Rojin Kabaiş: Yarım Kalan Bir Hayatın Portresi
Rojin Kabaiş, 20 Mart 2003 doğumlu, Diyarbakırlı genç bir üniversite öğrencisiydi. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü birinci sınıf öğrencisi olan Kabaiş, eğitimi için Diyarbakır'dan Van'a gelmişti. Hayatı, 27 Eylül'de kaybolduğu haberiyle trajik bir şekilde kamuoyunun gündemine oturdu. 18 gün süren umutsuz arama çalışmalarının ardından, cansız bedeni 15 Ekim 2024 tarihinde, 21 yaşındayken, Van Gölü kıyısında, Tuşba ilçesine bağlı Mollakasım sahilinde bulundu.
Van Adli Tıp Kurumu'nda (ATK) ceset üzerinde yapılan ilk incelemeler, olayın niteliği hakkında baştan itibaren çelişkili sinyaller verdi. İlk raporda Kabaiş'in vücudunda kesici veya ateşli silah yarasına ya da kemik kırığına rastlanmadığı tespit edildi. Ancak bu bulgulara rağmen, vücudun özellikle boyun, diz ve kol bölgelerinde belirgin renk değişiklikleri (morarmalar) gözlemlendi. Bu renk değişiklikleri, fiziksel zorlama veya darp ihtimalini ciddi şekilde düşündüren ilk adli işaretlerdi. Kesin ölüm nedeninin belirlenmesi amacıyla kritik kan, idrar ve iç organ örnekleri ileri analiz için İstanbul Adli Tıp Kurumu'na gönderildi.
Şüpheli Ölümün İlk İşaretleri
Soruşturmanın ilerleyen aşamalarında hazırlanan otopsi raporunda, Rojin Kabaiş'in kesin ölüm nedeninin suda boğulma olduğu tespit edildi. Ancak bu tespit, olayın intihar mı yoksa cinayet mi olduğu yönündeki tartışmaları sona erdirmedi, aksine daha da derinleştirdi. Van Barosu Kadın Hakları Merkezi, raporda suda boğulma tespiti olmasına rağmen, boğulmanın hangi yolla gerçekleştiğine dair (zorlama, kaza veya intihar) hiçbir açıklamanın bulunmadığını vurguladı.
Bu eksik boğulma tespiti, soruşturmanın ilk aşamasında dahi dosyanın kasten açık bırakılma veya intihar tezine yönlendirilme eğilimi taşıdığını düşündürttü. Zorlama izleri (vücuttaki renk değişiklikleri ) mevcutken, olayın niteliğini netleştirmemek, yetkililerin intihar tezine sığınma kolaycılığını seçtiği eleştirilerini güçlendirdi. Rojin'in babası Nizamettin Kabaiş de kızının intihar etmediğini kesin bir dille ifade ederek , dosyanın takipsizlik kararıyla sonuçlanmaması için sonuna kadar hukuki mücadele vereceğini belirtti. Ailenin ve Baroların olayın hemen ardından "intihar" tezine karşı çıkması, delillerin manipülasyonu kaygısının yüksek olduğunu gözler önüne serdi.

