Türk Medeni Kanunu'na göre, bir eşin boşanmak istememesi, diğer eşin boşanma hakkını tek başına engellemez. Yani, kadın boşanma davası açtığında erkeğin "kabul etmiyorum" veya "boşanmak istemiyorum" demesi, davanın otomatik olarak reddedileceği veya boşanmanın imkansız olduğu anlamına gelmez. Bu durum, sadece boşanma davasının türünü ve işleyiş şeklini değiştirir.
Bu noktada süreç, "anlaşmalı boşanma" olmaktan çıkar ve "çekişmeli boşanma" adı verilen bir hukuki yola girer. Anlaşmalı boşanmada tarafların her konuda uzlaşması şartken, çekişmeli boşanmada artık bir anlaşma zemini aranmaz; bunun yerine davayı açan tarafın (kadının), boşanmayı neden istediğini ve evlilik birliğinin devamının kendisi için neden çekilmez hale geldiğini kanıtlaması gerekir. Kısacası, erkeğin davayı kabul etmemesi süreci uzatır ve bir ispat mücadelesine dönüştürür, ancak boşanma kapısını kesinlikle kapatmaz. Bu yazımızda, bu sürecin nasıl işlediğini, kadının haklarını ve mahkemenin neye göre karar verdiğini detaylarıyla inceleyeceğiz.
Anlaşmalı Boşanmadan Çekişmeli Boşanmaya Geçiş
Boşanma sürecinin en hızlı ve en az yıpratıcı yolu "anlaşmalı boşanma"dır. Bunun için evliliğin en az bir yıl sürmüş olması ve eşlerin boşanma kararının yanı sıra, nafaka, velayet, tazminat ve mal paylaşımı gibi tüm sonuçları üzerinde tam bir mutabakata varmış olmaları gerekir. Taraflar, hazırladıkları bir protokol ile mahkemeye başvurduğunda, hakim genellikle tek celsede boşanma kararını verir. Ancak erkeğin boşanmayı kabul etmemesi, bu uzlaşma zemininin olmadığını gösterir ve anlaşmalı boşanma ihtimalini ortadan kaldırır.
İşte bu noktada dava, "çekişmeli boşanma"ya dönüşür. Bu dava türünde artık "anlaşıyoruz" beyanı değil, "haklı sebeplerim var" iddiası esastır. Davayı açan kadın, dava dilekçesinde boşanmak istemesinin gerekçelerini somut olaylara dayanarak açıklamak zorundadır. Erkeğin "kabul etmiyorum" demesi, aslında "senin iddia ettiğin boşanma sebepleri doğru değil veya boşanmayı gerektirecek kadar ağır değil" anlamına gelir. Bu andan itibaren top, mahkemenin sahasına geçer ve hakim, kimin haklı olduğunu deliller ışığında tespit etmeye çalışır.
İspat Yükümlülüğü ve Geçerli Boşanma Sebepleri
Çekişmeli boşanma davasının kilit noktası "ispat yükümlülüğü"dür. Yani, iddialarını kanıtlamakla yükümlü olan taraf, davayı açan eştir. Kadın, evlilik birliğinin yürümemesinde erkeğin kusurlu olduğunu veya en azından bu evliliğin devamının kendisinden beklenemeyecek derecede temelinden sarsıldığını ispat etmek zorundadır. Türk Medeni Kanunu, boşanma sebeplerini belirli başlıklar altında toplamıştır. Davanın bu sebeplerden bir veya birkaçına dayandırılması gerekir.
Bu sebeplerin en yaygını, "evlilik birliğinin temelinden sarsılması"dır (halk arasında bilinen adıyla şiddetli geçimsizlik). Fiziksel veya psikolojik şiddet, hakaret, aşağılama, güven sarsıcı davranışlar, ekonomik baskı, eşe ve ailesine karşı ilgisizlik gibi pek çok durum bu kapsama girer. Bunun dışında zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk ve akıl hastalığı gibi özel boşanma sebepleri de bulunmaktadır. Kadın, bu iddialarını tanık beyanları, mesaj kayıtları, sosyal medya paylaşımları, banka dökümleri, darp raporları gibi her türlü hukuka uygun delil ile desteklemelidir.
Dava Süreci ve Mahkemenin Rolü
Erkeğin boşanmayı kabul etmemesi, dava sürecinin uzamasına neden olur. Çekişmeli boşanma davası; dava dilekçesinin sunulması, erkeğin buna cevap vermesi, tarafların karşılıklı olarak ikinci dilekçelerini sunması, ön inceleme duruşması, delillerin toplandığı ve tanıkların dinlendiği tahkikat duruşmaları ve son olarak sözlü yargılama ve karar duruşması gibi aşamalardan oluşur. Bu süreç, mahkemenin yoğunluğuna ve davanın karmaşıklığına göre bir yıldan birkaç yıla kadar sürebilir.
Bu süreçte hakim, tarafsız bir şekilde tüm delilleri toplar ve tanıkları dinler. Erkeğin "boşanmak istemiyorum" demesi, hakimin kararını tek başına etkilemez. Hakim, sunulan delillere ve tanık anlatımlarına bakarak evlilik birliğinin davacı kadın için gerçekten çekilmez hale gelip gelmediğini değerlendirir. Eğer kadının iddiaları ispatlanırsa ve evliliğin devamında taraflar ve çocuklar için korunmaya değer bir yarar kalmadığına kanaat getirirse, erkeğin itirazına rağmen boşanma kararı verecektir. Hakimin önceliği, tarafların ne istediğinden çok, evliliğin objektif olarak bitip bitmediğidir.
Nafaka, Velayet ve Tazminat
Mahkeme, erkeğin itirazına rağmen boşanmaya karar verirse, boşanmanın sonuçları hakkında da hüküm kurar. Bu noktada, süreç boyunca kimin ne kadar kusurlu olduğu büyük önem taşır. Mahkeme;
- Velayet: Varsa ortak çocukların velayetini, çocuğun üstün yararını gözeterek anneye veya babaya verir.
- Nafaka: Kadının ve çocukların geçimini sağlamak amacıyla dava süresince "tedbir nafakası", boşanma sonrası için ise kadın için "yoksulluk nafakası" ve çocuklar için "iştirak nafakası" bağlanmasına karar verebilir.
- Tazminat: Boşanmaya neden olan olaylarda daha az kusurlu olan eş, diğer eşten uğradığı zararlar için "maddi ve manevi tazminat" talep edebilir. Sonuç olarak, eşinizin boşanmayı kabul etmemesi moralinizi bozmamalıdır. Bu durum, yasal haklarınızı aramanıza engel değildir. Sadece daha hazırlıklı ve sabırlı olmanız gereken, profesyonel bir hukuki destek almanın (bir avukatla çalışmanın) hayati önem taşıdığı bir sürece girdiğiniz anlamına gelir. Haklı sebepleriniz ve bunları destekleyen delilleriniz olduğu sürece, Türk hukuku size boşanma hakkını tanıyacaktır.

