Habizbini Aşireti, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin Batman, Mardin ve Diyarbakır illeri başta olmak üzere geniş bir coğrafyada varlığını sürdüren, tarihsel derinliği ve karmaşık kimlik yapısıyla dikkat çeken önemli bir aşiret topluluğudur. Aşiretin tarihi, sadece yerel bir hikâye olmanın ötesinde, Kürt-İslâm coğrafyasının Orta Çağ’daki siyasi çalkantıları ve Osmanlı İmparatorluğu’nun idari sistemi içindeki adaptasyon süreçlerini anlamak açısından büyük önem taşımaktadır. Bu rapor, aşiretin kökenlerini, Selahaddin Eyyubi ile kurulan kadim bağı, coğrafi yayılımını, liderlik mekanizmalarını ve modernleşen Türkiye içindeki sosyo-ekonomik dönüşümünü detaylı ve akademik bir bakış açısıyla incelemektedir.
Hebızbıni Aşiretinin Kökeni ve Yerleşimi
Gercüş ve çevresinde yerleşik olan Habızbıni Aşireti, bölgenin köklü ve etkili aşiretlerinden biridir. Hebızbıni aşireti; Aşiretin başlıca köyleri arasında Aynkafê (Kayapınar), Acibê (Ardıçlı), Midelbê (Bağlıca), Xiro (Bağözü), Kesrê (Doruk), Zıvıngê (Kışlak), Çala (Eymir), Mala Mihê (Gökçe), Bakolinê (Koyunlu), Gundikê Kello (Yayladüzü) ve Hoska (Tepecik) bulunmaktadır. Bu köylerde yaşayan Habizbini aşireti mensupları, kültürel bağlılıklarını koruyarak Kürtçe konuşmakta, gelenek ve göreneklerini yaşatmaktadırlar.

Habızbini Aşireti İsmi Nereden Geliyor, Anlamı Nedir?
Habizbini Aşireti’nin adlandırılması, tarihsel kayıtlarda ve sözlü gelenekte bir dizi varyasyon göstermektedir. Bu varyasyonlar arasında en yaygın olanları Habızbini (güncel resmi yazılış), Habesbeni, Habisbini ve Habezbeni’dir. İsimdeki bu fonolojik farklılıklar, aşiretin tarihi kimliğinin sabit bir etnik kategoriye indirgenmesinin ne kadar zor olduğunu ortaya koymaktadır.
Hebızbıni aşiretinin önde gelen ailesi Mala Temo Gewré, köken olarak Arap Beni Abs kabilesinden geldiği ve Kasr (Qesrık) köyüne yerleştiği rivayet edilmektedir. Aşiretin adı her ne kadar Ermenistan’ın Erivan yöresinde yaşayan Hazbeni aşiretini çağrıştırsa da bu iki topluluk arasında kesin bir bağlantı bulunmamaktadır. Halk arasında, “Hebızbıni” isminin Beni Abs (Abs oğulları) ifadesinden türediği, zamanla telaffuz değişimiyle “Habezbeni” şekline dönüştüğü ileri sürülmektedir.
Etimolojik inceleme, genellikle isimlerin Arapça ve Kürtçe kökenlere dayandığı varsayımıyla yapılır. "Habis" veya "Habes" ön eki, Arapça’da "hapis/koruma" veya "zorluk, sertlik" anlamlarını taşıyabilirken; Kürtçe yerel şivelerde ise "koruyucu" veya "gözetleyen" manalarına gelebilecek kelimelerle ilişkilendirilebilir. "-bini" veya "-beni" eki ise, genellikle Arapça’daki "bin" (oğlu) kelimesinin çoğul veya aitlik bildiren versiyonu olarak kabul edilir ve aşiretin köklü, patrilineal bir soydan geldiğini teyit eder. Bu analiz, aşiretin adının, tarihi bir coğrafi konumu (bir kale ya da korunaklı yer) veya üstlendikleri askeri bir rolü ("Koruyucular Soyu" gibi) işaret ettiğine dair güçlü bir hipotez sunmaktadır. İsimlerin coğrafi ve dönemsel farklılıklarla değişimi (Habesbeni’nin Osmanlı kayıtlarında, Habızbini’nin ise modern kayıtlarda yaygınlaşması), aşiretin yerel dillerin ve resmi devlet dilinin fonolojik baskılarına maruz kalarak isimlerinde zamanla kayma yaşadığını göstermektedir.
