Batman
Üniversitesi İdeal Gençlik Topluluğu tarafından "Sahabe Nesli ve
Ahlak" konulu konferans düzenlendi.
Batman
Üniversitesi Merkez Kampüsünde düzenlenen konferansa, HÜDA PAR Batman
Merkez İlçe Başkanı M. Şerif Durmaz, Peygamber Sevdalıları Platformu Tanıtım ve
Medya Başkanı Feyzi Aydın, Mustazaflar Cemiyeti Batman Şube Başkan Yardımcısı
Nurettin Teymur, STK temsilcileri, öğrenciler ve vatandaşlar katıldı.
Yoğun bir
katılımın sağlandığı konferans, Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Konferans,
Muhammed Emin Yıldırım'ın "Sahabe Nesli ve Ahlak" konulu konuşmasıyla
devam etti.
İslam ümmeti
ve toplumunun en ahlaklı toplum olması gerekirken bugün İslam coğrafyasının
ahlak noktasında çok ciddi sınav verdiğini ve bu sınavı kaybettiğini aktaran
Yıldırım, Müslümanların ahlaka tekrar Kur'an ve sünnet çerçevesinden bakması
gerektiğini kaydetti.
Kavramların
yanlış anlaşıldığını söyleyen Yıldırım, "Ne yazık ki bizim şöyle bir
problemimiz var; kavramların içini Allah'ın istediği gibi dolduramıyoruz. Bazen
kavramları farklı bir biçimde genişletiyoruz, bazen daraltıyoruz, bazen de
içini boşaltıyoruz. Kavram dediğiniz şey, o düşüncenin, o mesajı en doğru
şekilde anlaşılmasının mihenk taşıdır. Ahlak kavramı da çok bildiğimiz ama çok
fazlaca hata ettiğimiz bir kavramdır. Kavramı biz indirgemiş, Allah'ın
yüklediği manayı daraltmışız, birkaç alana sıkıştırmışız ve onun üzerinden
konuşmaya çalışıyoruz. Onun içinde hata ediyoruz." dedi.
Geniş bir
bakış acısıyla ahlak konusuna bakılması gerektiğini belirten Yıldırım,
"Ahlak kavramı sadece iffete indirgenecek bir kavram değildir. İffet ayrı
bir kavramdır ve o iffet meselesi de ahlakın içerisinde değerlendirilebilir.
İffet meselesi de sadece kadına indirgenecek bir kavram değil. İffet meselesi
de kadınıyla, erkeğiyle hepimizi ilgilendiren bir kavramdır. Ahlak deyince
geniş perspektifte pencereye bakmamız lazım." diye konuştu.
"Ahlak,
Allah'ın istediği gibi hayatlarımızda hâkim olmalı"
Müslümanların
Allah'ın istediği gibi bir ahlaka bürünmesi gerektiğini vurgulayan Yıldırım,
"Adam kayırma da ahlaksızlıktır, emanete riayet etmemekte ahlaksızlıktır,
rüşvet yemek de torpil de ahlaksızlıktır. Bizim bugün Kur'an'dan ve sünnetten
öğrendiğimiz, sınırları ihlal eden her şeyde o ahlak kavramının içerisine dâhil
olmak durumundadır. Adam, haramdır domuz eti yemez. Domuz eti yememe
hassasiyetinin aynısını kamunun malını yememede de göstermeliydi, yetimin
malına el uzatmamada da göstermeliydi, kendisine bir emanet tevdi edildiği
zaman o emaneti koruma noktasındaki hassasiyetinin boyutu da bir yerlere haksız
adam yerleştirme noktasında da aynı noktada olmalıydı ki; ahlak dediğimiz şey
gerçekten Allah'ın istediği gibi hayatlarımızda hakim olmuş olsun."
ifadelerini kullandı.
"İslam
coğrafyaları ahlak noktasında çok ciddi sınav veriyor"
Konuşmasının
devamında Yıldırım, şunları söyledi: "Ama bugün daralttığımız için şekli
olan bazı şeyler aklımıza geliyor ama genel itibariyle aklımıza diğerleri
gelmiyor. Gelmediği için de bugün İslam ümmeti ve toplumu en ahlaklı toplum
olması gerekirken, üzülerek söylüyorum ki bugün İslam coğrafyaları ahlak
noktasında çok ciddi bir sınav veriyor ve bu sınavı kaybediyor. Ne yazık ki
kaybedenlerden birileri de biziz. Her geçen gün daha fazla çözülüyoruz. Daha
fazla aşağılara gidiyoruz. Bu manada ciddi sınavlar veriyoruz. Onun için bugün
ahlak kavramını sadece belli bir alana sıkıştırarak anlamayalım. Gerçekten
Kur'an, sünnet ve bu ikisinin hayata dönüşmüş şekli olan sahabe nasıl
değerlendiriyorsa o çerçeveden değerlendirelim."
"Ahlak
meselesini anlamasak İslam'ın birçok meselesini anlamayacağız"
Ahlak
meselesinin en iyi şekilde anlaşılması gerektiğine işaret eden Yıldırım,
"Biz ahlak meselesini Allah Resulünden; Kur'an'ın, sünnetin hayata
doğrulmuş şekli olan sahabe neslinden öğrenmeye mecburuz. Çünkü bu ümmet ahlak
ümmetidir. Bu ümmetin en temel vasfı odur. Eğer biz bu ahlak meselesini işin
merkezine koyup anlamasak inanın ki İslam'ın birçok meselesini anlamayacağız.
