Mehmet Akif İnan vefat yıl dönümünde anıldı Mehmet Akif İnan vefat yıl dönümünde anıldı

Büyük zatlar bela ve musibetlerin defedilmesi, bela ve musibetlerden kurtulmak için bu duayı okumuşlardır.

La ilahe illallahül melikül hakkul mübin

Okunuşu: "La ilahe illallahül melikül hakkul mübin"

Anlamı: “Bütün saltanat ve hükümranlık kendisinin olan (Melik) ve apaçık yegane hakikatin ta kendisi olan Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur.”

Muhammedün rasulullahi sadikul vadil emin

Okunuşu: "Muhammedün rasulullahi sadikul vadil emin"

Anlamı: Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- Allah Teala’nın, vaadinde sadık ve güvenilir bir Rasulüdür.

Fazileti

Kelime-i tevhid, Allah’tan başka ibadete layık hiçbir varlığın olmadığını ilan etmektir. Bir anlamda faniliğin içine girmek ve hakikatte “Baki” olanın ancak Allah olduğunun şuur ve idrakine ermektir.

Ebu Hüreyre -radıyallahu anh’tan rivayet edildiğine göre Allah Rasulü -sallallahu aleyhi ve sellem- ashab-ı kirama hitaben:

“–İmanınızı yenileyiniz!” buyurdu.

Ashab-ı kiram:

“–Ey Allah’ın Rasulü, imanımızı nasıl yenileyelim?” diye sordular.

Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- de:

“–‘La ilahe illallah’ sözünü çokça söyleyiniz!” cevabını verdi. (Ahmed, II, 359; Hakim, IV, 285/7657)

Kelime-i tevhid, sadece lafızda kalmamalı, mutlaka kalpte yer etmelidir. Vahdaniyyet-i ilahiyye, engin bir tefekkür ve şuurla gönle tam bir şekilde işlemelidir. Tevhid inancı, eksik telakkilerle bir yara almamalıdır. Zira kalp, nefsaniyetin işgaline maruz kalırsa, tevhid anlayışı da yaralanacaktır. Bu itibarla kalbin, nefsin şirretinden ve hoyratlığından korunması gerekiyor.

Seherde çekilen kelime-i tevhidlerin mana ve muhtevasının gündüzlere de intikal etmesi lazımdır. Gündüz ne kadar “La ilahe”nin manasıyla yoğrulup masiyetten uzaklaşabiliyor ve “İllallah”ın muhtevasına girip Cenab-ı Hak’la beraberliği temin edebiliyoruz? “Muhammedün Rasulullah”ın hakkını verme adına, Efendimiz’i ne kadar örnek alabiliyoruz? İşte kelime-i tevhidlerimiz, gönlümüzde böyle telkinlere vesile olabilmelidir.

Cenab-ı Hak, kelime-i tevhidi yaşamamızı, Zat-ı uluhiyetini sevmemizi istiyor. Bunun için de “La ilahe” diyerek, bilhassa kalpte putlaşmaya başlayan her ne var ise reddetmek ve kalbi onlardan bütünüyle boşaltmak gerekiyor. Zira Rabbimiz, nefsimizin veya başkalarının putperesti olmaktan, yani zahir ve batın bütün putperestliklerden sıyrılmamızı istiyor. “İllallah” diyerek de kalbin yalnız Cenab-ı Hakk’a tahsis edilmesi gerektiğini bizlere hatırlatıyor.

Kelime-i tevhidi kamil manada yaşayabilmenin neticesi, Rabbimizin cemal sıfatlarının üzerimizde tecelli etmesidir.

Mesela “er-Rahman” ismi bizde tecelli edecek olursa, merhametimiz amm/umumi ve şamil/kuşatıcı olur. Yani Halık’ın nazarıyla mahlukata bakış tarzı kazanır ve şefkatimizi yalnız kendimize ve yakınlarımıza değil bütün yaratılmışlara karşı göstermiş oluruz.

“el-Afüv” sıfatı tecelli ederse, Allah’ın kullarının bize karşı işlemiş oldukları kusur ve hatalarını kolayca affetmek mümkün hale gelir. İman edenlere karşı gönlümüzde bir kin ve intikam duygusuna yer kalmaz.

“el-Vedud” ismi tecelli ederse, müseccel Allah düşmanları hariç, herkese ve her şeye karşı derin bir muhabbet besleriz.

Hülasa seherde başlayan tevhidin ruhaniyeti önce gönüllerimizi ve sonra da gece ve gündüzümüzü ihata ederse, son nefesimiz, yani dünyadaki her şeye büyük veda, kelime-i tevhidin ruhaniyeti ile -inşaallah- bir şeb-i arusa dönüşür.

Editör: Editör