Efsanelerden Belgelere Habızbini Tarihi
Habizbini Aşireti’nin kökenine dair anlatılar, bölgedeki birçok kadim aşirette olduğu gibi, kesin bir tarihsel kökenden ziyade, siyasi ve kültürel meşruiyeti pekiştiren, zamanla değişime uğramış efsanelerden beslenir. Aşiretin kökenine dair iddiaların yoğunluğu, bu kimliğin tek bir kaynaktan değil, birden fazla unsurun zaman içinde başarılı bir şekilde asimile edilmesinden veya birleşmesinden kaynaklandığına işaret etmektedir.

Aşiretin Köken Teorileri: Kürt, Arap veya Karma Yapı İddiaları
Aşiretin kökeni hakkında üç temel iddia öne sürülmektedir:
Kürt Teorisi: Bu en yaygın kabul gören teori, Habizbini’yi Dicle havzasının (Diyarbekir ve Siirt) otokton Kürt aşiret federasyonlarına (örneğin Botan veya Hevidan) bağlar. Aşiretin dili, kültürü ve yerleşik coğrafyası bu bağlantıyı güçlü şekilde desteklemektedir. Bu görüşe göre aşiret, erken dönemde Zagros Dağları’ndan batıya doğru yayılan Kürt kabile hareketinin bir parçasıdır.
Arap Teorisi: Daha az yaygın olsa da, bazı anlatılar aşiretin kökenini, İslami fetihler döneminde veya daha sonraki Abbasi/Hamdanî dönemlerinde Diyarbekir bölgesine yerleşen Arap kabilelerine dayandırır. Bu teoriyi destekleyenler, aşiretin zamanla bölgenin çoğunluk Kürt nüfusu içinde dilsel asimilasyona uğrayarak Kürtleştiğini savunur.
Fragmentasyon (Karma Yapı) Teorisi: Aşiretin tarihi kimliğinin belirsizliğine yönelik akademik sorgulamalar , Habizbini’nin bir Aşireti-i Müteferrika (dağınık kabilelerin birleşimi) olma ihtimalini gündeme getirir. Bu teoriye göre, bölgedeki Artuklu veya Eyyubi beyliklerinin hizmetine giren, farklı kökenlerden gelen küçük ve yerel olarak güçlü aileler, güçlü bir merkezi liderlik (Mala Rişa) altında birleşerek Habizbini adını benimsemişlerdir. Bu durum, aşiretin farklı etnik köken iddialarına sahip olmasını ve modern siyasi süreçlerde esneklik kazanmasını sağlamıştır; zira iktidarda kim olursa olsun (Osmanlı, Cumhuriyet, yerel güçler), aşiret kendi tarihsel anlatısını bu güce uyumlu hale getirebilmiştir. Bu çoklu köken, Habizbini’ye hem dağlık Siirt’te hem de Diyarbakır’ın verimli ovalarında tutunma kapasitesi vermiştir.

Ortaçağ Kaynaklarında Habizbini'nin İzleri
Habizbini Aşireti’nin tarih sahnesine ne zaman çıktığını anlamak için, Eyyubi döneminden (12. yüzyıl) önceki yerel hanedanlıkların kayıtlarının taranması gerekmektedir. Aşiretin adının veya yerleşim yerlerinin, 10. ve 12. yüzyıllar arasında bölgede hüküm süren Hamdaniler, Mervaniler veya Artuklular dönemine ait kaynaklarda yer alıp almadığı kritik bir sorudur.
Eğer aşiretin ismi gerçekten de "Koruyucu Soyu" veya belirli bir "kale" (Habis) ile ilişkiliyse, Artuklular dönemindeki askeri garnizon kayıtlarında veya kalelerin idari belgelerinde izlerine rastlanabilir. Bu tür bir erken tarihsel bağlam, aşiretin Selahaddin Eyyubi döneminde aniden ortaya çıkmadığını, aksine uzun süredir bölgede askeri veya idari bir rol üstlendiğini gösterir. Bu bölgedeki tribal hareketler üzerine yapılan karşılaştırmalı araştırmalar, Habizbini’nin Haçlı Seferleri döneminde askeri güç olarak hızla yükseldiğini ve bu yükselişin Selahaddin Eyyubi’nin askeri ihtiyaçlarıyla mükemmel bir şekilde kesiştiğini ortaya koymaktadır.