İslam, merkeze aklı koymaz; ahlakı koyar ve der ki, 'ahlaklıysam varım. Eğer
ahlaklıysam insanım.' Çünkü düşünmenin de aklın da bir ahlakı var. Eğer ben bu
ahlaklardan bir tanesini devre dışı bırakırsam Allah'ın hayata koyduğu nizamı
altüst etmiş olurum. Bugün Müslümanlar olarak bu hakikatleri anlayamadığımız
için, anlamadığımızdan dolayı da dünyaya anlatamadığımız için bakın insanlık
bir kriz yaşıyor ve bu krizin içerisinde perişan olmuş bir vaziyette."
şeklinde konuştu.
"Müslümanlar
bozulduğu için insanlık bozuldu"
"Zannetmeyin
ki insanlık bozulduğu için Müslümanlar bozuldu, hayır. Müslümanlar bozulduğu
için insanlık bozuldu." diyen Yıldırım, konuşmasına şöyle devam etti:
"Çünkü Ümmet-i Muhammed insanlığın mayasıdır. Maya bozulduğu için bugün
insanlık bozulmuştur. Dolayısıyla bizim yeniden kendimize bakmamız lazım. Artık
'dış güçler şöyle, düşmanlar böyle' demekten vazgeçelim. Ne olur bu hamasetleri
bırakalım. Biraz kendimizle yüzleşmeyi göze alalım. Kusurlarımızı,
eksikliklerimizi, noksanlıklarımızı biraz farklı bir biçimde değerlendirelim;
göze alalım, yüzleşelim, konuşalım ondan sonra bazı şeylerin çok daha farklı
bir biçimde geliştiğine, dönüştüğüne, o İslam'ın inşa etmek istediği insan
profilinin oluştuğuna hep beraber şahit olmuş olacağız."
"Bulunduğumuz
çağ modern cahiliye çağıdır"
Bulunduğumuz
çağın modern cahiliye çağı olduğunun altını çizen Yıldırım, "Şu anda
21'inci asırda yaşıyoruz. Yaşadığımız çağ Mekke dönemi mi, Habeşistan dönemi
mi, birinci Medine dönemi mi, ikinci Medine dönemi mi, yoksa halifeler dönemi
mi? Bunlardan beşi de değil. İster kabul edelim ister etmeyelim, bulunduğumuz
çağ modern cahiliye çağıdır. Şu an yaşadığımız çağın adı modern cahiliye
çağıdır. Cahiliye çağının en bariz özelliklerinin hepsini bugün modern dünyada
biz şu toplumda yaşıyoruz. Nasıl ki Mekke cahiliyesinde ahlak konusunda çok
ciddi bir problem vardıysa bugün, bugünün dünyasında da bizde var." dedi.
"Kalplerimiz
cahiliyenin Kâbe'sine benziyor"
Hazreti
Muhammed'in Daru'l Erkam'da bir insanlık inşa ettiğini aktaran Yıldırım,
"Peki, Allah Resulü Mekke cahiliye çağını nasıl asrı saadete çevirdi? Bu
sorunun cevabı bugünün cahiliye çağını da saadet asrına çevirme noktasında bize
ipuçları verecek. Daru'l Erkam'da bir pota oluşturdu. Aldı oraya bir avuç insan
ve o insanları yetiştirdi. Nasıl yetiştirdi? Sağlam bir akide inşa etti. Allah
Resulü, nübüvvete başladığı zaman Kâbe'nin içerisinde 360 tane put vardı. İster
kabul edelim ister etmeyelim, şu anda bizim kalplerimiz cahiliyenin Kâbe'sine
benziyor. 360 tane put var kalplerimizde. Biz bunları eğer doğru anlarda onlara
'la ilahe' dediğimizi anladığımız an tevhidi anlamış olacağız. Yoksa put
dediğiniz şey tahtadan, taştan yapılmış şeyler değil. Dün cisim olarak
öyleydi." ifadelerini kullandı.
"Bazen
mevki, şöhret, şehvet, para, kariyer, diploma bizim için bir put oluyor"
Yıldırım,
son olarak şunları söyledi: "Putun tarifi şudur; Allah'a ait olan alanı
siz kiminle, nasıl paylaşırsanız paylaşın orayı gasp ettirdiğiniz için o alan
sizin putunuz oluyor. Dolayısıyla bazen farkına varmadan mevki, makam, şöhret,
şehvet, para, kariyer, diploma bizim için bir put oluyor; bazen farkına
varmadan evlatlarımız bizim için bir put oluyor. Çünkü Allah'ın konuşlandırdığı
yerde konuşlandırmadığınız anda, haddi aştığınız ve bu manada sınırları ihlal
ettiğiniz her şey sizin için puta dönüşüyor. Onlara da bir 'la ilahe' lazım
işte. O zaman biz onlara da bu çerçeveden bakmak durumundayız. Allah Resulü
sağlam bir akide inşası noktasında bunu yapıyordu. O dönemde akıllar eğitildi.
Resulullah ruhları eğitti. Neyle? Kur'anî bir ahlakı inşa etmekle. Bugün bizim
asıl temel konumuz da bu. Kur'anî bir ahlakın inşa edilmesidir."
Kaynak: (İLKHA)




