Sülün, kadının toplumdaki yerine değinerek, 'Kadın, insani
anlamda eşit hak ve hukuka sahip olsa da fıtrî olarak erkekten farklıdır' dedi.
Toplumsal huzur ve barışın sağlanmasının ancak akıl ve ruh
sağlığı yerinde bireylerin yetişmesi ile mümkün olabileceğini, bu bireyleri
yetiştirecek olanın da yine kadın olduğunu belirten Sülün, anneliğin
küçümsenmemesi ve kutsal kabul edilmesi gerektiğini söyledi.
Kadının toplumsal, çalışma, siyasi ve ev hayatına dair
değerlendirmelerde bulunan HÜDA PAR Genel İdare Kurulu Üyesi Aynur Sülün,
kadının toplumsal hayattaki yerinin önemine dikkat çekerek, HÜDA PAR'ın bu
yönde geliştirdiği projeleri aktardı.
Kadınların çalışmak zorunda bırakıldığı için değil, kendi
isteği ve iradesiyle çalışmayı tercih etmesi gerektiğini vurgulayan Sülün,
"Kadının cinsel ve ekonomik istismarının önüne geçilmelidir. Örneğin, bir
ürün pazarlanırken kadının bedeninin pazarlanması, onun
değersizleştirilmesidir. Onun bedeninin ve cinselliğinin kullanılması,
metalaştırılmasıdır. Kadın 'Ahsen'i Takvim' olarak yaratılmış, 'Eşref-i Mahlûk'
olan varlıktır. Onun için onun değerini düşürecek onu değersizleştirecek
çalışma ortamlarından kadın korunmalıdır. Kadının bedeni üzerinde kâr elde
edilmesinin önüne geçilmeli; kadının bedeni kâr elde etmenin bir aracı olarak
kullanılmamalıdır. HÜDA PAR olarak diyoruz ki: 'Kadının çalışma şartları, kadının
fıtratına göre düzenlenmelidir.' Kadın fıtrî olarak erkekten farklı
yaratılmıştır. İnsani anlamda eşit hak ve hukuka sahip olsa da fıtri olarak
yani psikolojik, biyolojik ve fizyolojik olarak erkekten farklıdır. İşte bu
farklılıklar göz önünde bulundurularak, kadının çalışma şartları ona göre
dizayn edilmeli, hayatın zor şartları altında çalışmasının önüne geçilmeli,
fıtratına ve yapısına uygun işlerde istihdam etmesi sağlanmalı ve teşvik
edilmelidir." diye konuştu.
"KADINI SİYASİ HAYATTAN MAHRUM ETMEK, TOPLUMUN GELECEĞİ
AÇISINDAN BÜYÜK BİR TEHDİTTİR"
Kadınların siyasette aktif bir şekilde rol alması
gerektiğini söyleyen Sülün, "Kadın siyasi hayatın içerisinde hem
hemcinslerinin hem de tüm toplumun temsilcisi olarak bulunabilmelidir. Kadını
siyasi hayattan mahrum etmek, toplumun geleceği açısından büyük bir tehdittir.
Onun temsil hakkı önlenmemeli, temsil hakkının önüne geçilmemelidir. Toplumun
yarısı kadındır, diğer yarısı da kadınların yetiştirmiş olduğu erkeklerdir. O
halde, siyasette kadınlar aktif bir şekilde toplumun sorunlarını gündeme
getiren temsilciler olabilmelidirler." şeklinde konuştu.
"HİÇBİR MESLEK ANNELİKTEN DAHA ÖNEMLİYMİŞ GİBİ BİR ALGI
OLUŞTURULMAMALIDIR"
'Toplumsal huzur ve barışın sağlanması ancak akıl ve ruh
sağlığı yerinde bireylerin yetişmesi ile mümkündür' diyen Sülün, sözlerine
şöyle devam etti: "Bu bireyleri yetiştirecek olan da yine kadındır. Onun
için annelik küçümsenmemeli ve kutsal kabul edilmelidir. Çünkü annelik birçok
mesleğin bir arada icra edilmesi gibi önemli bir vazifedir.
Değersizleştirilmemeli, değersizleştirilmesi yönünde algı yürütülmemelidir. Hiç
bir meslek annelikten daha önemliymiş gibi bir algı oluşturulmamalıdır.
İnsanoğlu değerlidir, insanoğlunun yetişme aşamasında ise annenin rolü önemli
derecede büyüktür. Bir anne olmak, anneliği icra etmek başkalarının işinde
çalışmaktan daha önemsiz görünmemelidir. Çalışma koşulları, annelerin
çocuklarıyla daha fazla ilgilenebileceği ve onları eğitebileceği bir şekilde
düzenlenmelidir. Biz diyoruz ki: 'Yirmi beş yıl boyunca evli kalmış kadınlara
emeklilik hakkı tanısın, onların annelikleri ve ev hanımlıkları
değerlendirilsin ve ödüllendirilsin. Ev hanımlığı vasıfsız bir emekmiş gibi
algı yürütülmekten vazgeçilsin."
Muhalefeti kadın konusunda samimi bulmadıklarını ifade eden Sülün,
"Eğer gerçekten samimi olsalardı, kendi içlerinde yaşanan kadın istismarı
vakalarına tepki gösterirlerdi. En içten ve şiddetli bir şekilde tepkilerini
dile getirir, içlerindeki istismarcıların cezalandırılması yönünde gereken
adımı atarlardı." dedi.
"AİLE SORUNLARINI ÇÖZME ADINA HEYETLER
OLUŞTURULSUN"
6284 sayılı kanunun yürürlükte olduğu dönemde kadına
şiddetin azalmadığına tam tersi arttığına vurgu yapan Sülün, şunları kaydetti:
"Yaşanan sorunlarda sadece kadının beyanının esas alınması aileye daha
fazla zarar vermiş ve aynı zamanda birçok istismara kapı açmıştır. Biz diyoruz
ki: 'Aile sorunlarını çözme adına heyetler oluşturulsun ve iki tarafın da
beyanı esas kabul edilsin. Ailenin kurucu üyeleri olan erkek de kadın da
dinlensin ve sorunların sebeplerini inilerek çözüm yollarına başvurulsun.' Her
sorun kendi bünyesinde, kendi bileşenleri ile birlikte ele alınarak ve o
şekilde çözüme gidilsin. Şiddetin sebepleri tek tek ele alınmadan, çözüme
kavuşmanın mümkün olmadığını zaman geçtikçe hepimiz müşahede ediyoruz."
(İLKHA)



