Romen Diyojen, tam adıyla IV. Romanos Diogenes, 1068 ile 1071 yılları arasında Bizans İmparatoru olarak hüküm sürmüştür. Yaklaşık 1030 yılında Kapadokya bölgesinde doğmuş olup Diogenes ailesine mensuptur. Soylu bir Bizans ailesinden gelen Romen Diyojen, cesareti, askerî kabiliyeti ve liderlik özellikleriyle tanınmıştır. İmparator olmadan önce Bizans ordusunda önemli görevlerde bulunmuş, özellikle sınır bölgelerinde başarılar elde etmiştir.
1068 yılında tahta çıkarak Bizans İmparatoru ilan edilmiştir. Tahta geçtikten sonra Bizans İmparatorluğu’nun doğu sınırlarında güçlenmekte olan Selçuklu Türkleri’ne karşı büyük bir mücadele başlatmıştır. Bu dönemde Bizans, hem içerideki taht mücadeleleri hem de dış tehditler nedeniyle zayıflamış bir durumdaydı. Romen Diyojen, bu durumu tersine çevirmek ve Anadolu’da yeniden Bizans otoritesini sağlamak amacıyla doğuya büyük seferler düzenlemiştir.
Ancak tüm bu çabalarına rağmen, 26 Ağustos 1071 tarihinde yaşanan Malazgirt Meydan Muharebesi, hem Romen Diyojen’in hem de Bizans tarihinin dönüm noktası olmuştur. Selçuklu Sultanı Alp Arslan’ın ordusuna karşı büyük bir savaş veren Romen Diyojen, bu savaşta yenilgiye uğramış ve esir düşmüştür. Rivayetlere göre Alp Arslan, Diyojen’e iyi davranmış, onu öldürmemiş ve bir süre sonra serbest bırakmıştır.
Malazgirt yenilgisinin ardından Bizans’ta siyasi karışıklıklar baş göstermiştir. Diyojen’in düşmanları, onun yenilgisini fırsat bilerek tahttan indirilmesini sağlamışlardır. İmparatorluk tahtını kaybeden Romen Diyojen, kısa süre sonra ihanetle suçlanmış ve gözlerine mil çekilerek sürgüne gönderilmiştir. Kısa bir süre sonra da yaralarının enfeksiyon kapması sonucu 4 Ağustos 1072 tarihinde hayatını kaybetmiştir. Ölümü, Bizans tarihinde dramatik bir son olarak anlatılır.
Romen Diyojen, Bizans’ın son savaşçı imparatorlarından biri olarak kabul edilir. Cesareti, askeri disiplini ve Anadolu’daki Türk ilerlemesini durdurma çabalarıyla hatırlanır. Ancak Malazgirt yenilgisi, Bizans için geri dönüşü olmayan bir dönemin başlangıcını oluşturmuş, Anadolu’nun kapıları Türkler için tamamen açılmıştır. Tarihçiler tarafından hem trajik bir kahraman hem de Bizans’ın kaderini değiştiren bir figür olarak anılır.





