Pamukçu, “Ramazan ayı, oruç tutanlar için beslenme ve yaşam
şeklinin değiştiği bir aydır. Yeterli ve dengeli beslenmenin sürdürülebilmesi
için günün oruç tutulmayan bölümünde en az 2 öğünü tamamlamak ve sahur öğününü
atlamamak gerekir. Sahura kalkılmaması ya da sahurda sadece su
içilmesinin zararlı olduğu unutulmamalıdır. Çünkü bu beslenme tarzı açlık kan
şekerinin daha erken saatlerde düşmesine ve buna bağlı olarak günün daha
verimsiz geçmesine neden olmaktadır. Bu durumun aksine eğer sahur öğünü, ağır
yemeklerden oluşursa gece metabolizma hızı düştüğü için yemeklerin yağa dönüşme
hızı ve kilo alma riski artmaktadır. Sahurda süt, yoğurt, peynir, yumurta, tam
tahıllı ekmek gibi besinlerden oluşan hafif bir kahvaltı yapılabilir ya da
çorba, zeytinyağlı yemekler, yoğurt ve salatadan oluşan bir öğün tercih
edilebilir. Gün içerisinde aşırı acıkma problemi olanların midenin boşalma
süresini uzatarak acıkmayı geciktiren kuru fasulye, nohut, mercimek, bulgur pilavı
gibi yemekleri tüketmesi; aşırı yağlı, tuzlu ve ağır yemekler ile hamur
işlerinden uzak durulması uygun olacaktır” dedi.
Sıvı tüketimine dikkat!
İftar sofraları için hazırlanan yiyeceklerin tüketim
miktarının da önemli olduğuna dikkat çeken Pamukçu, “İftar sofralarında bir
insana yetecek yemeğin 2-3 kat fazlası bulunabilmektedir. İftarda kan şekeri
çok düşük olduğundan kısa sürede çok miktarda besin tüketme isteği doğmaktadır.
Çok hızlı bir şekilde ve çok yüksek miktarda besin tüketilmemeli. Aksi takdirde
bu durum hem sağlık açısından risk oluşturabilir hem de ilerleyen günlerde kilo
alımına zemin hazırlayabilir. Yeterince sıvı alınmaması durumunda ise su ve
mineral kaybı sonucu bayılma, bulantı, baş dönmesi gibi sağlık problemleri
yaşanabilmektedir. Susama hissi duymasanız bile iftar ve sahur arasında sık sık
su için. İftardan 1-2 saat sonra kısa mesafeli yürüyüşler yapmak da sindirime
yardımcı olacaktır” dedi. EKREM GÜLŞEN