Habizbini ve Eyyubi Hanedanlığı İlişkisi: Selahaddin Eyyubi Miti ve Gerçeklik
Habizbini Aşireti’nin kimliğinin temelini oluşturan ve aşiretin bölgesel prestijini açıklayan en önemli anlatı, Büyük Sultan Selahaddin Eyyubi (1137–1193) ile olan tarihi bağlantısıdır. Bu bağ, aşiretin modern liderliği için hayati bir sosyal sermaye ve meşruiyet kaynağı işlevi görür.

Selahaddin Eyyubi Dönemi Askeri Yapısı ve Bölgesel Destek Ağları
Selahaddin Eyyubi, Haçlılara karşı mücadele ederken ve İslam topraklarında birliği sağlarken, büyük ölçüde sadık Kürt ve Türkmen kabilelerinin askeri desteğine dayanmıştır. Bu kabilelere sağlanan askeri hizmet karşılığında, Selahaddin tarafından iqta (gelir getiren toprak tahsisi) ve siyasi ayrıcalıklar verilmiştir. Bu sistem, birçok yerel aşiretin ekonomik ve siyasi olarak güçlenmesine neden olmuştur.
Habizbini Aşireti’nin iddiaları da tam olarak bu döneme odaklanmaktadır. Aşiretin geleneksel anlatıları, onların Selahaddin’e Haçlı Seferleri sırasında, özellikle de Eyyubilerin belirleyici zaferlerinde, yardımcı kuvvetler sağladığını belirtir. Bu bağlamda, 1187’deki Hıttin Savaşı gibi kritik askeri harekatlar , Habizbini'nin askeri başarısının zirvesi olarak gösterilir. Hıttin, Selahaddin'in en büyük başarısı ve bölgesel Kürt gücünün yükselişinin sembolü olduğundan, bu savaşa katılım iddiası, aşiretin nesiller boyu sürecek bir onur ve yüksek askeri liyakat iddiasını temsil eder.
Soy Bağlantısı İddialarının Analizi: Tarihsel Söylenceler ve Olası Siyasi Bağlantılar
Aşiret anlatıları, Selahaddin Eyyubi ile olan ilişkinin sadece askeri hizmetten ibaret olmadığını, aynı zamanda siyasi veya hatta ailevi bağlarla (soy veya evlilik yoluyla) pekiştirildiğini öne sürer. Bu iddiaların akademik olarak kanıtlanması zor olsa da, aşiretin statüsü açısından taşıdığı anlam tartışmasızdır.
Eğer bağlantı basitçe belgelere dayansaydı, araştırmalar sürekli olarak kanıt ve yorum arayışında olmazdı. Bu durum, bağlantının sözlü gelenek yoluyla korunduğunu ve aşiretin mevcut raison d'être’i için temel oluşturduğunu gösterir. Ailevi bağ iddiaları genellikle tarihsel gerçeklikten çok, onurlandırma amacı taşır. En muhtemel senaryo, Habizbini’nin Ayyubi yönetiminin stratejik bir müttefiki olarak kabul edilmesi ve bunun karşılığında toprak, idari yetki ve resmi tanınma (siyasi bağlantı) kazanmasıdır.
Bu bağlantıyı bu denli vurgulamanın temel nedeni, Habizbini’nin bölgesel aşiret hiyerarşisi içinde kendilerini farklılaştırma çabasıdır. Selahaddin Eyyubi'ye (İslam'ın birleştiricisi ve Kürtlerin kahramanı) bağlanmak, aşiretin statüsünü yüceltir ve onlara soyluluk iddiası kazandırır. Bu tarihsel kimlik, modern dönemde aşiret ileri gelenlerinin (Mala Rişa) liderlik pozisyonlarını haklı çıkarma aracı olarak hizmet eder.

