şahit olduk ki,
söyledikleriyle çeliştiler. Koronavirüs dedikleri basit, görünmeyen bir virüs ile
Allah onların ne kadar samimiyetsiz olduklarını gösterdi bizlere. Ne diyorlar
hepimiz biliyoruz değil mi? “Sen istediğin gibi yaşayamazsın, her arzuna
uyamazsın.” Niye? Çünkü, virüs çoğalıyor.
Ama kimse de çıkıp demiyor ki, istediğiniz gibi
yaşadığınızda günahlarınız çoğalıyor.
“Size verilen her şey, dünya hayatının (geçici) metaı ve
süsüdür. Allah’ın yanında olanlarsa daha hayırlı ve kalıcıdır. Akletmez
misiniz?” (Kasas Suresi 60)