Hristiyanlara ait bir günün Müslümanlar tarafından kutlanmasının kabul edilir bir yanının olmadığına değinen Bekiroğlu, sevinç ve kutlamaların İslam'a ait ve İslami ölçülerde olması gerektiğini kaydetti.
Müslümanların müjdeli ve güzel günlerini kutlamasında da sakınca olmadığını ifade Bekiroğlu, kutlamaların helal ve haram dairesine dikkat edilerek yapılması gerektiğini vurguladı.
'Çerçeve taşmamalı'
Müslümanın eğlenirken helal dairesi dışına çıkmaması gerektiğini belirten Bekiroğlu, 'İslam dininde genel olarak bir şeyi kutlama meselesinde herhangi bir sakınca yok. İnsanın doğal yaşamında, doğal hayatında meydana gelen bir takım sevinçleri kutlamak, onları anmak bunda dinen herhangi bir sakınca yok. Mesela diyelim ki bahçemizde mahsulümüz bu yıl çok güzel oldu. Onu arkadaşlarla, eş dostla bir araya gelip bir yemekle bir anlamda şükrümüzü, memnuniyetimizi bildirmekte herhangi bir sakınca yok. Ya da diyelim ki uzun süredir beklediğimiz bir çocuk bekliyorduk, çocuğumuz olmadı. En son Cenab-ı Allah bize bir evlat bahşetti, sevinç duyduk. Bir yıl geçti, dedik ki Cenab-ı Allah geçen yıl bize bir evlat vermişti, ona binlerce şükürler olsun, eşi dostu çağırdık. Bir yemek verdik, birbirimizi tebrik ettik. Bunda herhangi bir sakınca yok, dinin haram gördüğü işlemler yapılmadığı sürece, yani bunu afedersiniz içkiyle ya da bir takım dine aykırı usül ve yöntemlerle yapmadığımız sürece, dinin çerçevesi içerisinde olduğu sürece bu kutlamalarda herhangi bir sakınca yok. Ama bu çerçeveyi taştığımız zaman yapılan kutlamalar, yapılan törenler, yapılan aktiviteler dine haramdır.' dedi.
'Müslümanlar için yılbaşı 1 Muharrem'dir'
Dinimizde ocak ayının başında Hristiyanların yapmış olduğu kutlama şekli olmadığını dile getiren Bekiroğlu, 'Bu açıdan baktığımız zaman, yılbaşı bir yılın bitip yeni bir yılın başlangıcı aslında. Masum düşündüğümüz zaman ya da düz baktığımız zaman. Fakat burada esas dikkatimizi çeken nokta, bir yılın bitip yeni bir yılın başlamasını kutlama şeklimiz. Net bir cümleyle ifade edecek olursak tamamen Hristiyanların kutlama törenleriyle birebir örtüşen bir kutlama şekli. Çam kesmeler, hindi kesimidir, o gece dinin yasak etmiş olduğu diğer hususlarla ilgili davranışlarımız, bir anlamda onların yapmış olduğu töreni hatırlatmakta, töreni anımsatmakta. Bir kere şunu öncelikle altını çizerek ifade etmemiz lazım. Bizim yılbaşımız, yani Müslümanların yılbaşı aslında 1 Muharrem'dir. Yani Muharrem ayının biri bizim için ya da İslami anlamda bir yılbaşından söz ediyorsak, 1 Muharrem'i esas almamız lazım. Çünkü bizim dinimizde ocağın başında Hristiyanların yapmış olduğu kutlamaya benzeşme ya da onu idrak etme yoktur.' ifadelerini kullandı.
