Bizim bölgemizde tabii Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra büyük fakirlikler, kıtlıklar yaşanmış. Önemli aileler göç etmiş, ilim ehli olanlar bölgeyi terk etmiş, medreseler kapatılmış bu ve benzeri sebeplerden dolayı büyük bir ilmi göç ve aynı zamanda ilimden mahrum olma gerçeğiyle yüz yüze kalınmış. Halife Yusuf tamamen yıkılmış, ilmi açıdan da silsilesini irtidal'a uğratmış bölge için büyük uğraşlar veriyor.
Halife Yusûf Topçu, Şeyh Ahmed-i Hânî'nin Doğubayazıt'ta açtığı ilmi çığırı devam ettiren bir şahsiyettir. Halife Yusûf, Şafii İlmihalini dünyada ilk olarak Kürdçe kaleme alması ile tanınır.
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Salih Geçit ile Halife Yusûf Topçu'nun eserlerini ve bölge insanına hitaben yazmış olduğu Akîdetü’l-İmân adlı eserini tanıtacağız.
Halife Yusûf, Osmanlının son yılları ile Cumhuriyet’in ilk yıllarında yaşamış olan bir âlimdir. Şerh ve Haşiyeler Dönemi ile Yeni İlm-i Kelâm Hareketinin birbirinden ayrıldığı kavşakta yer alması hasebiyle kelâm ilmi açısından araştırmaya değer bir âlim vasfını taşımaktadır.
Bediüzzaman Said-i Nursî'nin medrese arkadaşı
Doğubayazıt'ın Zengezur Köyü (Sarıgül Mahallesi)'nde doğmuştur. Kendisi, Bayazıtlı meşhur müderris Şeyh Muhammed Celâlî’nin öğrencisi olarak onun medresesinde okumuştur. Aynı dönemde Bayazid Medresesi talebesi olan Bediüzzaman Said-i Nursî'nin medrese arkadaşı olma vasfına da sahiptir.
Klasik tasavvuf tarikatlarında mürşid-mürid ilişkisine bağlı özel ve saygın bir topluluk oluşturma yerine tarikat ritüellerine bağlı kalmaksızın irfânî yaşamı sürdürmeyi esas alan yeni bir metot seçmiştir.
Tasavvufî ve irfânî yaşam, halk içinde tanınan ve bilinen ayrı bir grup/tarikat yapılanması halinde değil, halka yayılarak halkla birlikte ve halkla iç içe yaşanmaktadır. Bu sebeple de Halîfe, halktan biri olarak görülmüş ve halk nezdinde büyük bir sevgi ve saygıya nail olmuştur. "Hoca, hocaefendi, seyda, şeyh" hitapları yerine "baba (bavo), dede (kalko)" ifadeleriyle sahiplenilmiştir.
40 yıl boyunca Siyamu’d-Dehr (ara vermeksizin peş peşe tutulan oruç) denilen nafile orucu tutmuş, gecelerini hep teheccüt namazı kılarak ihyâ etmekle geçirmiştir.
Halîfe Yusûf'un hayatında ve fikir dünyasında Ahmed-i Hânî'nin büyük etkisi bulunmaktadır. O da tıpkı Hânî gibi eserlerini Kürdçe yazmış, tasavvuf ve tarikat yaşamını kişisel ibadetleri eda etme temeli üzerine bina etmiş, klasik tarikatlardaki tevbe, intisap, mürit-mürşit ilişkilerinde takip edilen merâsim ve formaliteleri şart koşmamış, zikir, vird, salavat çekmeyi çok önemli görmekle birlikte ilim okumayı tavsiye ve tercih etmiştir.
Halife Yusuf Doğubayazıt'ta doğmuş büyük bir İslam alimi olduğunu belirten Prof. Dr. Mehmet Salih Geçit, kendisinin Şeyh Ahmed-i Hânî hazretlerinin, silsilesini devam ettirdiğini hatırlattı.
