Hanya’yı Konya’yı görmek
deyiminin anlamı; bir işin içyüzünü anlamak, aklı başına gelmek, akıllanmak
demektir. Bakalım akıllanmış mıyız?
Biliyorsunuz geçen hafta Konya’da
cinayetlere level atlatan cinayetler işlendi. Bir aile toplu infaz edildi.
Husumetli aileler arasındaki uzun zamandır süren bir anlaşmazlığın, bir
sürtüşmenin neticesi denildi. Kürt oldukları için katledildiler, denildi. Ve
bunların uzantıları olarak daha birçok şey...
Irkçı bir saldırıdır denildi ve
bu söylem üzerinden çok sayıda yorum geliştirildi.
Adli bir vakı’a denildi, aileler
içi bir kavganın, bir çocuk kavgasının son halkası denildi bu söylem üzerinden
de birçok söylem geliştirildi.
Her iki söylem
taraftarları “#Provokasyonagelme” ve “#Konyakatliam” başlıklarıyla
hastag açtılar ve her iki taraf da bu hastagların altını iddia ve yorumlarıyla
doldurdular.
Bu tartışmalar beni 25 yıl
öncesine götürdü. Konya’da ikamet eden bir arkadaşım anlatmıştı: “Kürt
olduğumuz için bize kiralık ev vermeyenler vardı. Önce ırkımızı
araştırıyorlardı. Kürt olduğumuzu öğrendiklerinde de ev vermiyorlardı. Çok zor
bir süreç geçiriyorduk, canıma tak etmişti. Kiralık ev için yine ev bakmaya
gittim. Ev sahibi bana; ‘Nerelisin?’ diye sorduğunda, otomatiğe atarak
Mardinliyim, Kürdüm ve Şafiiyim” dedim. Tepemin tası atmıştı. İçinde bulunduğum
psikolojik halim sesime de yansımıştı. Sinirlenmiştim. Kusura bakma demişti ama
kusura bakmıştım bir kere…
Konya’da ikamet eden başka Kürt
arkadaşlardan da ayrımcılığa maruz kalıp kalmadıklarını sordum. Yirmi beş yılı
aşkın süre zarfında buna benzer münferid olaylarla karşılaşmışlar.
Bu olaydan bağımsız olarak
söylüyorum; Kürt meselesinin ateşinin kıvılcımı batıya sıçramış ve zaman zaman
yangınların çıkmasına sebebiyet vermekte baş ağrılarına yol açmaktadır.
İçişleri Bakanı konuyla alakalı;
“Bunun Türk-Kürt meselesiyle ilgili herhangi bir tarafı söz konusu değildir.
Bunu bu meseleye çekmek altını çizerek söylüyorum, bu saldırı kadar
tehlikelidir ve bu saldırı kadar hem kınanacak hem de alçak bir değerlendirme
olarak nitelendirilecek bir anlayıştır. Kimse ülkenin kardeşliğiyle
uğraşmamalıdır. Bu milleti birbirlerine düşürmek için içeriden ve dışarıdan
körükleyen var” şeklinde bir açıklama yaptı.
Kimse ülkenin kardeşliğiyle
uğraşmamalıdır deniliyor ama ne yazık ki uğraşılıyor işte. Öyleyse kardeşliğe
köklü bir çözüm bulunmalıdır ki, kimse kardeşlikle uğraşacak mecal bulmasın.
Bilindiği üzere AK Parti hükümeti
19 yıldır bu ülkede hüküm sürmektedir. Kanuni Sultan Süleyman’ın 46 yıllık
tahtta kalma rekorunu egale etme yolunda ilerliyorlar, tökezlemeseler şayet…
Valla kusura bakmayın 19 yıl
boyunca hangi kanser hücresi tedavi görseydi yok olurdu. 19 yıl boyunca hangi
hastalık ile mücadele edilseydi kökü kazınırdı. Geçen şu 19 yılın sonunda bugün
bu meseleleri, bu hastalıkları konuşmamalıydık. Görünen o ki, bu konuda iki
arpa boyu yol almamışız.
O şehirlerarası dar yolları
unuttuk, milyonlarca insan o yolları hiç görmedi. Hastaneler aynı şekilde. O
eski hastaneleri, çalışma stillerini unuttuk. Genelkurmay Başkanının ismini
unuttuk. Başbakanlık müessesini unuttuk. Meclisin hararetli bütçe görüşmeleri
tartışmalarını unuttuk. Bizim meseleyi de yani Kürt meselesini de şimdi çoktan
unutmuş olmalıydık. Evet, 19 yıl boyunca kanser hücresi tedavi görseydi
iyileşirdi.
Başa dönecek olursak; Hanya’yı ve
Konya’yı gördük mü? Diye sormuştuk. Yani ne zaman akıllanacağız? Aklımız
başımıza geldi mi? Yanlış soru oldu sanki. Çünkü aklımız başımızda ve hepimiz
aklımızdan memnunuz. Mesela ben aklımı hiçbirinizin aklına değişmem. Hepimizin
aklı bize mübarek olsun. Başka ne diyebiliriz ki?