Habizbini Yayılış Coğrafyası ve Osmanlı Dönemi Yapılanması
Eyyubi döneminden sonra, Habizbini Aşireti, Moğol istilaları ve yerel beylik savaşları gibi karmaşık bir dönemden geçerek, nihayetinde 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun Diyarbekir Eyaleti’ne entegre oldu. Bu süreç, aşiretin coğrafi yayılımını ve idari statüsünü belirlemiştir.
Osmanlı Tahrir Defterlerinde Habizbini’nin Yeri
Osmanlı İmparatorluğu’nun Güneydoğu Anadolu’yu fethi (16. yüzyıl), bölgedeki aşiretlerin yeniden sınıflandırılması anlamına geliyordu. Habizbini’nin, Diyarbekir Eyaleti'ne bağlı Sığurd (Siirt) veya Amid (Diyarbakır) livasındaki tahrir defterlerinde (vergi ve nüfus sayımı kayıtları) yer alması beklenir. Bu defterlerde aşiretin "eşiret" (göçebe/yarı göçebe) mi, yoksa "yerleşik cemaat" mi olarak sınıflandırıldığı, onların vergi ve askeri yükümlülüklerini, dolayısıyla tarihsel statülerini belirlemiştir. Habizbini’nin bu dönemde yerleşik hayata geçişe başlayan ya da yerleşik köyleri olan bir "aşiret-i muhteris" (vergiden sorumlu aşiret) olarak kaydedilmiş olması kuvvetle muhtemeldir.
Bölgesel Yayılma Ağları: Batman, Siirt ve Diyarbakır Merkezli Dağılım
Aşiretin günümüzdeki dağılımı, Batman, Siirt ve Diyarbakır illeri üçgeninde yoğunlaşmaktadır. Bu coğrafi dağılım, aşiretin tarih boyunca uyguladığı stratejik yayılımın bir sonucudur. Üç farklı idari birimde (il/ilçe) güçlü bir varlık sürdürmek, aşiretin siyasi direncini ve esnekliğini kanıtlamaktadır.
1. Batman (Gercüş ve Çevresi): Bu bölge, aşiretin en eski ve muhtemelen en dirençli çekirdek coğrafyasını temsil eder. Gercüş’ün dağlık ve sarp arazileri, Osmanlı veya merkezi otoritenin zayıfladığı dönemlerde aşirete stratejik bir sığınak ve özerklik alanı sağlamıştır.
2. Mardin(Midyat Çevresi): Bu alan, çekirdek bölgeyi Dicle (Garzan) havzasına bağlayan bir geçiş noktasıdır. Burada kurulan yerleşimler, tarım ve ticaret yolları üzerindeki kontrol için önemlidir.
3. Diyarbakır (Bismil ve Merkez İlçeler): Aşiretin bu yayılımı, genellikle daha sonraki bir yerleşme evresini, muhtemelen 19. yüzyılın sonları veya 20. yüzyılın başlarında, zengin tarım arazilerine doğru genişlemeyi işaret eder. Diyarbakır’daki varlık, aşiretin tarımsal zenginlik ve modern kentleşme ile kurduğu ilişkiyi simgeler.
Bu stratejik coğrafi dağılım, aşiretin ayakta kalmasının anahtarı olmuştur. Merkezi otorite güçlü olduğunda ovalardaki tarımsal kaynaklardan faydalanmışlar; otorite zayıfladığında ise dağlık sığınaklara çekilerek siyasi otonomilerini korumuşlardır.
Diğer Aşiretlerle İlişkiler ve Bölgesel Çatışmalar
Habizbini’nin tarihsel varlığı, bölgedeki diğer büyük aşiret konfederasyonlarıyla (örneğin Raman, Milli, Hevidan) sürekli bir etkileşim ve rekabet içinde geçmiştir. Aşiretin uzun ömürlülüğü ve gücü, stratejik topraklar (özellikle Dicle Nehri’ne erişim ve verimli otlaklar) üzerindeki kontrol mücadelesinde başarılı olmalarıyla doğrudan ilişkilidir. Güçlü komşularına karşı ya başarılı savunma yapmışlar ya da stratejik evlilikler ve ittifaklar kurmuşlardır. Habizbini’nin tarih boyunca kurduğu bu diplomatik ve askeri denge, aşiretin siyasi yapısının merkezîleşmesine ve liderlik geleneğinin (Mala Rişa) istikrarına katkıda bulunmuştur.