Ölüm Zamanının İhmali: 18 Günlük Karanlık
Rojin Kabaiş davasında en çarpıcı adli bulgulardan biri, ölüm zamanının tespitine dair hazırlanan ek raporla ortaya çıktı. Bu raporda, genç kızın kaybolduğu gün olan 27 Eylül'de öldüğü ve arandığı 18 gün boyunca Van Gölü’nde kaldığı kesinleşti. Bu kritik zaman tespiti, soruşturmanın fail veya faillerin bulunması için 27 Eylül odaklı delil toplamaya yoğunlaşması gerektiği zorunluluğunu işaret etti.
Ancak bu tespit, beraberinde çözülmemiş ciddi fiziksel çelişkileri getirdi. Rojin'in suya girdiği tahmin edilen nokta ile cansız bedeninin bulunduğu Molla Kasım Köyü sahili arasında 24 kilometrelik devasa bir mesafe bulunuyordu. Bu 24 kilometrelik sürüklenme muamması, intihar veya kaza tezini zayıflatan güçlü bir göstergedir. Eğer ölüm ani bir şekilde gerçekleşmemiş olsaydı veya cansız bedeni hemen göle bırakılmamış olsaydı, bu kadar uzun bir sürüklenme mesafesi açıklanamayabilirdi. Bu durum, bedenin ya bilinçsiz/ölü halde akıntıya bırakıldığını ya da göle atılma noktasının fail tarafından kasıtlı olarak gizlendiğini düşündürmektedir.
Soruşturmanın aydınlatılamayan diğer ihmal zinciri, kaybolan maddi ve dijital delillerle ilgilidir. Yurttan çıkarken giydiği sarı terliğin akıbeti halen bilinmemektedir. Ayrıca, soruşturmanın ilerlemesi için hayati önem taşıyan cep telefonunun şifresi uzun süre çözülememiştir. Bir üniversite öğrencisinin telefonundaki veriler, son saatlerini aydınlatmak için kritik öneme sahipken, şifre çözme işleminin gecikmesi, dijital delillerin soğumasına veya zamanaşımına uğramasına neden olmuştur. Bu teknolojik ve fiziksel ihmaller zinciri, soruşturmayı etkisiz kılan "cevapsız sorular" listesini uzatmıştır.
Medyanın Rolü ve İntihar Algısı Oluşturma Çabası
Soruşturmadaki kurumsal gecikmelere paralel olarak, dosyanın seyrini intihar yönünde belirlemeye yönelik bir algı yönetimi çabası da gözlemlendi. Bazı ana akım medyada, Adli Tıp Kurumu (ATK) raporunun "seçilmiş bölgelerinin" servis edildiği ve Rojin'in intihardan dolayı hayatını kaybettiğine dair bir algı oluşturulmaya çalışıldığı iddia edildi.

Soruşturmanın Kritik Dönüm Noktası: İki Erkek DNA’sı Sırrı ve Kurumsal Engeller
Rojin Kabaiş dosyasındaki en kritik ve çarpıcı gelişme, genç kadının vücudunda yabancı biyolojik izlerin bulunmasıdır. Baba Nizamettin Kabaiş’in bu konudaki iddiaları, hazırlanan ek raporda doğrulandı: Rojin’in vücudunda iki farklı erkeğe ait DNA tespit edildi. Bu bulgu, olayın bir intihar olamayacağını gösteren ve soruşturmanın seyrini kökten değiştirme potansiyelini taşıyan en güçlü fiziki delil olma özelliği taşıdı.
DNA Örneklerinin Kaynağı: Geciken Hayati Bilgi
DNA tespiti, tek başına cinayet şüphesini güçlendirse de, asıl infial, Adli Tıp Kurumu'nun (ATK) bu örneklerin vücudunun hangi bölgelerinden alındığına dair kritik bilgiyi yaklaşık bir yıl boyunca açıklamamasıyla yaşandı.
Van ve Diyarbakır Barolarının soruşturmada "ciddi ihmaller" olduğu iddiasıyla ATK hakkında suç duyurusunda bulunmasının ardından, kurum 10 Ekim tarihli raporunda hayati bir ek bilgiye yer vererek DNA örneklerinin nerede bulunduğunu açıkladı.
DNA'nın bu bölgelerde bulunması, dosyanın hukuken bir "şüpheli ölüm" olmaktan çıkıp, yüksek olasılıkla bir "cinsel saldırı ve cinayet" soruşturmasına dönmesi gerektiğini gösteren tartışılmaz bir fiziksel delil olduğu iddia edildi.
DNA Delilinin Bulaşma Tartışması
DNA bulgusunun cinayet şüphesini güçlendirmesine rağmen, Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan raporda kritik bir şerh düşülmüştür. Raporda, iki farklı erkeğe ait DNA analizlerinin sonuçları yer almakla birlikte, Rojin’in cansız bedeninin bulunduğu yerden bulaşma riskinin bertaraf edilmediği vurgulanmıştır.

Baroların ve Hukuk Kuruluşlarının Hamleleri
Rojin Kabaiş davası, sadece bir cinayet soruşturması olmaktan çıkıp, adaletin sağlanması sürecine dönüştü.
Barolar, bazı hayati eksik bilgilerin soruşturmanın seyrini doğrudan ve olumsuz etkilediğini savunmaktadır.
Baba, Kızının İntihar Etmediğini Düşünüyor
Baba Nizamettin Kabaiş’in mücadelesi kişisel bir adalet arayışını aşmıştır. Kabaiş, kızının intihar ihtimalini hiç düşünmediğini sürekli belirterek olayın aydınlatılmasını istemiştir.