"Şeyh Muhammed-i Celali'den de uzun süre ders almıştır"
Halif Yusuf'un hayatı ile ilgili bilgileri aktaran Prof. Dr. Geçit, "1885 yılında Doğubayazıt'ta İshak Paşa Sarayı Topçusu Şerif Ağa'nın oğlu olarak doğmuştur. İlk medrese tahsilatını Zengezur köyünde Molla Ahmet'in yanında yapmış. İlk kitaplarını okuduktan sonra daha sonra Doğubayazıt merkezine giderek orada meşhur Şeyh Muhammed-i Celali'den de uzun süre ders almıştır. Şeyh Muhammed-i Celali, bildiğiniz gibi o da Doğubayazıt'ta yetişmiş büyük alimlerden olup Bediüzzaman Said-i Nursi'nin de hocasıdır. Rahmetli Bediüzzaman Said-i Nursi gençliğinde 13-14 yaşlarında Bitlis ve çevresindeki eğitiminden sonra kendi medrese tahsilatını için Doğubayazıt'a gelip Şeyh Muhammed-i Canali'den 3 ay ders almıştır ve burada 90 kitap okumuştur. İşte Halife Yusuf da tam bu dönemde Şeyh Muhammed-i Celali'nin medresesinde eğitim almaya başlamış ve kendisi Bediüzzaman Said-i Nursi'nin medrese arkadaşlığını yapmıştır. Daha sonra eğitimini tamamlamak üzere Cizre'ye İdil köyüne gitmiştir. Orada Şeyh Muhammed Cezeri'den dersler almıştır. Aynı şekilde Şam'a da bir rehleti (göç, sefer) olmuştur. O bölgede medrese eğitimini tamamladıktan sonra hem Nakşibendi Tarikatını almış Doğubayazıt'ta uzun süre dini faaliyetlerde bulunmuş." ifadelerini kullandı.
"İslam kaynaklarından Şafii mezhebine ait en önemli kaynaklarından istifade ile Kürdçe yazmıştır"
Halife Yusuf'un sosyal faaliyetlerde bulunmuş, halka namaz oruç, zekât, peygamber sevgisi, İslami gerçekler konusunda vaaz ve nasihatlarıyla önderlik yaptığını belirten Geçit, "Ve bunla birlikte Doğubayazıt'ımızda insanların da ihtiyaçlarını nazar itibara alarak birtakım eserler yazmıştır. Bu eserler içerisinde Kürdçe yazmış olduğu İrşâdu’l-İbâd (Büyük Şafiî İlmihali) isimli Şafii ilmihali aynen Türkçedeki Ömer Nasuh Bilme'nin kitabı ayarında ve ona benzer bir kitap olarak yazmıştır. Burada tabii namaz, oruç, zekât, hac, alışveriş, nikâh, dalak ve benzeri fıkhi konuların hepsini temel İslam kaynaklarından Şafii mezhebine ait en önemli kaynaklarından istifade ile Kürdçe yazmıştır. Yine bunla birlikte daha birçok kitap yazmıştır. Örneğin Kitâbu’l-Ferâiz Mim Düreri’lgarâiz: (Feraiz İlmi-İslam Miras Hukuku) yani İslam Miras Hukukunu Kürdçe yazmıştır. Bizim bölgemizde bildiğiniz gibi Ferâiz konusunda bazı eksiklikler var. İnsanımız vefat ettiğinde geri bıraktıkları mirası dağıtma konusunda şeri hükümleri bilmiyorlar ve birde kadınlara miras dağıtımı konusunda bizim bölgemizde bir eksiklik var. Halife Yusuf bu eksikleri de nazik bir şekilde Kürdçe olarak Ferâiz kitabına yazmış. Nasıl olduğunu ve mirası nasıl dağıtılacağına dair ayet ve hadislerden ve Şafii mezhebinden istifadeyle böyle bir kitap yazmıştır." şeklinde konuştu.
"Tuhfetu’z-Zâkirîn isimli Kürdçe bir Hadis kitabı da yazmıştır"
Halife Yusuf'un kaleme aldığı eserlerin içeriği ile ilgili bilgileri aktarmaya devam eden Geçit, "Bununla birlikte Hadis kitaplarını bir araya getirerek yani Hadis kitaplarında geçen vaaz ve nasihatle ilgili, amelle ilgili bazı hadisleri bir araya getirerek Tuhfetu’z-Zâkirîn isimli Kürdçe bir Hadis kitabı da yazmıştır. Yine bölgemizde Müslümanların istifadesine sunulmak üzere Kürdçe hutbe kitabı yazmıştır. Bunla birlikte yine temel fıkıh kitaplarından alınmış önemli fetvaları bir araya getirerek insanlarımıza Şafii mezhebini müntesip halkımıza lazım olacak dini ve fikri meseleleri bir araya getiren bir kitap yazmıştır." diye konuştu.