Aşiret İçinde Bölünmeler ve İttifaklar
Mala Temo Gewré ailesi, liderlik mücadelesi nedeniyle Hasan Temo ve Ahmet Temo taraftarları arasında ikiye ayrılmış; üçüncü kardeş Hacı Ali tarafsız kalmıştır. Ancak Hacı Ali’nin oğlu Hacı İzzeddin, amcası Ahmet’in safında yer almıştır. Böylece aşiret “Benda Hasen” ve “Benda Ahmed” olarak iki kola ayrılmıştır. Süleymané Hasen ile Nuriyé Ahmedé arasındaki anlaşmazlık sonucu çıkan olaylar kanlı çatışmalara dönüşmüş, Süleyman’ın Nuri’yi öldürmesiyle iki taraf arasındaki düşmanlık daha da derinleşmiştir. Bu süreçte Benda Hasen kolu Haverkilerle, Benda Ahmed kolu ise Dekşurilerle ittifak kurmuştur. Rivayetlere göre, Süleyman’é Hasen’in, Kercoz ağası Yusuf Hasan Şemdin ile iş birliği yaparak, Déreveri ağası İsayé Hemo’yu Binbaşı Arif Bey aracılığıyla öldürttüğü de söylenmektedir.
Hacı İzzeddin ve Sonraki Dönem
Aşiretin önemli isimlerinden Hacı İzzeddin, 1931–1936 yılları arasında Tokat Cezaevinde kalmış; bu dönemde ailenin diğer liderleri Suriye’ye kaçmıştır. Hacı İzzeddin, Estelli Hacı Ahmedé Seyrané (Arıkan)’ın kızıyla evlenmiş ve Estel’e yerleşmiştir. Ailesi 1926–1950 yılları arasında Estel’de, 1950–1959 yılları arasında ise Aynkaf (Kayapınar) köyünde yaşamıştır. Hacı İzzeddin’in dört eşi bulunmuştur: biri amcasının kızı, biri Savurlu Esat Bey’in kızı, biri Estelli Hacı Ahmedé Seyrané’nin kızı ve biri Süryani idi. Habezbeni ağaları, köylülerle akraba sayılmamaktadır; çünkü köylülerin çoğunun Beşiri civarından geldiği ifade edilmektedir. Ayrıca Mardin ve Suriye’de yaşayan Dakori aşiretinin önde gelenlerinden Said Ağa ailesinin, aslen Hebızbıni aşiretinin Hoska köyünden çıktığı ve Mala Aliyé Bedri hanesine mensup oldukları anlatılmaktadır.
Habizbini Aşireti Köyleri ve Yerleşim Yerleri
Aşiretin coğrafi ayak izi, sosyo-ekonomik yapısını anlamak için vazgeçilmezdir. Güncel köy listelerine detaylı erişim olmamasına rağmen , aşiretin geleneksel olarak kullandığı ana yerleşim yerlerinin profili, aşiret içi hiyerarşiyi ve ekonomik değişimleri yansıtır.
Habizbini aşiretinin gücü, geleneksel olarak "Mala Rişa" (Reis Evi/Liderlik Merkezi) olarak adlandırılan birkaç ana merkez köy etrafında toplanmıştır. Bu merkez köyler, yalnızca liderliğin oturduğu yerler değil, aynı zamanda aşiret meclislerinin toplandığı, adli anlaşmazlıkların çözüldüğü ve düğünler gibi büyük kültürel olayların organize edildiği yerlerdir.
Midêlbê, Zıvıngé, Baqolıné, Qesrık, Hoska, Mala Mıhé, Gundık, Ecibe, Xiro, Haldah, Aynkafê köyleri ve Nunub köylerinde yaşamaktadır. Aşiretin merkezi Qesrık köyüdür. Haldah, Nunub ve Aynkaf köylerinde ve Qeyntar, Çala, Behewê ve Xanikê beldelerinde Habızbini aşiretine mensup kişiler yaşamaktadır.
