Bu deyiş, basit bir atasözü olmanın ötesinde, 19. yüzyılın büyük şair ve devlet adamı Ziya Paşa'nın kaleminden damlamış, bir karakter tahlilinin en veciz özetidir. İnsanın kendini överken düştüğü trajikomik durumu, bir erdem gösterisi yapmaya çalışırken kendi kusurunu, hatta suçunu ifşa etme halini bundan daha sanatsal bir dille anlatmak pek mümkün değildir.

Bu ifadenin günümüzdeki popülerliği, onun sadece edebi bir metinde kalmadığını, aynı zamanda canlı, yaşayan bir deyim olarak halkın diline ve hafızasına yerleştiğini göstermektedir. Siyasetten iş dünyasına, günlük sohbetlerden köşe yazılarına kadar geniş bir yelpazede karşımıza çıkan bu mısra, birini överken aslında yerme, kendini temize çıkarmaya çalışırken daha da batma durumunu mükemmel bir şekilde resmeder. Gelin, bu meşhur deyişin kelime anlamlarından yola çıkarak tarihsel kökenine, günümüzdeki kullanım alanlarına ve ardında yatan derin psikolojik ve toplumsal eleştiriye doğru bir yolculuğa çıkalım.

Deyimin Kelime Anlamı ve Kökeni

Bu mısrayı tam olarak anlayabilmek için içerisindeki Osmanlıca kelimelerin anlamlarını bilmek gerekir. Her bir kelime, ifadenin gücünü ve anlam katmanlarını oluşturan birer yapı taşıdır.

  • Şecaat: Bu kelime, "cesaret, yiğitlik, kahramanlık" gibi anlamlara gelir. Kişinin övündüğü, göstermeye çalıştığı erdemi ifade eder.
  • Arz etmek: "Sunmak, göstermek, ortaya koymak, bildirmek" demektir. Yani kişi, cesaretini ve yiğitliğini bir sunum yapar gibi anlatmaktadır.
  • Merd-i Kıptî: Bu tamlama iki kelimeden oluşur. "Merd," Farsça kökenli olup "adam, kişi" demektir. "Kıptî" ise kelime anlamı olarak "Mısırlı Koptik" anlamına gelse de, Osmanlı döneminde ve halk dilinde genellikle Romanlar, yani Çingeneler için kullanılan bir tabirdi. O dönemin toplumsal yapısı içinde Kıptîler, bazı basmakalıp yargılarla anılırdı.
  • Sirkatin: Arapça kökenli olan bu kelime ise "hırsızlık" anlamına gelir.

Bu kelimeleri birleştirdiğimizde, "Kıptî olan adam, kahramanlığını anlatırken, aslında hırsızlığını söyler" gibi bir düz anlam ortaya çıkar. Deyim, o dönemdeki bir stereotipi kullanarak, övünme eyleminin nasıl bir öz ifşaya dönüşebileceğini çarpıcı bir imgeyle anlatmaktadır.

Ziya Paşa'nın Mısrasından Günümüze: Hikayesi Nedir?

Bu unutulmaz mısra, Tanzimat döneminin en önemli aydınlarından Ziya Paşa'nın (1829-1880) meşhur "Terkîb-i Bend" adlı eserinde yer almaktadır. Ziya Paşa, bu eserinde dönemin toplumsal ve siyasi yapısını, insanlardaki ikiyüzlülüğü, ahlaki çöküşü ve çelişkileri keskin bir dille eleştirir. Mısra, eserin genelindeki bu eleştirel ruhun en somut örneklerinden biridir. Paşa, bu beyitte, liyakatsiz ve kusurlu insanların kendilerini olduklarından farklı gösterme çabasını ve bu çabanın ne kadar zavallıca bir sonla bittiğini gözler önüne serer.

Eserin orijinal bağlamında mısra, kişinin karakterinin ne kadar gizlenmeye çalışılırsa çalışılsın, eninde sonunda bir şekilde kendini belli edeceği fikrini işler. Ziya Paşa'ya göre, bir kişi ne kadar yiğitlik ve kahramanlık taslarsa taslasın, eğer karakterinde hırsızlık, yani bir ahlaksızlık veya kusur varsa, övünme anının heyecanı ve dikkatsizliğiyle bu kusurunu kendi ağzıyla ifşa edecektir. Bu durum, kişinin iç dünyası ile dışarıya yansıttığı imaj arasındaki uçurumun altını çizer ve ikiyüzlülüğe yönelik güçlü bir eleştiri sunar.

Günlük Hayatta ve Edebiyatta Kullanım Örnekleri

Bu deyim, günümüzde bir kişinin kendini savunurken veya överken farkında olmadan suçunu itiraf ettiği durumlar için kullanılır. Özellikle siyasi tartışmalarda, bir politikacının rakibini eleştirirken aslında kendi partisinin geçmişte yaptığı benzer bir hatayı ağzından kaçırması bu duruma klasik bir örnektir. Benzer şekilde, bir iş görüşmesinde adayın, ne kadar disiplinli olduğunu anlatmaya çalışırken eski iş yerinden bazı malzemeleri "ödünç aldığını" söylemesi de tam olarak "şecaat arz ederken sirkatin söylemek"tir.

Milli Eğitim Müdürü Ciğer: Her öğrencinin gelişimini yakından takip ediyoruz
Milli Eğitim Müdürü Ciğer: Her öğrencinin gelişimini yakından takip ediyoruz
İçeriği Görüntüle

Edebiyatta ve köşe yazılarında ise bu ifade, karakterlerin veya eleştirilen kişilerin içinde bulunduğu çelişkili durumu vurgulamak için kullanılır. Bir yazar, eleştirdiği bir kişinin yaptığı savunmanın ne kadar temelsiz olduğunu ve aslında kendi açığını ortaya koyduğunu göstermek için bu deyime başvurabilir. Bu kullanım, anlatıma hem edebi bir derinlik katar hem de okuyucunun durumu anında kavramasını sağlayan güçlü bir kültürel referans işlevi görür.

Deyimin Ardındaki Psikoloji ve Toplumsal Eleştiri

"Şecaat arz ederken merd-i kıptî sirkatin söyler" deyişi, temelinde güçlü bir psikolojik gözlem barındırır. Narsistik bir övünme anında, insanın mantık süzgeci ve otokontrol mekanizması zayıflar. Kişi, kendini parlatma arzusuna o kadar kapılır ki, kurduğu cümlelerin nereye varacağını, hangi gizli kapıları aralayacağını hesap edemez hale gelir. Bu durum, psikanalizde "Freudian slip" veya dil sürçmesi olarak bilinen kavrama benzer; bilinçaltında yatan gerçekler, en beklenmedik anlarda ve genellikle kişinin kendi aleyhine olacak şekilde yüzeye çıkar.

Toplumsal bir eleştiri olarak ise bu mısra, liyakatin ve erdemin lafla değil, eylemle ve karakterle ispatlanabileceğini hatırlatır. Dışarıya gösterilen sahte bir imajın, eninde sonunda kişinin kendi dikkatsizliğiyle yıkılmaya mahkum olduğunu vurgular. Ziya Paşa'nın yüz elli yılı aşkın bir süre önce kaleme aldığı bu mısra, bugün dahi bize, karakterin en güvenilir şahidinin yine kişinin kendi sözleri ve eylemleri olduğunu, övünme perdesinin ardındaki gerçeğin her zaman ortaya çıkacak bir yol bulduğunu fısıldamaya devam etmektedir.

Muhabir: Batman Rehber