Mevut tarikatların işleyişinin dışında farklı bir anlayışla Halife Yusuf'un ilmi çalışmalarını yürüttüğünü kaydeden Geçit, müritlerini daha çok ilmi konulara teşvik ettiğini kaydetti.
"İhtiyaç vesilesiyle de kendi kitaplarını Kürdçe yazmıştır"
"Yani sofilere tevbe ettirerek tarikat intisabı yaptırmak suretiyle değil de namaz, oruç, zekat, hac, günahların terki, emr-i bil maaruf nehyi anil münker gibi konularda vasiyet ve mazhatları bulunarak bu şekilde sivil bir hizmette bulunmuştur." Diyen geçit sözlerini şöyle sürdürdü:
"Resmi bir tarikat hizmeti yerine sivil bir tarikat, gönüllü bir tarikat hizmeti sürdürmüştür. Yani bölgemizin yetiştirdiği en büyük alimlerden birisidir. Merhum babam rahmetli Mela Musa Celali, bölge uygulaması içerisinde hem ilim hem de takva açısından en büyük ulema içerisinden birisi olarak Halife Yusuf'un bulunduğunu söylemişti. Şeyh Ahmed-i Hani'de eserlerini Kürdçe yazmış. Çünkü bölgede yaşayan insanların büyük çoğunu Kürd'tür, Kürdçe konuşuyorlar, Kürdçe anlıyorlar. Halife Yusuf'ta hem vatandaşlar için hem de görevliler için eserlerini Kürdçe kaleme almıştır. Yani bölgede ve daha önceki dönemlerde de genellikle Arapça, Farsça ve Osmanlıca kitaplar yazılırdı. Bunu da ancak okula gidenler veyahut işte medreseden mezun olanlar, İran'a gidip uzun süre orda kalıp da Farsça öğrenenler yani ilmi seviyesi yüksek olanlar ancak istifade edebilirlerdi. Halife Yusuf ilmi tahsili ve medrese, okul eğitimi görmüş insanlardan alıp onunla birlikte halkın bütün geniş kesimlerine yaymaya çalışan büyük bir alimdi. Bu ihtiyaç vesilesiyle de kendi kitaplarını Kürdçe yazmıştır."
"Eğer Halife Yusuf olmasaydı belki oradaki insanlar namaz, oruç gibi temel dini pratikleri de unutmuş olacaklardı"
Birinci Dünya Savaşından sonra bölgede fakirlik ve kıtlığın yaşandığının altını çizen Prof. Dr. Geçit, bundan dolayı büyük ailelerin göç ettiğini, ilim ehli olanların bölgeyi terk ettiğini, medreselerin kapanmaya başladığını belirtti.
Geçit, "Bu ve benzeri sebeplerden dolayı büyük bir ilmi göç ve aynı zamanda ilimden mahrum olma gerçeğiyle yüz yüze kalınmış. Halife Yusuf tamamen yıkılmış, ilmi açıdan da silsilesini irtidal'a uğratmış bir bölgeye Cizre ve benzeri yerlere gidip oradan aldığı ilmi mirası tekrar Doğubayazıt'ta taşıma fonksiyonu da görevini icra etmiştir. Yani aradaki kesintiyi ortadan kaldırıp yeniden eskiden kalma silsileyi devam ettirmiştir. Eğer Halife Yusuf olmasaydı belki oradaki insanlar namaz, oruç gibi temel dini pratikleri de unutmuş olacaklardı. Rahmetli babam Molla Musa Celali diyordu ki, "ben Halife Yusuf'un yanına gittiğimde kendisini ziyarete gelen farklı köylerden farklı ilçe, illerden ve bölgeden gelen insanlara sürekli 'sizin köyünüzde cami var mı? İmamınız var mı? Namazınızı cemaatle kılıyor musunuz? Peygamber Efendimize salat ve selam getiriyor musunuz? Tespihiniz var mı? Kepiniz var mı? Bu ve benzeri konularda sürekli insanları teşvik ederdi." Yani Halife Yusuf'tan önce hani savaştan çıkmış bir merkez olan Doğubayazıt'ta camiler de yıkılmış, insanlar ekmek bulmakta bile sıkıntı yaşıyorlar. Böyle bir ortamda insanlar kendi evini bile tamir edemeyecek durumdayken, bir kısmı bazen çadırlarda yaşamak zorundayken Halife Yusuf o dönemde insanları tahrif edilmiş camileri imar etmek, camisi bulunmayan köylerde cami yapmak üzere teşvik etmiştir." dedi.