Geçmişten Günümüze Aşiret İleri Gelenleri ve Sosyal Yapı
Aşiret yapısının kalbi, liderlik mekanizması olan Mala Rişa etrafında atar. Bu yapı, Habizbini'nin yüzlerce yıldır süregelen siyasi ve sosyal düzenini sürdürmesini sağlamıştır.
Geleneksel Liderlik Yapısı (Mala Rişa) ve İşleyiş Biçimi
Habizbini Aşireti’nin geleneksel liderlik yapısı hiyerarşiktir. En üstte Ağa (veya Reis/Şeyh) bulunur. Aşiret reisi, gücünü sadece toprak zenginliğinden veya askeri cesaretten değil, aynı zamanda Selahaddin Eyyubi dönemine dayandırılan tarihsel meşruiyetten alır. Aşiret ileri gelenlerinin bu kadim prestiji kullanma yeteneği, onların modern toplumda otorite sağlamalarının anahtarıdır.
Reisin altında, aşiretin farklı kolları veya büyük ailelerinin temsilcilerinden oluşan bir Meclis (Divan) yer alır. Bu meclis, iç anlaşmazlıkları (kan davaları, miras ve arazi sorunları) çözmek ve dış ilişkileri (devletle müzakereler, diğer aşiretlerle ittifaklar) yönetmekle yükümlüdür. Aşiretin siyasi yapısının sürekliliği, Mala Rişa üyelerinin, geleneksel hukuku modern Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk sistemiyle başarılı bir şekilde harmanlama yeteneğine bağlıdır.
Tarihsel Figürler ve Aşiret İçinde Önemli Rol Oynamış Şahsiyetler
Habizbini’nin tarihi figürleri, genellikle Osmanlı arşivlerinde veya daha yaygın olarak sözlü gelenek (dengbêjler) ve yerel destanlarda yaşatılır. Osmanlı döneminde bölgede valilikler veya kaymakamlıklar üzerinde etkili olmuş Ağalar, aşiretin tarihinde dönüm noktalarını temsil eder.
Günümüzde ise, geleneksel otorite yeni biçimlere bürünmüştür. Aşiret liderleri, geleneksel Ağa rolünden, modern siyasi aktörlere, başarılı iş insanlarına veya yerel idarecilere (belediye başkanları, milletvekilleri) dönüşmüştür. Bu modern liderler, geleneksel aşiret bağlarını ve oy bloklarını kullanarak bölgesel başarı elde ederler. Bu başarı, kentleşme ve modernleşmenin aşiret bağlarını zayıflatacağı yönündeki yaygın varsayımın aksine, aşiret yapısını yerel siyaset ve ekonomide güçlü bir araç olarak yeniden konumlandırmıştır.
Aşiretin Günümüzdeki Durumu: Kültürel Kimlik ve Modernleşme
Habizbini Aşireti, 21. yüzyıl Türkiye’sinin sosyo-politik ve ekonomik dinamiklerine aktif olarak adapte olmuş bir yapıdır. Aşiret kimliği, modern devlet aygıtı ve küresel ekonomik akımlarla sürekli etkileşim halindedir.
VII. A. Modern Türkiye Cumhuriyeti İçinde Aşiretin Siyasi ve Hukuki Konumu
Aşiretler, modern Türkiye’de resmi bir hukuki statüye sahip olmasalar da, özellikle Güneydoğu Anadolu’da siyasi güç merkezleri olmaya devam etmektedirler. Habizbini, Siirt, Batman ve Diyarbakır’daki güçlü nüfus tabanını kullanarak, yerel ve genel seçimlerde önemli bir "oy bankası" işlevi görür. Aşiret ileri gelenleri, aşiret oylarını belirli siyasi partilere yönlendirerek, karşılığında bölgesel projeler, bürokratik atamalar ve yerel yönetim pozisyonları için pazarlık yaparlar. Bu siyasi pazarlık yeteneği, aşiretin tarihsel gücünü modern siyasi sermayeye dönüştürme başarısını simgeler.
Hukuki süreçlerde ise, geleneksel aşiret hukuku (özellikle arabuluculuk ve kan davası çözümleri) hala devlet mahkemelerinin tamamlayıcısı olarak işlev görmektedir. Habizbini liderliği, aşiret içi anlaşmazlıkları devletin müdahalesinden önce çözerek hem maliyetten kaçınır hem de aşiret otoritesini pekiştirir.
