İsmet İnönü, Türkiye siyasetinin ve askeri tarihinin en önemli figürlerinden biridir. Asıl adı Mustafa İsmet İnönü olan devlet adamı, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinden başlayarak Cumhuriyet’in kuruluşuna, gelişmesine ve çok partili hayata geçiş sürecine kadar pek çok önemli döneme bizzat tanıklık etmiş ve yön vermiştir. Askerlikten devlet adamlığına uzanan bu geniş kariyeri boyunca İnönü, hem Atatürk’ün en yakın silah ve dava arkadaşlarından biri olmuş hem de Cumhuriyet’in ikinci Cumhurbaşkanı olarak Türkiye tarihine damgasını vurmuştur.
İsmet İnönü, 24 Eylül 1884 tarihinde İzmir’de doğmuştur. Babası Reşit Bey, annesi Cevriye Hanım’dır. Aslen Malatyalı olan ailesi, o dönemde memuriyet nedeniyle İzmir’de bulunmaktaydı. İsmet İnönü’nün çocukluk yılları, Osmanlı İmparatorluğu’nun çalkantılı dönemlerine denk gelmiştir. Eğitim hayatına Sivas’ta başlamış, ardından İstanbul’a giderek Mülkiye İdadisi’ni bitirmiştir. Ancak onun asıl ilgisi mühendislik ve askerlik alanındaydı. Bu nedenle Mühendishane-i Berrî-i Hümâyun’a (Kara Harp Okulu) girmiş, 1903 yılında teğmen olarak mezun olmuştur. Daha sonra Harp Akademisi’ni 1906 yılında birincilikle bitirerek kurmay subay olmuştur.
İsmet İnönü, genç yaşta askeri görevlerde kendini göstermiştir. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Osmanlı Ordusu’nun modernleşmesi çabalarına katılmış, Yemen ve Trablusgarp gibi uzak cephelerde görev yapmıştır. Balkan Savaşları sırasında Edirne’nin savunmasında önemli bir rol üstlenmiştir. Bu dönemde Mustafa Kemal (Atatürk) ile tanışmış, aralarında hayat boyu sürecek olan dostluk ve iş birliği başlamıştır. İkisi de ordu içinde reform isteyen, çağdaş düşüncelere sahip subaylardandı.
Birinci Dünya Savaşı sırasında İsmet İnönü, Doğu Cephesi’nde görev almış ve savaşın çeşitli bölgelerinde komutanlık yapmıştır. Mondros Mütarekesi’nin ardından Osmanlı Ordusu’nun terhis edilmesiyle birlikte o da görevinden ayrılmış, ancak kısa süre sonra Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde başlatılan Milli Mücadele’ye katılmıştır. 1920 yılında kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinde Genelkurmay Başkanlığı görevini üstlenmiştir. İnönü, Kurtuluş Savaşı’nda Batı Cephesi Komutanı olarak büyük bir sorumluluk taşımıştır.
1921 yılında Yunan kuvvetlerine karşı kazanılan Birinci ve İkinci İnönü Savaşları, onun hem askeri hem de siyasi kariyerinde bir dönüm noktası olmuştur. Bu zaferler, Türk ordusunun moralini yükseltmiş, TBMM’nin otoritesini güçlendirmiştir. Mustafa Kemal Paşa, bu başarılardan dolayı ona “İnönü” soyadını vermiştir. Bu savaşlar aynı zamanda onun adının Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinde sembolleşmesini sağlamıştır. İnönü, Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz hazırlıklarında da önemli katkılar sunmuş, ordunun yeniden yapılanmasında aktif rol oynamıştır.
Cumhuriyet’in ilanından sonra İsmet İnönü, askeri görevlerini bırakarak siyasete yönelmiştir. 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Başbakanı olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk’ün en güvendiği çalışma arkadaşı olarak Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) kuruluşunda yer almıştır. İnönü’nün başbakanlık döneminde Türkiye, Lozan Antlaşması’nın getirdiği yeni dengeler içinde ekonomik ve toplumsal yapılanmasını sürdürmeye çalışmıştır. Bu dönemde eğitimde laikleşme adımları, hukuk reformları, sanayileşme çabaları ve kadınlara tanınan haklar gibi pek çok önemli reform hayata geçirilmiştir.
1923-1937 yılları arasındaki uzun başbakanlık döneminde İnönü, Atatürk ile zaman zaman fikir ayrılıkları yaşamıştır. 1937 yılında ekonomi politikaları ve bazı yönetim konularındaki anlaşmazlıklar nedeniyle görevden ayrılmıştır. Ancak bu ayrılık, aralarındaki saygı ve dostluğu ortadan kaldırmamıştır. Atatürk’ün 1938 yılında vefat etmesinin ardından, 11 Kasım 1938 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Böylece Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci Cumhurbaşkanı olmuştur.
İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı dönemi, Türkiye için oldukça zor bir döneme denk gelmiştir. İkinci Dünya Savaşı yıllarında ülkeyi tarafsız tutmak en önemli politik hedeflerinden biri olmuştur. Bu dönemde savaşın yıkıcı etkilerinden uzak durmayı başarmış, diplomatik denge politikasıyla Türkiye’yi hem Nazi Almanyası hem de Müttefik Devletler arasında tarafsız bir konumda tutmuştur. Bu süreçte uyguladığı “denge politikası” bazı kesimlerce eleştirilmiş olsa da Türkiye’nin savaşa girmemesi ülkeyi büyük bir felaketten korumuştur. Ancak savaş yıllarının ekonomik sıkıntıları, kıtlık, karne uygulamaları ve yüksek vergiler halk arasında tepkilere neden olmuştur.
Savaşın bitiminden sonra İnönü, dünya siyasetinde değişen koşulları doğru okuyarak Türkiye’yi çok partili hayata geçirmeye yönlendirmiştir. 1945 yılında Demokrat Parti’nin kurulmasına izin verilmiş, 1946 seçimleriyle çok partili siyasi hayat resmen başlamıştır. 1950 seçimlerinde Demokrat Parti büyük bir zafer kazanmış ve İsmet İnönü’