Prof. Dr. Geçit, Doğubayazıt'ta Halife Yusuf'un halkın dini bilgilerini pratik öğrenebilmeleri için günümüzde 'yoğunlaştırılmış kurs' olarak adlandırılan bir eğitim yöntemi ile talebelerini yetiştirdiğini ve köylere yolladığını söyledi.
"… imam köyün hem reisidir hem hakimidir hem savcısıdır hem doktorudur hem kanat önderidir hem de din önderidir"
Geçit, "Tabii aynı şekilde bu Kürdçe kitapları yazmasının bir sebebi de şudur; bizim bu Doğubayazıt çevresinde savaş neticesinde medreseler ve camiler yıkıldığı için artık medreseye gidip de eğitim alan çocuklar da kalmamış. Bu vesileyle köylerde ezan okuyacak, namaz kıldıracak, cuma ve bayram namazlarını kıldıracak, fetva verecek insanların dini ihtiyaçlarını giderecek kişi de kalmadığından dolayı o kitapları yazarak böylece halkın kendi kendisi direk Kürdçe okuyarak bu ihtiyacı gidermesini sağlamıştır. Ve çok kısa bir sürede yoğunlaştırılmış kurs gibi talebelerini yetiştirerek her birisinin eline İrşad-ül İbad isimli o Şafii ilmihalini vererek köylere gönderilmiş. Ve bu çevresindeki köyleri de imamsız bırakmamıştır. Tabii bildiğiniz gibi imam bizim bu bölgemizde bir köyde olunca o köyü mamur eder. Çünkü imam köyün hem reisidir hem hakimidir hem savcısıdır hem doktorudur hem kanat önderidir hem de din önderidir. Halife Yusuf, çevresinde camisiz ve imamsız kalan köylere hem cami yaptırma hem de imam gönderme konusunda çok büyük hizmetlerde bulunmuştur. Yani kısaca şöyle diyebiliriz ki Halife Yusuf manevi alanda yıkıma ve harabeye dönüşmüş bir Doğubayazıt ve çevresini önce kendi köyünde başlamak üzere etrafındaki bütün köylerle birlikte yeniden imar manevi imar faaliyetlerine kavuşturmuş büyük bir hizmet vermiştir." şeklinde konuştu.
Halife Yusuf'un kaleme aldığı bazı kitaplardan öne çıkanlar:
İrşâdu’l-İbâd (Büyük Şafiî İlmihali): Şafiî mezhebinin fıkhî içtihatlarının derlendiği ve toplu olarak ele alındığı eserdir. Yarım asırdan beridir Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da medrese çevrelerinde ve Şafiî Mezhebine bağlı yerlerde en çok okunan kitaplardandır.
Kitâbu’l-Ferâiz Mim Düreri’lgarâiz (Feraiz İlmi-İslam Miras Hukuku)
Hutbe Kitabı, Manzum Takriz (Dinî Ve Tasavvufî Şiirler)
Tuhfetu’z-Zâkirîn: Hz. Muhammed (s.a.v.)'e ait hadislerin muhtelif hadis kitaplarından seçilerek Arapça metin ve Kürdçe tercümesi ile beraber alındığı bir hadis kitabıdır. Her bir hadisten sonra kısa bir izahın yapıldığı eser, türünün bölgede yazılan ilk eseridir.
Tecvidu’l-Kur’an, Tuhfetu’l-Amilîn (Fıkıh İlmi, Şafii Mezhebi)
Tuhfetu’s-Sıbyân (Çocuklara Armağan): Çocuklar için yazılmış temel dinî bilgilerin yer aldığı ve Şafiî Mezhebine göre yazılmış bir iman ve ilmihal kitabıdır.
Akîdetu’l-İmân: (İslam İnanç Esasları İle İlgili Akide Metni)