Eğitim, Şehirleşme ve Diaspora Etkileri
Aşiretin güncel sosyo-ekonomik durumu incelendiğinde , şehirleşmenin ve eğitimin önemli bir rol oynadığı görülür. 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren hızlanan şehirleşme süreci, Habizbini üyelerini kırsal alanlardan Batman, Siirt, Diyarbakır ve hatta batı metropollerine (İstanbul, İzmir) taşımıştır.
Bu demografik değişim, geleneksel olarak aşiret bağlarını zayıflatması beklenirken, Habizbini örneğinde farklı bir dinamik gözlemlenmiştir: Kentleşme, aşiretin ekonomik tabanını çeşitlendirmiştir. Kentlerde veya yurt dışında (diaspora) başarılı olan aşiret üyeleri, elde ettikleri finansal sermayeyi düzenli havaleler ve yatırım yoluyla ana köylere ve akrabalarına aktarmaktadırlar. Bu durum, yalnızca ekonomik bir destek sağlamakla kalmaz, aynı zamanda geleneksel liderliğin sosyal bağlarını modern iletişim araçlarıyla sürekli canlı tutarak aşiret yapısını güçlendirir. Kentleşen Habizbini, geleneksel törenler ve siyasi toplantılar (özellikle seçim dönemlerinde) aracılığıyla kırsal merkezle olan bağlarını korur.
Kültürel Geleneklerin Korunması ve Dilsel Özellikler
Habizbini Aşireti, kendine has kültürel geleneklerini ve dilsel özelliklerini korumada gösterdiği dirençle tanınır. Kültürel ritüeller arasında en önemlileri, aşiretin sosyal statüsünü ve zenginliğini sergileyen kapsamlı düğün törenleri, yas ritüelleri ve misafir ağırlama geleneğidir.
Dilsel açıdan bakıldığında, Habizbini üyelerinin büyük çoğunluğunun Kurmanci lehçesini kullandığı tahmin edilmektedir, ancak coğrafi yakınlık nedeniyle Zaza veya Arapça dilleriyle etkileşimleri söz konusudur. Dil ve lehçede gözlemlenen ince farklılıklar, aşiretin uzun süreli izolasyonunu veya coğrafi hareketliliğini yansıtan özgün bir alt kimlik oluşturur. Divan (geleneksel toplanma yeri) geleneği, aşiret üyelerinin bir araya gelmesini, sözlü tarihin ve kültürel kimliğin aktarılmasını sağlayan hayati bir sosyal kurum olmaya devam etmektedir.
Sabah’tan Tuhaf yazı: Apaçiler
Sabah gazetesi 23 Ocak 2000 tarihli sayısında Hizbullah'ın militan deposu: Habizbin Aşireti başlığıyla tuhaf bir yazı yayımladı. Habizbini aşireti mensuplarını “Apaçiler” olarak niteleyen sabah Gazetesi Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu ve Hizbullah üyelerinin büyük kısmının Batman'ın "Habizbin Aşireti" mensubu olduklarını iddia ediyordu.
“Habizbin, Batman ve yöresinde, birbirlerine çok bağlı, yırtıcı ve kavgacı bir aşiret olarak tanınıyor. Hatta yörede kendilerini "Apaçhi" diye çağırıyorlar. Birçok aşiretin saldırganlıkları nedeniyle Habizbin'le düşman oldukları belirtiliyor.” Denilen yazıda aşiret üyelerinin radikal islamcı olduğu iddia ediliyordu.
Söz konusu yazıda “Habizbin diğer aşiretlerden oldukça farklı. Örneğin, Habizbin Aşireti'nde kan bağı çok önemli değil. Gercüş Bölgesi'nde oturan ve zaman içinde Gercüş'e yerleşen herkes Habizbin Aşireti'nin üyesi olarak kabul ediliyor. Habizbin üyelerinin çoğu Batman'a göç etmiş; aşiretin elinde şu anda sadece 4 köy var. Aşiret dinsel duyguları güçlü olarak biliniyor. Habizbin bölgenin en yoksullarını bünyesinde bulunduruyor. Okur yazar oranı ise diğer aşiretlere göre oldukça az.” deniliyordu