'Allah'ın haram kılmış olduğu pek çok günah işlenmektedir'
Yılbaşı kutlamaları adı altında birçok günahın işlendiğine değinen Bekiroğlu, 'Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem) bir hadis-i şerifinde ifade ediyor 'Kim bir kavme, bir topluluğa, bir topluma benzemeye çabalarsa o da onlardandır.' Burada özellikle ifade edelim, benzemeye çabalarsa, benzemeye çalışırsa ifadesi çok önemli. Niçin? Benzerse demiyor Efendimiz (Sallallahu aleyhi vessellem). Yani siz bir kıyafet giydiniz, bu kıyafetiniz onlara benziyor ama dinen bir mahsuru yoksa herhangi bir sakıncası yok. Ama benzemek için çaba sarf ediyorsanız, benzemek için gayret gösteriyorsanız, işte ben de çam ağacı getireyim yılbaşında, işte efendim noeli kutlayayım, içkiyle kutlayayım vs. bu tip şeyler kesinlikle dinimizde haramdır. Bunlar çok yaygın bir şekilde yapıldığı için de yılbaşını idrak etmek de haramdır. Yani 31 Aralık 1 Ocak gecesinde, o gece yaygın bir şekilde Hristiyanlara benzeyen işler yapıldığından dolayı Müslümanların o gecede herhangi bir tören, herhangi bir kutlama yapmamaları gerekir. Tam tersine mümkün mertebe tevbe istiğfarla, af ve mağfiretle geçirmeleri lazım. Çünkü o gece maalesef ülkemizde de bütün dünya üzerinde de Allah'ın yasak etmiş olduğu, haram kılmış olduğu pek çok günah işlenmektedir.' şeklinde konuştu.
'Şeytan bir takım davranışları bize süslü gösterebilir'
Şeytan ve dostlarının Müslümanlardan uzak olması gerektiğine değinen Bekiroğlu, 'Onlar gibi olmadığımızı, onlardan olmadığımızı, onların davranışlarını onaylamadığımızı da bir anlamda Müslümanlar olarak deklare etmemiz lazım. Küfrün gelenekleri ne olursa olsun hiçbir surette bizim geleneğimiz olamaz, onlardan beri olduğumuzu ifade etmemiz lazım. İslam dininde elvera velbera ifadesi vardır. Ne demek? Yani dostu dost bilme, düşmanı düşman bilme. Düşmandan uzak olduğunu ifade etme akidesi vardır. Yani kafirlere biz dost değiliz, inanç anlamında, din anlamında. Müslümanlarla dostuz, yani Müslümanların yaptıklarını yaparız. Müslüman olmayanların yaptıklarından da uzak dururuz, kaçınırız. Bu bizim inancımızın, akidemizin bir gereği. Ona elvera velbera diyoruz. Bu nedenle Müslüman bir anlamda kimin yanında ve kimin karşısında olduğunu da beyan etmek durumundadır. Çünkü Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de bizim dostlarımızdan da bahsediyor, düşmanlarımızdan da bahsediyor. Bunların en başında da biliyorsunuz şeytan geliyor. Şeytan bir takım davranışları bize süslü gösterebilir. Bunların yapılmasını bize cazip gösterebilir. Ama esas olan Rabbimizin bize emirleri ve yasak ettiği hususlar, bizler dostumuzu, düşmanımızı ayırt etmemiz lazım.' dedi.
'Biz onların dinine girmedikçe onlar asla bizden razı olmazlar'
Gazze'de yaşananların unutulmaması gerektiğine vurgu yapan Bekiroğlu, 'Hele hele günümüzde, yani bunu günümüz sosyolojisine taşırsak, israil gibi bütün Batı'yı arkasına almış bir topluluğun Müslümanları yok etmek için elinden gelen her şeyi yaptığı bir durumda, bir konjöktürde, Müslümanların onların kültürlerini, ananelerini, geleneklerini benimsemesi de zaten çok garip bir durum, garipsenecek bir durum. Biz onların dinine girmedikçe, Kur'an-ı Kerim'de de Rabbimiz ifade ediyor, biz onların dinine girmedikçe onlar asla bizden razı olmazlar. Ve Müslümanların kanını dökmek için, Müslümanları yok etmek için de ellerinden gelen bütün çabayı sarf ederler. Bir yıldan fazla bir zamandır bir avuç Gazzeli Müslümanın üzerine, Hiroşima ve Nagasaki'den daha fazla, belki iki katı bomba yağdıran ve bunu açık bir şekilde destekleyen bir Hristiyan ve Batı Yahudi dünyasından bahsediyoruz. Dolayısıyla onların bize hiçbir surette merhameti olmadığı halde, biz celladına aşık bir toplum gibi onların geleneklerini, göreneklerini adetlerini bir yaşam tarzı olarak benimsememiz ne derece doğrudur. Bu konuda da insanımızı düşünmeye davet ediyorum.' ifadelerini kullandı.
