Büyük zatlar bela ve musibetlerin defedilmesi, bela ve musibetlerden kurtulmak için bu duayı okumuşlardır.
La ilahe illallahül melikül hakkul mübin
Okunuşu: "La ilahe illallahül melikül hakkul mübin"
Anlamı: “Bütün saltanat ve hükümranlık kendisinin
olan (Melik) ve apaçık yegane hakikatin ta kendisi olan Allah’tan başka hiçbir
ilah yoktur.”
Muhammedün rasulullahi sadikul vadil emin
Okunuşu: "Muhammedün rasulullahi sadikul vadil
emin"
Anlamı: Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- Allah
Teala’nın, vaadinde sadık ve güvenilir bir Rasulüdür.
Fazileti
Kelime-i tevhid, Allah’tan başka ibadete layık hiçbir
varlığın olmadığını ilan etmektir. Bir anlamda faniliğin içine girmek ve
hakikatte “Baki” olanın ancak Allah olduğunun şuur ve idrakine ermektir.
Ebu Hüreyre -radıyallahu anh’tan rivayet edildiğine göre
Allah Rasulü -sallallahu aleyhi ve sellem- ashab-ı kirama hitaben:
“–İmanınızı yenileyiniz!” buyurdu.
Ashab-ı kiram:
“–Ey Allah’ın Rasulü, imanımızı nasıl yenileyelim?” diye
sordular.
Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- de:
“–‘La ilahe illallah’ sözünü çokça söyleyiniz!” cevabını
verdi. (Ahmed, II, 359; Hakim, IV, 285/7657)
Kelime-i tevhid, sadece lafızda kalmamalı, mutlaka kalpte
yer etmelidir. Vahdaniyyet-i ilahiyye, engin bir tefekkür ve şuurla gönle tam
bir şekilde işlemelidir. Tevhid inancı, eksik telakkilerle bir yara
almamalıdır. Zira kalp, nefsaniyetin işgaline maruz kalırsa, tevhid anlayışı da
yaralanacaktır. Bu itibarla kalbin, nefsin şirretinden ve hoyratlığından
korunması gerekiyor.
Seherde çekilen kelime-i tevhidlerin mana ve muhtevasının
gündüzlere de intikal etmesi lazımdır. Gündüz ne kadar “La ilahe”nin manasıyla
yoğrulup masiyetten uzaklaşabiliyor ve “İllallah”ın muhtevasına girip Cenab-ı
Hak’la beraberliği temin edebiliyoruz? “Muhammedün Rasulullah”ın hakkını verme
adına, Efendimiz’i ne kadar örnek alabiliyoruz? İşte kelime-i tevhidlerimiz,
gönlümüzde böyle telkinlere vesile olabilmelidir.
Cenab-ı Hak, kelime-i tevhidi yaşamamızı, Zat-ı uluhiyetini
sevmemizi istiyor. Bunun için de “La ilahe” diyerek, bilhassa kalpte putlaşmaya
başlayan her ne var ise reddetmek ve kalbi onlardan bütünüyle boşaltmak
gerekiyor. Zira Rabbimiz, nefsimizin veya başkalarının putperesti olmaktan,
yani zahir ve batın bütün putperestliklerden sıyrılmamızı istiyor. “İllallah”
diyerek de kalbin yalnız Cenab-ı Hakk’a tahsis edilmesi gerektiğini bizlere
hatırlatıyor.
Kelime-i tevhidi kamil manada yaşayabilmenin neticesi,
Rabbimizin cemal sıfatlarının üzerimizde tecelli etmesidir.
Mesela “er-Rahman” ismi bizde tecelli edecek olursa,
merhametimiz amm/umumi ve şamil/kuşatıcı olur. Yani Halık’ın nazarıyla mahlukata
bakış tarzı kazanır ve şefkatimizi yalnız kendimize ve yakınlarımıza değil
bütün yaratılmışlara karşı göstermiş oluruz.
“el-Afüv” sıfatı tecelli ederse, Allah’ın kullarının bize
karşı işlemiş oldukları kusur ve hatalarını kolayca affetmek mümkün hale gelir.
İman edenlere karşı gönlümüzde bir kin ve intikam duygusuna yer kalmaz.
“el-Vedud” ismi tecelli ederse, müseccel Allah düşmanları
hariç, herkese ve her şeye karşı derin bir muhabbet besleriz.
Hülasa seherde başlayan tevhidin ruhaniyeti önce
gönüllerimizi ve sonra da gece ve gündüzümüzü ihata ederse, son nefesimiz, yani
dünyadaki her şeye büyük veda, kelime-i tevhidin ruhaniyeti ile -inşaallah- bir
şeb-i arusa dönüşür.