'Adı ne olursa olsun, bahis oyunları kesinlikle haramdır'
Yılbaşı adı altında bilet veya farklı çekilişlerin İslam'da yeri olmadığına vurgu yapan Bekiroğlu, 'Önemli bir husus da yine yılbaşı döneminde en çok konuşulan, tartışılan konulardan birisi de şans oyunları, milli piyango vs. Bunları açık bir şekilde baştan ifade edelim kesin olarak dinimizde haramdır. Şans oyunları, adı ne olursa olsun, bahis oyunları kesinlikle haramdır. Dinen oradan elde edilen kazanç da haram statüsündedir. Bunu ifade ederken şans oyunlarını şöyle teknik olarak bir izah etmemiz lazım. Şans oyunları demek, karşılığında bir mal ve hizmet elde etmediğiniz şeyler demek. Yani çekiliştir, şans oyunudur, piyangodur vs. karşılığında herhangi bir mal ve hizmet almıyorsunuz. Yani siz sadece bir bilet alıyorsunuz ve o biletiyle rastgele yapılan bir çekilişten para kazanıyorsunuz. Bir emek sarf etmeden, bir çaba sarf etmeden, karşılığında bir mal ve hizmet sunumu olmadan bir kazanç elde ediliyor. Bu dinen haramdır.' şeklinde konuştu.
'Karşılığında bir mal ve hizmet almalısınız'
Çekilişlerin haram ve helal oluşu hakkında bilgi veren Bekiroğlu, 'Şöyle örnekleyelim, mesela bir mağaza çekiliş yapabilir. Gidiyorsunuz, mağazadan alışveriş yapıyorsunuz, bir mal ve hizmet satın alıyorsunuz. Onun karşılığında mağaza size bir çekiliş kuponu veriyor. O çekiliş kuponuyla size herhangi bir hediye çıktığı takdirde bu caizdir. Piyango gibi değil. Niye? Çünkü karşılığında bir mal ve hizmet aldınız. Ya hizmet aldınız, ya mal aldınız. Siz zaten o malın karşılığını, parasını verdiniz. Sadece o kurum kendisini tanıtmak için veya sizi alışverişe teşvik etmek için ne yapmış oluyor? Bir çekiliş yapmış oluyor, bir tanıtım yapmış oluyor. Bunda yine herhangi bir sakınca yok. Ama bunun dışında, karşılığında mal ve hizmet olmayan bütün çekilişler, piyangolar vs. Adını ne korsanız koyun, kesinlikle haramdır. Ve aynen bunun gibi de bütün bahis oyunları da haramdır. Onların geleneklerini, göreneklerini, saçma sapan adetlerini, ananelerini bir yaşam tarzı olarak benimsememiz ne derece doğrudur, ne derece mantıklıdır. Bu konuda da insanımızı ben düşünmeye davet ediyorum.' dedi.
'Ben alacağım, onu fakirlere vereceğim'
Helal olmayan kazançla hayır yapılamayacağını dile getiren Bekiroğlu, 'İddia dediğimiz, bahis dediğimiz, tamamen bir mal ve hizmet alımına dayanmayan, karşılıksız, piyangoya benzer bir şekilde yapılan iddialaşma, karşılıklı iddialaşma veyahut da bahis de kumar sınıfına girmektedir, dinimiz kesinlikle bunları haram kılmıştır. Masumane bir niyetle veyahut da öyle bir düşünceyle girilmesi de hiçbir surette doğru değil. Ya ben alacağım, onu fakirlere vereceğim, ben alacağım, onu şöyle yapacağım, böyle yapacağım, bu haram oluşunu kesinlikle değiştirmez.' ifadelerini kullandı. (İLKHA)